Gördüklerim,
düşündüklerimin pek azı,
Yarı
dayaklı, yarı uyaklı bir yazı.
Öyle
garip toplum olduk,
Kendi
gücümüzü unuttuk,
Aklımızı
uyuttuk,
Yönetenlere
kandık,
Ölülerden
çare umduk.
Anadolu
topraklarında, çok enbiya, evliya, ermiş, derviş gelmiş geçmiş. Türbesi olan
olmayan var. İzi yoksa bulunduğunu sandığımız yerde bir ağaca niyet tutar,
çaput bağlarız.
Görün
halimizi desek, aklımız tutsak.
Dört
can niyet ettik, çıktık yola. Altımızda at değil, kafir icadı araba. Bizi
himmet pazarına taşıyacak.
Dereleri
geçtik, dağları aştık, Elmalı ovasına düştük.
Anadolu’da
bir köy Tekke. Kırklardan biri burada yatır. 500 yıl önce gelmiş konmuş. Adı
Abal Musa okunmuş.
Yunus
Tabduk Emre ile, Abdal Musa Kaygusuz Abdal’la anılır.
Antalya’dan
dört kişi. Giray Ercenk, Metin Atasayar, Zeynel Özbek, Mehmet Şener. Girdik
Tekke topraklarına Giray Bey panalist.
Sokaklar
dolu, jandarma güvenlik kolu.
İki
yan aralıksız seyyar satıcı, yollar insan seli. Cemi cümle orada. Tekke köyünün
nüfusu 7’ye, 8’e katlanmış.
Satıcı,
alıcı ,seyirci arasında inanç için gelenleri ayırmak zor.
Alevi
yerleşim yerlerinde, yetkili bir dede. Dışardan gelenlerle ilgilenir, özellikle
panalistlerle.
Dostlardan
ayrıldım, “sokaklar iğne atsan yere düşmez.” Deyimi tarife uygun.
Gözüm
görüyor mu farkında değilim ? Çünkü kafanda trafik daha yoğun. Başkaları ne
düşünür bilmem. Ben içtenliğimle aklımdan geçenleri yazacağım.
Yaşamış,
yaşamamış adı bilinir bilinmez saygı ile
anıyorum.
Bu
topraklarda binlerce evliya, eren, derviş, ermiş var. Öyküsü olanlar, kayda
geçenler az. Onlar da söylenceleriyle bütünleşmişler. Uhrevide buluşmuşlar.
Çağdaş
halkayı yakalayan nadir.
Ali
Kuşcu, müsbet bilimlerin yolunu seçmiş, bizden biri. Uzaydan haber vermiş.
Ali
Kuşcu bir, bin olsaydı NASA Anadolu’da kurulurdu.
Herkesin
dilinde alem vardır, güneş sistemini bilmezler.
Dünyanın
döndüğünü Galileo’dan öğreniyoruz.
Arşı
ala derler, galaksilerden habersizdirler.
Peygamberimiz”
ilim Çinde de olsa öğrenin ” demiş. Hadisi bilirler, Çin’i bilmezler.
Yorumlar
masala dönüşmüş, toplum karanlığa gömülmüş.
Çinli
Konfüçyus 25 yy önce bir söz etmiş.
-Derin
olan kuyu değil, kısa olan ip.
Bizde
kimsenin aklına ipi uzatmak, suya ulaşmak gelmemiş.
Hep
müsbet bilimleri dışlamışız.
Bu
yanlışı Mustafa Kemal görmüş.
-Hayatta
en hakiki mürşit ilimdir.
Demiş.
Var
mı itirazı olan?
Dört
can yolda, inanca gezgi,
Dil
aynı, din aynı yeşermedi sezgi.
Dostluğu
övenler, doğruyu söyleyenler,
Aklımın
bahçesinde açan güller,
Söylencelerde
aranmaz gerçekler.
Embiya,
evliya cümle erenler,
Biziz
cümlesini kutsal bilenler,
Çoktu
Abdal Musa’yı ziyaret edenler.
Kabri
çevreye gelir kapısı olmuş,
Meydanlar,
sokaklar dolmuş.
Ayrı
soydan, ayrı dinden insan,
Karanlıkta
kaldık Thomas Edison yan,
Graham
Bell’in telefonu çalıyor uyan.