SUBAŞININ BAKIŞI

Güçlü muhalefet herkese lazım!

Türkiye’de, iktidar değil muhalefet eksiği vardır diyenler, elbette iktidarın her şeyin en doğrusunu yaptığı için dillendirmiyor bunu. Güçlü bir iktidar partisi ve iktidarın eylem gücü vurgulanmak isteniyor! Muhalefet sorunu vardır denilmesinin nedeni de ele alınan konularda muhalefetin denetleyici yönlendirici olmak katkı sunmak görevini yeterince yerine getirememesi… Parti içi fikir ayrılığı ve çatışmaların bunda önemli payı var sanıyorum.

Geçen hafta daha ana dilde savunma gibi çok sıradan bir konu gündeme geldiğinde sergilenen tavır ortada! CHP, bölge partisidir iddiaları kanıtlanmak için uğraş verildi sanki! Yeni Anayasa ve barış süreci gibi hayati iki konuda da nasıl bir yol izleneceğinin ipucunu verdiler… Ak Parti, biz Anayasayı yapar referanduma sunarız derken muhalefetin en baştan katkısının olmayacağını ilan etmiş oldu.

CHP tartışmaları sürdürmek istemedi. Üstünü örtmeye çalıştı! Gerçekten ulusalcılıktan ne anlaşılıyor? Güler Aymanın dediği gibi tarihsel sürece saygı mı? Ulusalcılık ya da Atatürk milliyetçiliğinden kasıt bu mu? Çok seslilik, farklı düşüncenin dile getirilmesi parti içi demokrasiyi geliştirir ama bu başka bir şey… Partinin ambleminde yer alan ulusalcılık, Atatürk milliyetçiliği, devletçilik gibi kavramların tartışılması, tanımlanması gerekmiyor mu?  

Tarihsel süreçle bağlantı kurulursa, İnönü, Türk ocakları 2. Kurultayında şöyle konuşuyor; ”Vazifemiz Türk vatanı içinde Türk olmayanları behamahal Türk yapmaktır. Türk’lere ve Türklüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız… Ülkeye hizmet edeceklerde her şeyin üstünde aradığımız Türk olmalarıdır.” 1930 da Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt;” dost da düşman da dinlesin ki bu milletin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.”1937 de İçişleri bakanı Şükrü Kaya milliyetçiliği şöyle izah ediyor; ”Atatürk’ün koyduğu prensipler Türk’tür… Bu prensipler aynı zamanda Türkçüdür de… Türk milleti mutlaka Türkçü ve millici olmak zorundadır…”

İnönü 1948 de; ”ihtilal devrinden kanun devrine girdik. Evvelce vatandaş hakları yalnızca kanunda yazılırdı ve biz onu istediğimiz gibi tatbik ederdik. Atatürk dönemine dönmemeyiz. Vatandaş hakkını istediği gibi alacaktır. Reyini istediği gibi kullanacaktır.”(V.Coşkun- T. Akyol) İnönü bile ihtilal döneminin hukukunu terk etmek gerektiğinden söz ederken bu günün CHP’sinin bunları farklı fikirlerin dile getirilmesi olarak geçiştiremez!

Tarih olayları inkar edemeyiz… Hatta hepimizindir… Övündüğümüz yanı da pek çoktur. Konu ettiğim ihtilal hukukudur… O yılların prensiplerini ve hukukunu, bu güne taşımanın CHP’ye maliyeti yüksektir! 

  1948 de İnönü, vatandaşlık hukukuna dikkat çekerek kendisinin de içinde bulunduğu ihtilal hukukunu eleştirirken siyasetle yol ayırımını görmüştü kuşkusuz. 1965 yılında CHP’yi ‘ortanın solunda’ diye tanımlarken de 1960’lı yılların özgürlük eylemlerinden etkilenmiş ve bürokratik köklerinden de kurtulmak istemişti. Gelinen noktada bu günün CHP’si İnönü’nün gerisine mi düşmüştü! Yoksa Ak Partinin, CHP’ye yönelik tek parti dönemi eleştirileri mi CHP’yi buna sürüklüyor? CHP’nin güçlü bir sosyal demokrat muhalefet olması her şeyi etkiler. Bu sadece CHP’nin sorunu değildir!

CHP hala ortanın solunda ve sosyal demokrat bir parti olduğu iddiasında ise; ‘sosyal demokratlığı’ doğru ve bilimsel olarak tanımlamak ve onu çatı olarak kabul etmek zorundadır… O zaman görülecektir ki yukarıdaki satırlarda geçen tartışmaların çoğu, sosyal demokratlığın dışında konulardır… Görülecektir ki tartışmaların içindeki çoğu CHP üst yöneticisi, sosyal demokrat değildir!   

Yayın Tarihi
05.02.2013
Bu makale 9413 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!