Gündemin Dışında Yazmak Risk mi? Kazanç mı? Dershaneler Örneği.

Ø  Suskunlar raporu (Akşam)

Ø  İnsanlığa sığar mı? (Cumhuriyet)

Ø  Nükleerde son durak İstanbul (Dünya)

Ø  5 Yaştan Geri Adım (Habertürk)

Ø  Stratfor Emre anlattı (Hürriyet)

Ø  Rüzgargülü A.Ş. (Radikal)

Ø  Esad’ın 6 Paşası Türkiye’ye kaçtı (Sabah)

Ø  Rakamlar diyorki (Star)

Ø  COLA’da kanser şüphesi (Türkiye)

Ø  Ankara’dan döner (Yeni Şafak)

Ø  4 Parti Anayasa için elini değil, kafasını taşın altına koymalı (Zaman)

 

Yukarıdaki başlıklar ulaşılabilen 10 kadar gazetenin 10 Mart 2012 tarihli sayısındaki manşetleri ifade ediyor. Görüldüğü gibi doğal olarak; farklı gazetelerde ülkenin gündemiyle ilgili farklı konular,farklı ifadelerle gazete manşeti olarak yer alıyor.  

 

Aynı tarihli bizim yazımızın başlığı ise manşetlerin oldukça uzağında ve ulusal düzeyde temel ve önemli bir konuyu ele alıyor. Başlık: “Dershaneler Kalkmalı mı?”

 

Görüldüğü gibi 10 Mart 2012 tarihinde Türkiye’nin gündeminde çok farklı konular yer alırken, biz gündemdeki konular dışında farklı bir konuyu ele almaya karar vermiş eğitimde kaynak kullanım etkinliğinden hareketle insan kaynaklarının geliştirilmesinden hareketle “Dershaneler Kalkmalı” konusunu tartışmışız.

 

Bu şekilde bir bakıma gündemin dışında kalmayı göze alarak “gündemin dışında yazmak” gibi aslında zor bir yöntemi seçmişiz.

 

Ama yazımızın başlığı o günün gündeminden oldukça uzakta görünüyor olmasına ragmen; aslında “bize gore geç kalmış, en azından o günlerde manşet olması gereken yada gelecekte mutlaka gündem olacak” bir konuyu ele alıyor.

 

Dolayısıyla o gün itibariyle ulusal basının gündeminde yer alan konular mutlaka önemli konulardı, ancak biz gündem diye sunulan benzer konulardan ziyade yıllardan beri yanlış olduğunu düşündüğümüz ve “gündem olması gereken”bir başka önemli konuyu ele almıştık.

 

Konuyu ele alırken gündemin bu kadar kısa sürede bizim ele aldığımız konuya döneceğini doğrusu düşünmemiştim. Çünkü 15 gün sonra  25 Mart 2012 tarihli Sabah Gazetesinin  manşetinde  “Dershaneler Tarih Oluyor” ifadesi yer alıyordu  ve Sayın Başbakan’ın “Üniversiteye hazırlık kurslarını kapatıyoruz. Bunlar ya liseye dönecek yada kapatılacak.” açıklamasıyla yazımızda belirtilen görüşlerle içerik örtüşüyordu.

Manşetten olmasa da örneğin Hürriyet Gazetesin’den Sayın Enis Berberoğlu’da konuyu köşesine taşımıştı.

Dahası konu yazılı, görsel ve internet basınında, haber programlarında tartışılmaya başlanmış ve konu gündeme oturmuştu.

 

Sürece bakınca sözkonusu yazıyı kaleme almak için kesinlikle ilginç bir dönem şeçtiğimiz anlaşılıyordu.

 

Yine bugünlerde Sayın Başbakan’ın “Dershaneler Kalkacak” konusunu yeniden ve daha kesin ifadeler ve gerekçelerle ortaya koyduğunu görüyoruz ve izliyoruz.

Buda demek oluyorki; “gündem olarak sunulan konuları, günü ve GÜNDEMİ yazmak yerine, GÜNDEM OLACAK konuları yazmak daha fazla haz ve mutluluk veriyor, en azından bizim için öyle…”

 

Ve işte 10 Mart 2012 tarihli “Dershaneler Kalkmalı mı?” başlıklı yazımızı, ulusal düzeyde ortaya konulmak üzere olan politikalarla ve yapılan tartışmalarla karşılaştırılmak üzere yorumsuz olarak aşağıda paylaşıyorum…

 

DERSHANELER KALKMALI MI?

Orhan Özçatalbaş,10.03.2012,Antalya (www.antalyabugun.com/?page=makale&MID=15134 )

 

Son günlerde eğitim sistemimiz çokça tartışılıyor ve kararlar oluşturulmaya devam ediyor.

Hatta bugün yarın kesin kararlar oluşturulmuş olacak, 3x4 yada Almanya örneği olarak 4+6+2 vs. hız kesmeden hararetle konuşuluyor.

***

Bu arada unutulan bir konu var : “Dershaneler”,

Peki dershaneler neye, kime hizmet ediyor?

Milli eğitim politikamıza mı?

Fırsat eşitliğinin sağlanmasına mı?

Öğretmen olduklarının bile farkına varamayan, sınırlı yada hiç güvencesiz öğretmenlere mi?

Çocuklarımızın, gençlerimizin bilişsel yada fizyolojik gelişimlerine mi?

Ailelerin üzerindeki mali ve manevi yükün azaltılması mı?

Tabiki; HİÇBİRİNE…

***

Durum böyleyse pekala neden süreç kesintisiz devam ediyor?

Neden sorgulanmıyor, sorgulanamıyor?

Bir faydası yoksa; bu durumda dershaneler kapatılmalı mı?

