BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Hırsızlık Fetvası... Terörist İmam...

Birileri toplumu kandırmak için bir siyasi örgüt kurar...

Kısa sürede her türden kandırmaca ve yalanla ün salar...

Toplumun yapıştırıcı harcı olan dini ticaret aracı yapar...

Büyük çoğunluğu fakirleştirilmiş halka sadaka paketleri dağıtarak güya sahip çıktıklarını söylerler... Hücre, tarikat, cemaat, aşiret, ağa, mir, şıh, şeyh temelli örgütlenip vatandaşı etki alanına hapseder... Sürekli dini argümanlarla kandırma ve uyutma telkinleri yapar...

Sıra yalanlarına ve yolsuzluklarına "Hırsızlık Serbest" fetvasını çıkarmaya gelir...  Hırsızlıklarına "dinen izin var" göstermek için zamanın zındıklarından, sakallı sözde ilahiyatçılardan fetva çıkartırlar...

Sakalının her telinde bir şeytan asılı bu zındıklar sözde ilahiyatçı ve benzerleri; hırsızlık, soygun, rüşvet konularını, din adına gerekçeler üreterek, "mubah" kılan fetvalar verirler...

Açıkça dini iktidar için, ikbal için, menfaat için dolgu malzemesi olarak kullanırlar...

Özetle dinci- dindar görünüp her türlü melaneti işler; yalan, hırsızlık, rüşvet diz boyu...

İltimas, soygun, hile tomarla...

***
İlginç tarafı ise, tüm bunlara rağmen halkın yarısı bu yalan-uydurma fetvaya inanarak hırsızlığa destek verir, yani halk "hırsıza, hırsızlığa evet" der! Halkın yarısı da karşı çıkar, aleyhinde olur, hırsızlığa, yalana, hileye hayır der...

Yine de engel olamaz ikballi iktidara...

***
Sonra ne mi olur?

Siyasi örgüt, halkın hırsızlığa verdiği desteği yeterli bulmaz ve kendi liderine bir paye biçer; Hz. Peygamber’i örnek göstererek: “Peygamber Efendimiz’i bile desteklemeyenler olmuştur." derler!

Hırsız, yalancı zihniyet birilerini 'peygamberle' kıyaslar...

Gaflet mi, hıyanet mi!·Şirk mı!

***
Gayrı meşruluğa karşı çıkanlar çoktur ama yeterli değildir...

Fikri ve zikri aynı olan düzgün, akıllı ve gerçek “İlâhiyatçı" bir zat vicdanının sesini dinleyerek doğru ve gerçek bir beyanda bulunur. Ve şu ifadeleri kullanır: “Cenab-ı Peygamber (a.s.) tebliğe başladığında, Araplar: ’Bize melek gelmeli değil miydi?’gibi ifadeler kullandılar ve Hz. Peygamberimizin, kendileri gibi insan olarak elçi olamayacağını tekrar ettiler. Oysa, bildikleri Muhammed, geçmişi pırıl pırıl, düzgün; müstakim bir hayat yaşamış ve bu yönü ile kavminden temeyyüz etmişti. Ayrıca, bir metin okuyor, bir söz söylüyor, bunu görmeleri gerekirken görmüyor, duymuyorlar. Oysa, o söz Allah kelâmı. Yani, adamlar, o üstün söze de direniyorlar."

"Bunu insan psikolojisi açısından anlattım. Benim yakınlarım var, hem de arkadaşlarım, ilâhiyat tahsilli. Bir örnek veriyorum, diyorum ki: ’Halk arasında ’Ömer’in mumu, devletin mumu’ diye bir tabir var. Bu tabiri doğru buluyor musunuz?’ diye soruyorum. Cevap: ‘Elbette, İslâm, işte böyle büyük din’ gibi sözler. ‘Peki, Hz. Ömer böyle yaptığına göre, onu seven onun yolunda olan da, başbakanlık imkânını, şahsî yarışı olan cumhurbaşkanlığı seçiminde devletin tüm imkânlarını kullanarak yapıyor, bu doğru mu?’ diyorum. Cevap: ‘Ama o başbakan. Güvenliği sağlanmalı...’ bir sürü mazeret. ‘Peki’ diyorum, ’Hz. Ömer yalnız başına camiye giderdi, onun güvenliğini idrâk edememesi söz konusu mu?’ Cevap: ‘O devir başka, bu devir başka.’ diyorlar..." (Kaynak:Arslan Tekin, Yeniçağ Gazetesi Köşe yazısı)

***
Neden böyle oluyor?

Batı emperyalizmi, Mustafa Kemal'in önderliğinde İstiklal Savaşında Anadolu insanından yediği şamarı asla unutmadı. Hem Türklerin din anlayışını hem de İslam'ın "gediklerini" iyi araştırıp çalıştılar... Önce İslam'ın nasıl tahripkâr olacağını, içinin nasıl boşaltılıp topluma sunulacağını çalıştılar... Buna bağlı olarak ortaya çıkan "Temel Görüş" kullanılarak Türkiye'ye nasıl zarar verileceğini iyi analiz ettiler... Ona göre de piyon-kukla kadrolar yetiştirdiler, desteklediler, iş başına getirdiler...

***
Bakınız; Bernard Lewis Türkler için ne diyor; ”Başka hiçbir Müslüman millette olmadığı kadar benliğini İslâm'a gömmüş bir millet...“ Lewis, Türkler için söylediği bu ifadenin dayanağı ise, İbni Haldun'un isabetli tespitleridir... Haldun'a göre, eğer bir halkın "genlerine İslam işlenmişse, o halkı kandırmak, aldatmak, yönlendirmek çok kolaydır; bunu bilenler politik kanıt olarak dini kullanırlar, yalancı sahtekar politikacılar için kaçırılmaz bir fırsattır." Der...

***

Gerçek hayattan örnekler: Demokrasiye, cumhuriyete küfür edilir kimseden "tıs" çıkmaz... Çünkü bu değerlerin anlamı ve derin kazanımlarını beyin algılamıyor, kotlanmamış benliğine... Dahası, yalancı politikacı vatandaşın anasına, babasına, dedesine, sülalesine küfreder çok ender tepki alır; çünkü politikacının ona sağladığı sus payının kesileceğin düşünür, menfaat önceliklidir, küfredilen mukaddesat önemsizdir! Fakat dinine küfrederse katil olabilir... Çünkü onun beyin hücreline "din kodu" işlenmiştir...

***

Çok çarpıcı bir örnek daha vermeliyim; bugün yaşadığı Müslümanlığın, yaptığı ibadetin, dinlediği Ezanın; yurdu düşmandan kurtarıp bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının sayesinde olduğunu bilip, samimiyetle onları takdir eden, minnet ve şükran duyan, bunu ifade eden kaç kişi var!? Bunlar arasında kaş politikacı var? Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı örgütte kaç imam, müezzin, vaiz, müftü var?

Çok az olduğuna hiç şüphe etmem. Nitekim FETÖ taraftarı olup ihraç edilen beş bin civarında personelden bahsedilmesi, işin sadece su yüzüne çıkan boyutu!

***

İşte işin püf noktası... Hırsıza hırsızlığı mubah kılan fetva veren zındık ilahiyatçılar oldukça "hırsız imamlar", askerin imamları, kurumların imamları, kısaca  "terörist imamlar" daha da çoğalacaktık...

Allah ya ıslah etsin ya da bildiği gibi yapsın...

Ülkeme daha fazla zarar vermeden...

İşte size çok köşeli bir yazı...

Hangi boyutta tartışırsanız tartışınız...

Yayın Tarihi
24.08.2016
Bu makale 1383 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!