SUBAŞININ BAKIŞI

İnsan Odaklı Proje

Trafikte sürücünün hep acelesi vardır! Hele aracı büyükse yolların sahibidir sanki!

Yaya iseniz karşıdan karşıya geçmeniz hele akan trafikte neredeyse imkansızdır.  

Görme fırsatı bulduğum birçok ülkede yayaya saygı beni çok şaşırtmıştı. Karşıya geçmek için adımınızı  attığınızda akıp giden trafik bir anda duruyor ve yayaya yol veriyorlar. Sanki geçiş üstünlüğü yayanın.

Bu, nezaketin yanında çok da insanca üstelik. Yaya kollanmaya muhtaç… Hasta olabilir yaşlı ya da engelli olabilir olmasa bile kaza riskine karşı güvenliği yoktur. Bence tam aksine büyük ve ağır araçlar çok daha büyük hasarlara neden olabilecekleri için daha özenli ve duyarlı olmalıdırlar. Hele yayayı görünce gaza basıp hızlananlara, kornaya basarak yayayı korkutanlara ne demeli?

Antalya Valisi Ahmet Altıparmak’ın gelir gelmez uygulamaya koyduğu ‘yaya öncelikli kent projesi’ bana göre çok önemlidir.

Uzman değilim ama trafik kazalarının da trafikte kargaşanın da temel nedenlerinin başında bir sürücünün yayaya saygılı olmaması yatıyor olabilir. Bir yaya için yavaşlayan ve ona yol veren bir sürücünün kuralları yok sayarak bir ‘trafik canavarına’ dönüşmesi bana pek mümkün görünmüyor.

Kentimizde trafik konusunda atılan adımları izliyorum. Bu işin ne kadar sıkıntılı olduğunu da bilirim. Büyük Şehir Belediye Başkanı Akaydın Hocanın trafik düzenlemesinde çok başının ağrıdığını biliyorum. Zaman zaman bilgi alıp aktarmaya çalışmıştım. İlk günlerdeki tepkilerin hayli azaldığı ve eksiklerin zamanla giderildiği söyleniyor. Minibüs ve halk otobüslerinin tek çatı altında toplanıyor olması son derece önemli. Çünkü müşteri kapma peşinde yarışan küçük araçlar varken ne yayaya saygı ne de kurallara saygıyı yerleştirmek kolaydır.

Bazı büyük caddelerde parkmetre uygulamasına geçildi ve yararlı oldu. Biz geçmişte uyguladığımızda dava açılıp engellenmişti. Bu gün uygulanıyor olması bıçak kemiğe dayandığı için olsa gerek!

Tek yön uygulamaları ve kapalı yol uygulamaları da geçmişte bizim için çok sıkıntılı olmuştu. Şarampol yolunu yayalaştırmak başlı başına bir olaydı!  Bu gün esnaftan bu tür isteklerin geliyor olması ne güzel! Dikkatimi çekmişti geçtiğimiz haftalarda Güllük caddesinin trafiğe kapatılmasını gündeme getiren bir proje yansımıştı basına… Bir sohbet sırasında bu projenin Antalya Emniyet Müdürlüğü kaynaklı olduğunu söylemişlerdi. Merak ettim ve Trafikten sorumlu kişilerle konuştum. Kısa görüşmede bir yöntem ve vizyon değişikliği mesajı aldım.

İnsan odaklı projelerden söz edilmesi ilginçti! Veriler toplanmış önemli caddelerin kavşakların yükü kapasitesi kaza riskleri ve sayıları çıkarılmıştı…

Trafiği doğrudan etkileyen caddelerde park yasağı dahil kural ihlallerinin denetimini tam olarak uyguladıklarını ama denetimin sağlanmasının mümkün olmadığı yerlerde yasak levhalarının kaldırılacağını söylemeleri de çok gerçekçiydi.

‘Antalya Kent Trafiğini Düzenleme Platformu’ adı altında bir kuruluş oluşturulmuş… Emniyet, UKOME, Üniversite, Karayolları temsilcileri ve özel şahıslar. Kent trafiğinde söz sahibi olan kurumların bir arada ortak aklı oluşturup ortak kararlar alabilmeleri çok önemli.  Tehlikeli kavşaklardan başlayarak tek tek çözümler aranıyor olması karar ve uygulamaların etraflıca tartışıldıktan sonra uygulamaya konulması da çok yararlı. Gerçekten insan odaklı ve saygıyı esas alan projeleri uygulamak ve sonuç almak kolay değil ama başarmak zorundayız…

 Trafikteki kayıplarımızın en önemli nedeni bana göre araç sayısı ve yolların yetersizliğinden önce trafikte seyreden insanımızın davranışından kaynaklanıyor… Başarı için iletişim araçlarına ihtiyaç çok. Ben bir kenarından tutmuş olayım.   

Yayın Tarihi
14.08.2012
Bu makale 10195 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Yazınızı keyifle okudum. Ama hemen hergün sinirlerimi bozan hele hele sinyalizasyonlu kavşaklardaki korna çalma manyaklığının nasıl engelleneceğeni bir arkadaşım anlatmıştı. Avustralya'da bir arabanın arkasından böylesi durumlarda korna çalmak, sopa yemeği göze almakmış. Eh en çok sopayı'da ne yazık ki bizim ilk göçmenlerimiz yemiş.. Çünkü korna çalarak, hadi kalk bekleme demek anneye küfretmeye eşitmiş. Bu bir masal gibi gelebilir ama bana bunu 53 yıllık ve orada da uzun yıllar yaşamış kadim arkadaşım Osman Çıkla anlatmıştı.Onun yalancısıyım diyemem çünki yalan söylemez.

M.Tuncay Ertaş 26.08.2012

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!