Yani kapılarına kilit mi vurulmalı?

-      Bu şekilde devam edecekse; Evet.

***

Dershanelerin kapılarına kilit vurmak ta aslında ülkenin gerçeklerini  görmezden gelmek anlamına geliyor…

Pekala ne yapmak gerekli, ne yapmalı?

Konuya ve soruna analitik bir bakışla anlam kazandırmak ve yüksek sesle düşünmek gerekiyor.

Ancak bu şekilde daha kolay ve farklı bir yöntem geliştirmek mümkün olabilir.

Ve bu sorun öyle bir çözülmeli ki, çözüldüğünde;

Ø  hem Milli Eğitimimiz rahatlamalı

Ø  hem sistemde görev alan öğretmenler rahatlamalı ki, aslında tam olarak bir öğretmen olup olmadığını da anlamayan bu öğretmenler  yada başka bir ifadeyle “Soru Çözme Yöntem Uzmanları” da rahatlamalı

Ø  hem aileler rahatlamalı

Ø  hem sistem rahatlamalı

***

Pekala ne yapmalı!

Öncelikle tanı koyup, ihtiyaç analizi yapmak gerekiyor. Yapalım…

Elde edilen verilerden hareketle; Milli eğitim ve öğretim faaliyetlerini etkinleştirmek üzere çalışalım. Buna ulaşmak için neler yapılmalı konusunda aşağıdaki konular dikkate alınabilir;

·         Her sınıftaki öğrenci sayısı bilimsel verilerle uyumlu hale getirilmeli, okul ve derslik sayısı artırılmalı

·         Klasik öğretim yönteminden aktif öğretim yöntemine doğru yol alınmalı

·         Öğretmenler nicelik ve nitelik bakımından yeterli hale getirilmeli

·         Öğrenciler potansiyellerini kullanabilecekleri alanlara yönlendirilmeli

·         Kurumsallaşma sağlanmalı vs.

***

Acaba çözümde dershanelerden yararlanılabilir mi ?

Yoksa bunlar gerçekten kapatılmalı mı?

Aslında çözümün bir parçası olarak DERSHANELERİN sistemin içine alınması gerekiyor!

Nasıl mı?

***

Öncelikle mali boyuta ve okulların kurumsal yapısına bakmak yararlı olacak görünüyor:

Devlet okulları: Türkiye’nin 2011 yılındaki Milli Eğitim bütçesi 34 milyar TL ve yaklaşık 16 milyon ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi öğrenim görüyor.

Özel okullar: Özel okullar ailelerin ücret ödeyerek çocuklarını gönderdikleri okullar niteliğinde. Buna göre Türkiye’de 928 özel anaokulu, 879 özel ilköğretim okulu, 731 özel lise bulunuyor. Ve özel eğitim sektörü 10 milyar TL’nin üzerinde bir büyüklüğe sahip bulunuyor.

 Dershaneler: Türkiye’de halen faaliyet gösteren  ruhsatlı dershane sayısı ise 4 binin üzerindedir. Türk Eğitim Derneği’nin 2010 yılı içinde yaptığı araştırmaya göre, dershanelere ödenen tutar bir yılda yaklaşık 17 milyar TL. kadar ve ortaöğretime geçiş sınavları için aileler 8 milyar TL ve üniversiteye giriş sınavları içinse yaklaşık 9 milyar TL ödemiş görünüyorlar. Ve dershanelerin sayısı ile birlikte dershanelere giden öğrenci sayıları da artmaya devam ediyor. Öğrenci sayısı 2010 yılında öğrenci sayısı 1,2 milyona ulaşmış görünüyor.

****

Görüldüğü gibi  kamunun milli eğitim bütçesi 34 milyar TL iken; Özel okullar ve dershanelerin toplam bütçesi bunun %80’ni kadardır. Yalnızca dershanelerin mali büyüklüğü ise Milli Eğitim bütçesinin yarısı kadardır ve bu değer önemli bir büyüklüğü ifade etmektedir.

 Bu durumda neler yapmak gerekir. Dershaneleri sisteme dahil edecek bir yapı nasıl kurulabilir?

Şimdi yüksek sesle düşünmeye başlayalım!

·         *Dershaneler özel okullar statüsüne getirilmelidir.

·         *Dershanelerin öğrencileri sınava hazırlayan kuruluşlar olma işlevi ortadan kaldırılmalı, okul haline dönüştürülmeleri sağlanmalıdır.

·         *Dershaneler devlet okulları ile tam olarak mevcut özel okullar arasında bir konuma yerleştirilmelidir.

·         *Yani devlet okulları parasız, dershane okullar uygun ücretli ve Özel okullar ise mevcut uygulamalar kapsamında ücretli öğretim uygulamalarına devam etmelidir.

·         *Dershanelere çocuklarını gönderip ücret ödemeye hazır olan aileler; mevcut özel okullara oranla daha uygun ücretli bu dershane okulları tercih edeceklerdir. Bu şekilde  dershaneler “sınava hazırlamaktan” vazgeçerek, diğer okullar gibi diploma veren özel statülü ilk ve ortaöğretim okulları haline dönüşecektir.

·         *Böyle bir değişim toplam milli eğitim bütçesinin yarısı kadar bir değerin “eğitim öğretim” çalışmalarına aktarılmasına yol açacaktır.

·         Dershanelerin okula dönüştürülmesi ile; çözümü uzun zaman alacak pek çok sorunun çözümüne,  anlamlı katkılar yapılmasına hizmet edecek bir yapı ortaya çıkabilecektir. Bu şekilde Milli Eğitim Sistemine yeni bir soluk,  katkı ve anlayış gelmiş olacaktır.

Yayın Tarihi
13.09.2012
Bu makale 11106 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!