Dört yıl aradan sonra Güneydoğu Anadolu gezisini bitirip Antalya’da ATMED’in düzenlediği “Online Seyahat ve Yeni Trendler” konulu panele konuşmacı olarak katıldım. Konuşma başlığım “Önce Google’a soralım”dı. Konuşacaklarımı önceden hazırlamıştım. Gezi sonrasında Urfa’daki Göbekli Tepe beni çok etkilenmiş olmalıydı ki konuşmamda ona çok yer verdim. Google’da Göbekli diye girdiğinizde kuşkusuz karşınıza ilk çıkan Göbekli Tepe olmuyor. Göbekli erkekler haberleri çıkıyor. Hani taş devrinden kalma diye adlandırılan göbeğini kaşıyan erkekler…
11 bin 500 yıl önce insanlık tarihi Taş Devrini yaşıyordu. Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan bu bölgede, bugün bulunan buluntular dünyanın ezberini bozuyor. Bozulan ezber Taş Devri insanının ilkel yaşam tarzı ve estetik anlayışı üzerine. Göbekli Tepe’de bulunan tapınak guruplarının her biri 3.15 metre yükseklikteki T şeklindedir. Bugün ancak bir mermer fabrikasında bu kadar itina ile şekillenebilen dikili taşlar üzerinde ise estetik görünümü insanı hayrete düşürecek güzellikte hayvan figür kabartmaları bulunuyor. Yılandan, tilkiye, boğadan kuşlara kadar farklı motifler yer alıyor. Bu kadar zengin kabartmaların bir şölen gibi toplu halde sunulması insanı adeta büyülüyor. Şimdi düşünelim, zaman Taş Devri ve taşı taş ile yontuyorsunuz ve böyle eserler ortaya çıkarabiliyorsunuz, işte büyülenmenin nedeni burada saklı. Ezberin bozulduğu yer burası.
Göbekli Tepe’ye varmadan Anadolu’da görmeye alıştığınız, bir tepe ve en üstünde tek başına heybetli duran bir ağaç var. Ağacın etrafı taşlarla çevrilmiş, içinde 3 Müslüman mezarı var. Bu ağaç bir dilek ağacı, burası yıllarca kurban adanan bir mekan. Kazılar devam edene kadar buraya ziyaretçiler gelir, kurban kesilirmiş. Buluntular tamamen ortaya çıktıktan sonra ziyaretçi sayısı azalmaya başlamış ve kurbanlar artık kesilmiyormuş. Bunları bana kazılarda çalışan ve yakın köyde doğmuş genç işçi anlattı.
Göbekli Tepe bu bölgenin 2000’li yıllarda talihini değiştirecek GAP projesi kadar önemli. Bölgenin, dünya insana ve geçmiş tarihine doğru ışık tutması, bilinen kalıpları değiştirmesi, Türkiye’deki Kültür Turizmi için eşsiz bir kaynak. Ülkemizin kültürel ve tarihsel değerlerinin zenginliği tartışmasızdır. Yani bir hazine üzerinde yaşıyoruz. Daha doğrusu zaman, zaman ben yaşadığımızın farkında olmadığımızı düşünüyorum. Nedeni de basit; ne kendimiz bu zenginlikleri hakkıyla biliyoruz, ne de başkalarına tanıtabiliyoruz. Urfa’ya giden kaç devlet adamımız Göbekli Tepeye gidip bu muhteşem buluntuları ziyaret etmiştir?
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Turizmi konusunda yeni bir eylem planı içinde olmalıdır. Kuşkusuz bu eylem planı içinde, bölgesel inisiyatifler, bilim adamları ve turizmciler yer almalıdır. İnsanlığın mirasını bugünün insanları ile paylaşmak slogan ve idealinden yola çıkarak büyük bir tanıtım ve kültür turizmi hareketini başlatmalıyız. Burada mihenk taşı Göbekli Tepe ve Nevalı Çori’dir. Nevalı Çori’yi en kısa zamanda gidilecek ziyaret programıma aldım.
“Taş Çağı avcılarının gizemli kutsal alanı Göbekli Tepe en eski tapınağı yapanlar” isimli, Arkeoloji ve Sanat Yayınlarından olan kitabın yazarı, Göbekli Tepe’yi yeniden bize ve insanlığa kazandıran Alman asıllı arkeolog Klaus Schmidt’e sonsuz teşekkürler ediyorum.
Kazılarda büyük emek veren ve bulunanları gece gündüz büyük özveri ve bilinçle koruyan emekçilerin, benim gibi, bu toprağın sahipleri bütün insanımız gibi, haklı olarak gururlanmalarını tavsiye ediyorum.
Göbekli Tepe, Türk turizmi için gurur abidesidir.
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR