İnanç ve turizm

Bugünlerde çok konuşulan ‘İnanç Turizmi’ konusunda yazmayacağım. Yazımın başlığının nedeni, insanın kimliğini oluşturan inanç dünyasının, turizm içindeki yeri.

Turistik Otelciler Birliği TUROB İstanbul’daki Yönetim Kurulu toplantısından bölümler aktaran bir turizm internet gazetesinden öğrendik ki İstanbul’daki otelciler Ramazan ayının da gelmesiyle, otel odalarına Kur’an koyma fikri geliştirmişler. Aslında konuşmaları analiz ettiğinizde, bu işlemi kendileri finanse etmeyi düşünmediklerini, bu hizmeti Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan beklediklerini anlıyorsunuz.

Bu fikri paylaşan Sayın Başkan Timur Bayındır’ın “Dünya’daki bütün otellerin çekmecesinde İncil bulunur” söylemi, gerçeği yansıtmaz. Dünya’nın bütün otellerinde İncil bulunmaz. Bazı oteller bunu bir hizmet olarak yaparlar ve bu eski bir uygulamadır. Hatta Almanya’ya ilk gittiğim 70’li yılların başında, kaldığım küçük bir otelde bu uygulamayı gördüğümde şaşırmıştım. Laikliğin bizdeki tarifi ile onlardaki tarifini öğrenmeyi o zaman aklıma koymuştum.

İnancın turizmdeki yeri çok hassastır. İnanç, insanların özelidir ve kimliğinin en dokunulmaz parçasıdır. Bu yüzden doğmatik, tartışılmasını istemediği bir yönünün korunmasını istemesi seyahat eden kişi için de önemlidir. Kendi inancına ilişkin kendisine ilgi gösterilmesini beklerken başka inançlar için kendisine sunulan talep dışı isteği ise kendisine hazırlanan bir “misyonerlik” olarak algılayabilir. Böyle bir zor durumun, söz konusu olduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan “hibe” olarak almayı bekleseler bile, zannediyorum otelci arkadaşlar,geri adım atacaklardır. Kutsal kitabın odalarda güvenli olarak korunması, başka inanç veya inançsızların bundan rahatsız olması, sayılabilecek başka nedenler arasındadır. Zaten Sayın Timur Bayındır bu fikrin İstanbul Turizm İl Müdürü Ahmet Emre Bilgili’den geldiğini belirterek “Bizim bu kitapları korumamız zor olur, bunları devamlı yenilememiz lazım” yani “cost maliyet” getirir diyor. Bir inanca hizmet vermeyi de maliyet bazlı, görmek bu olsa gerek…

Teknoloji ve iletişim sektörünün bu kadar geliştiği günümüzde acaba Müslüman inanç sahiplerinin cep telefonlarından kıbleyi gösteren pusulalar, ezan saatleri ve ezanı, hatta Kur’anı bile dinleyebildiklerini hiç düşünmüyor muyuz? Diğer taraftan İncil’i kaç dilde  odalara koyacaksınız? Kitabı Mukaddes Yayınevi, belki misyonerlik adına bütün odalara konulmak üzere “hibe” İncil verebilir. Ya Tevrat konusunda ne yapacaksınız?

Yıllar önce Romanya’da bir “koşer” (Yahudi dinince yenilmesi ve kullanılması helal olan) oteli ziyaret ettim. Tam bir temerküz kampı gibiydi. Israrla ibadet yapılan odayı gezmek istememe karşın, engellendim. İşletmesini tamamen dini kurallara göre yapan tesisleri yukarıda söylediğim nedenlerden ayrı tutuyorum. Son yıllarda ülkemizde işletmeye alınan “tesettür” kimlikli oteller kendi prensiplerine uygun dini ihtiyaçlara cevap veriyorlar.

Müşteri portföyü çok kimlikli olan konaklama işletmeleri, bu hizmeti odalarda değil, resepsiyon veya danışma bölümü kanalıyla, ihtiyaca uygun karşılamalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın vasıflar yönetmeliğinde zaten otelin verdiği servisler kitapçığının odalarda bulunması zorunlu olduğuna göre, bu hizmetin de nereden karşılanacağı belirtilirse, sorun olamayan “sorun” ortadan kalkar. İstanbul Otelciler Derneği de “çok geç kaldınız” diyen İstanbul Müftü Yardımcısı’nın sözüne muhatap olmaz.

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

 

Yayın Tarihi
25.08.2010
Bu makale 12117 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!