ANKARA'DAN

Görgüsüzün oğlu olmuş!..

Keşke geleneksel feodal toplumdan, bu "modern" denilen topluma hiç geçmesydik. Bunun mümkün olmadığını biliyorum ama, böyle bir geçişin sonuçlarının da, bu kadar görgüsüzce olcağını, hiç düşünmemiştim. Yazık, Ülkeme, Milletime, Devletime.

--Gün geçtikçe anlıyorum ki CEHALET ülkemin üstüne bir karabasan gibi çökmekte.

--Denilebilir ki 21. yy ve cehalet, hiç de biribiri ile uyuşmayan kavramlar. Evet aynen öyle. Ama günümüz de cehalet iki türlü oldu.

--İlki, tercih ettirilen ve zaman ile de kabullenilen eğitimli cehalet;

--Diğeri ise, farkında olunmayan ve onun ile yaşanılan cehalet.

--Eskiden uluortada olup da konuşan insanlar, ağızlarından çıkan her sözcüğü iki kere düşünür, tartar söylerler idi.

--Bunun sebebi, söyleyenin kendisi ile ilgili olduğu kadar, karşısındakilerin de tavrından kaynaklanırdı. Çünkü, "cahilce edilen bir söz", sadece söyleyeni bağlamaz, aynı zaman da dinleyeni de bağlar. "Sükut, ikrardan gelir" der atatlar.

--Yanınızda bulunan ve sizin gibi düşündüğü, olduğu belli kişilerin söyledikleri de, arkadaş-siyasi birliktelik olarak, sizi de bağlar

--Öyle, "kem söz, sahibini bağlar" diyerek, olaydan ya da söylenen sözün sonuçlarından kurtulamayız.

--Nasıl mı? Gayet basit.

--En son, Antalya-Konyaltı'nda İktidar Partisi ve dolayısı ile Cumhurbaşkan'nın da temsilcisi olan bir yönetici, ülkenin en büyük muhalefet, İl'inde en büyük siyasi partisine ve kurucularına hakaret ettiğinin bilincinde olmadan laflar sarf ediyor olması mümkün mü?

--Sorun ne dediği değil, sorun:

--kim ne demiş ve

--bu sözler kimi muhatap alır, kimleri bağlar.

--Söyleyen bir parti yöneticisidir. İlk olarak partiyi yöneticilerini, sonra da seçmenlerini en sonda da, toplum vicdanını bağlar.

--Biz çocuk iken, birine ya da bir şeye, bilerek ya da bilmeyerek kötü bir söz söylesek, illa aileden birisi olmasa da bir büyük, "ayıp", çok yakın ise de, "sakın bir daha deme, ağzına biber sürerim" derdi

--Bu, hem toplumun saygınlığını hem de seviyesini korur idi.

--O yüzden, ben her ne kadar "kötü söz sahibini bağlar" sözüne katılsam da edilen söz, kişisel bir söz değil, siyasi bir söylemdir.

--Bu yüzden temsil ettiği siyasi, makam ve tavır her şeyi bağlar.

--Peki, bu siyasi ve idari yapılar bu kişiyi ve sözü görmezlikten gelirler ise ne olur.

--Siz, hiç ŞIMARMAK diye bir sözcük duydunuz mu?. Şımarırlar, hadsizleşirler, arsızlaşır ve de terbiyesizleşip seviyesizler.

--Ne demişe atalar, "yüz verirsen deliye, gelir sıçar halıya'.."

--Yönetimler, sıkşıtıkları dönemlerde elbette ki halkı "cambaza bak"ıtırlar. Burada da "sazan" cambazlar kullanırlar. Ama, bunun da bir haddi ve seviyesi vardır.

--Toplumlarda bir küfür seviyesi vardır. Hani bir noktaya kadar olan kabul dilebilir. Gerekçe de bulunur. Sorun olmaz.

--Mevcut İktidar, artık yorulmuş, yıpranmış ama yönetmeyi de itiraf etmeliyim ki, diğer muhtaplarından çok daha iyi becerip, organize edip, yandaşlarını da mutlu ettiğinden süt liman omasa da durumu idare ediyor, ama bu işlerin de bir doyum ve sabır noktası vardır.

--Siyasi nezaketi aşan sözlerin alkışlanması doğru değildir.

--Siyasetin şirazesini dağıttınız mı, bir daha toplayamazsınız.

--Toplum, siyasilerin güttüğü sığır ya da koyun sürüsü değildir. Yanlış anlaşılmasın, toplumun da bir sabrı vardır. Ve bunu seçim sandıklarında gösterir.

--ANAP, DYP ya da son 20-25 sene içinde iktidarda olup, bugün tabela partisi bile olamayan partileri unutmamak gerek.

--"Siyaset yatığını" sananlar da, bulundukları kurumsal makamları yıpratmamaları, kötü amaçlı kullanmamaları gerek.

--Bütün bu olanları, "cehalet" ya da "siyaset" diye kabullenmak doğru değildir. Tamam her mahallenin bir delisi olur da, onun da bir haddi olur. Yalan yanlış şeyler ile laf ettiğini sananlar mal-mülk-para sahibi olurlar da, adam olmazlar.

--"Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir" diyen Atatürk ile;

--"Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlaksızdır" diyen Bertolt Brecht'in sözlerini hatırlamakta yarar vardır.

--Kötü sözü söyleyenler kadar, onlara, "otur oturduğun yerde" demeyenler de ayıp ederler..

--Elbette ki siyasi iktidarlar, iktidarda kalmak, temsil ettikleri sınıfının çıkarlarını korumak için her şeyi yaparlar ama, bunun bir çıkar yol olmadığı da ortadadır.

--"Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunu ilk sahibi".

--Bu günün görgüsüzlüğünü cehalet sarmalına sarıp yiyip-içip gününü gün edenler, yarın ellerini uzatacakları el'in kalmadığını görmek için, bu işlerde yol arşınlamış olanlara bakıp bir sorsalar iyi olur.

--Her söz, söyleyenin kendini tanıtır, kalitesini gösterir ama, hadsizlere yol vermekete, toplumda adam yerine konulanlara düşür. Bir gün o kirli ellerini, onlarında yüzlerine sürüverirler. Yazık.

Yayın Tarihi
20.04.2020
Bu makale 1400 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!