SUBAŞININ BAKIŞI

Huzurun Dili

Yıllardır yazarım… Sorulduğunda görüşümü açıklarım… Güzel yazmak iddiasında olamam ama görüşlerin özgürce açıklanabilmesini hep savunduğum için yazmaktan sıkılmam hatta hoşlanırım…

Çünkü görüş düşünce alanında özgürleşebilen toplumlar büyük ölçüde huzuru yakalamışken diğerleri kaos yaşamaya mahkum olmuşlardır… Bu konuda bizim alanımızı kısıtlayan en başta Anayasalar olduğu için o alana çok girmişimdir. Belki yirmi yıla yakın zaman diliminde defolarına dokunmuşumdur… Anayasamızda ruhumuzu okşayarak milli hislerimizi kabartarak yazılmış metinlerin satır aralarında toplumu insanlarımızı cendereye sokan huzur kaçıran alanlar az değildir.

Temel normlarımız kuşkuya dayanır… Önce devlet ve güvenliğidir! Bunun için topluma kuşkuyla yaklaşılır. Türk, Kürt, Arnavut fark etmez…

Geçmişte uyanan milliyetçilik akımları ve ulus devlet kuruluşları İmparatorluğun parçalanmasına neden olmuştu… Parçalanmış daralmış imparatorluğun kalanından yine bir ulus devlet yaratılmış ve Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştu…

Tarihi süreçte yaşanan kopuşlar, ağır bir travmaya neden olmuş ve etkileri günümüze ulaşmıştır.

Ulus devlet, toplumu ne kadar benzer bireylerden oluşan bir modele dönüştürebilirse o kadar güvenlikte olacağını hesap etmiştir. Yeniden bir bölünme tehlikesi duygusu çok baskın biçimde her dokuya girmiştir…

Devletin, milletin bütünlüğü ve Türklük, dağlara taşlara, Anayasa ve yasalara, marşlara yazılmıştır.  Bunun bir kuşkunun ve derin endişenin dışa vurumu olduğu da bellidir. Bunun diğer ucunda ise Kürtlerin olduğu çok açıktır!

Sizi zaten Türk sayıyoruz… Bin yıllık kardeşliğimiz desek de takke düşmüş kel görünmüştür!

İşte geçen hafta yazdığım yazımda sözünü ettiğim 1982 Anayasasındaki kavramlardan yurttaşlık tanımında geçen (Md.66); “…vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesinin bu paradigmanın etkisi ile yazıldığını anlatmaya çalıştım.

Kürtlerin çoğunluğu; “bu vatan ve bayrak hepimizin ama biz Türk değil Kürt’üz” diyorsa anlamak gerekiyor. Yine Alevilerin önemli bir bölümü; “bizim ibadetgahımız Cem evidir” diyorsa hukukumuz engelliyor demek bir şeyi çözmüyor.   

Söylediklerim yazdıklarım anlaşılır şeylerde olsa çoğu kişinin terör baskısıyla düzenleme yapılmamalı dediğini duyar gibi oluyorum. Oysa hiç ilgisi yok keşke çok önceleri gerekli düzenlemeleri yapabilseydik.  Demokratik anayasaların dili ve ruhu itibariyle daha kucaklayıcı olduğu açıktır. Bu sorunlar böylesine yakınımızda değilken de benzer yazılarım olmuştu…   

1924 Anayasasında; (Md;88) “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın Türk denilir” yazar. Cumhur Başkanı Abdullah Gül’ün yeni Anayasadaki vatandaşlık önerisi 1924 Anayasasındaki tanımın aynısı şeklindeki twitim hayli olumlu yorum aldı. Toplum Türklüğünden elbette vazgeçecek değil…  

Vatanın bütünlüğü… Milletin bütünlüğü… İslam’ın bütünlüğü adına endişelerimiz hep oldu ama o toplulukları görmezden gelerek huzuru ve bütünlüğü sağlama imkanımız da kalmadı…

Kelimeleri kullanma biçimi ve niyet önemli en önemlisi de samimiyet!    

Yayın Tarihi
05.03.2013
Bu makale 9224 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!