“İrade”nin sözlük tanımı; “Kişinin karar verme yetisi” şeklindedir. Hal böyle iken tanım, iradenin özgür yani etki altında olmama ideal durumuna da vurgu yapar.
İnsan ve iradeyi yan yana getirdiğimizde ise; Sosyal canlı olan “insan” ve tabidir ki onu çözümleyen tüm sosyal bilim konularının çözümlemeleri, insanın özgür iradesini gerçekleştirmesinin oldukça güç olduğu saptamasında bulunmaktadır. Devamla ise; Tam bu noktada iradeyi belirleyenin daha çok dış etken dediğimiz duyum ve uyarıcıların olduğu vargısına vurgu yapmaktadır.
Nacizane; Tüm bunlardan çıkarsamam şudur ki.. kişi iradesini gerçekleştirmek üzere gerçek bilgiye ulaşma, ulaştığı gerçek bilgiyi irdeleyip sorgulama, sonucunda da kararını devamında ise iradesini hayata geçirme yetisini kullanamamaktadır.
Esasen kullanması da istenmemektedir.
Oysa; İnsan, yaşamının süreçlerini belirleyebilecek böyle bir işleyişi yaşama aktarma yetisine sahiptir.
Dünya literatüründe 20. yüzyıl’ın en önemli şairleri arasında yerini almış, bizim topraklarımızın aydını üstat Nazım Hikmet Ran, insanın bu halini ne de güzel dile getiriyor “Akrep gibisin” şiirinde, bakın şöyle..
Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
21. yüzyılda 93. yılını yaşayan bir asırlık Ulus Devlet Türklerin Cumhuriyeti’nin milleti bizler;
Artık etmeyelim şu kabahati...
Atatürk aşkına...
Sağlıcakla...