MELTEM ESİNTİSİ

Gerçek Bir Yıldız Daha Kaydı,

“Ben Anadolu “ Yıldız Kenter Aramızdan Ayrıldı

17 Kasım, tiyatronun divasını, elimizden alarak sonsuz yolculuğa çıkarttı. 

Yaşadığı sürece “Kenter” soyadını erkek kardeşi Müşfik Kenter’le birlikte zirvede tutan bir tiyatro starı, sanat dünyasını aydınlatan gerçek bir yıldızdı, Yıldız Kenter. Adı gibi.

Bir koltuka onlarca karpuz sığdırır, üşenmeden erinmeden taşırdı. Oyunu gerçekmiş gibi oynardı. Yaşardı, yaşatırdı. Oynadığı karakterin huyunu suyunu aynen yansıtır, kadın erkek demeden tüm seyirciye aktarır, ayrımsız herkesi büyülerdi. Ağlar, ağlatır, güler güldürürdü.      

Ayşe adını pek kullanmadı, ama asıl adı Ayşe Yıldız Kenter’di.

11 Ekim 1928 de doğdu. Bugün itibarıyla (17 Kasım 2019) İstanbul’dan sonsuz yolculuğa çıktı. Dönüşü olmayan yola gitti, ama hafızalara kazınan oyunları ve filmleri ile adını ölümsüz kıldı. Hafızalara yer etti. Ayrımsız herkesin gönlüne girdi, yeri doldurulamaz, bir büyük yıldızdı, dedirtti.

Bir kadın oyuncu olarak Türk tiyatrosuna  ve sinemasına, başa çıkılması zor rollerin kadını olarak imzasını attı. “Devlet Sanatçısı” hitabını en çok hak edenlerden biri idi. UNICEF’in İyi Niyet Elçisi idi. Yaşam boyu, hep iyi niyetliydi. Hep zirvedeydi, ama hep alçakgönüllüydü, hep bir öğretmen tarafı vardı, sevecen, kucaklayan, öğreten, bilgisini, görgüsünü paylaşan. Bilinçli, kültürlü örnek bir yurttaştı. Hak ederdi, ama herşeyi devletten beklemezdi. Kendi yağıyla kavrulsun isterdi. İnatla sahne derdi, perdeler kapanmasın, tiyatro hep, gönensin, sanat yücelsin  isterdi.  

Annesi İngiliz uyruklu “Olga Cynthia” idi. Babası Türk diplomatı Ahmet Naci Kenter'di. Evlendikten sonra Türk vatandaşı olan annesi, adını değiştirerek

“Nadide” adını almıştı.  

Dost canlısı bir ailede, sevecen bir ortamda geçti çocukluğu. Diplomat olan baba Ahmet Naci, bir yabancı ile evli olması nedeniyle iyi bir işi (Lozan Konferansı sırasında Türk delegesi İsmet İnönü'nün özel kalem müdürü idi. YAS) , iyi bir geliri, iyi bir gelecek umudu olmasına karşın görevinden ayrılmak zorunda kaldı. (Hariciyecilerin ve subayların o dönemde güvenlik ve askeri nedenlerle yabancılarla evlenmeleri yasaktı. Ahmet Naci, aşkı tercih etti. YAS)

Parlak bir gelecek vaad eden işini kaybetmesi nedeniyle, Baba, sonradan moral çöküntüsü yaşadı  ve kendini içkiye verdi. Ailenin reisi,  toplam beş çocukla işsiz kalınca, aile büyük maddi sıkıntılara, zorluklara düştü. Yıldız kenter’in doğduğu yıllar,  ülkede yoksulluğun tavan yaptığı, Anne Nadire’nin kızını sarıp sarmalayacak bez bulamadığı, çarşafları yırtıp kızını o bez parçalarına sardığı, yoktan yonga çıkarttığı  yıllardı. Herşeye rağmen kenetlendiler. Zorlukları birlikte yenmenin yollarını aradılar. Az sıkıntı çekmediler. Yaşamın zorluklarına inatla katlandılar. 

Çok yetenekli bir çocuk olan Yıldız Kenter, Ankara Devlet Konservatuarına girdi. Orada çok başarılı oldu. Okul bitince bu kez, Yüksek Bölüme girdi , orayı da sınıf atlayarak tamamlama başarısını gösterdi.

Bir insanın Muhsin Ertuğrul, Carl Ebert, Tevfik Ararat, Muazzez Gökmen, Madam Adler, Mahir Canova ve Cüneyt Gökçer gibi hocaları olursa, çıkacak sonuç Yıldız Kenter olur. Yaşam boyu, kendisini yetiştiren emeğe saygı duydu, kendisi de  emek verip öğrencilerini hep öyle yetiştirdi. Ana oldu, abla oldu, bacı oldu, öğretmen oldu, hep öğrencilerinin arkasında durdu, onlara destek oldu.  Kimse yadsıyamaz, bugün Türk tiyatrosunda onun adı, onun imzası var.

Büyüdü, büyüdü, Türk tiyatrosunun gündüz parlayan “güneş”i, gece şavkıyan “ay” ı oldu. -

Okul bitiminde göz dolduran yetenekli bir oyuncu olduğu için on yılı geçkin süre ile Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu olarak çalıştı. Yurt dışı bursu kazanarak, Amerika’da oyunculuk ve oyunculuk teknikleri üzerine çalışmalar yaptı. Kendini geliştirdi. Yurda dönünce, bu kez mezun olduğu Ankara Devlet Konservatuvarı'na öğretim görevlisi olarak atandı. Oyunlarını oynamaya ve oynatmaya devam etti. Çok sevdiği işi yapıyordu. Oynadığı karakterle bütünleşiyor, oyun boyunca bir başka kişiliğe bürünüyordu. Bunu da üstün başarı ile yapıyordu.    

1959 yılında Devlet Tiyatrosu’ndaki görevinden ayrılan Yıldız Kenter, bir yıl süre ile Türk tiyatrosunun onur ismi Muhsin Ertuğrul çalıştı, herkes gibi ondan çok şey öğrendi.  

Daha sonra erkek kardeşi Müşfik Kenter ve çok sevdiği eşi Şükran Güngör ile birlikte “Kent Oyuncuları Tiyatro Topluluğu”nu kurdu, sonraki yıllarda bir yandan ses getiren oyunlarını oynarken, diğer yandan Türk ve dünya tiyatroları ile yakından ilgilendi, değişen ve gelişen oyunculuk yöntemleri üzerinde çalışarak, kendini sürekli güncelledi. Taze ve dinç tuttu.  

Türk tiyatrosunda özel tiyatrolar arasında kilometre taşlarından biri olan Kenter Tiyatrosu’nu yaşatmak için çok çaba gösterdi. 1968 yılında İstanbul’da Harbiye’de Tiyatro binasının yapımını tamamlayarak, sahne almaya, güzel oyunlar sahnelemeye ve çevresine örnek olmaya başladı.

Aralarında Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs gibi ülkelerde hem İngilizce,  hem Türkçe oyunlar sergiledi, seyircilerden büyük alkış almayı başardı.  

Türk tiyatrosunda neredeyse rekor kırarak, 100’ün üstünde oyunda önemli roller üstlendi, sayıları 100’e yakın oyun yönetti, sabırla sahneye koydu, hep zirve yaptı, kimi oyunlarını kapalı gişe oynadı.   

Aralarında Shakespeare, Çehov, Brecht, Albee, Tennessee Williams, Arthur Miller, Brian Freil, Neil Simon, Sergey Kokovkin gibi çok sayıda yabancı oyun yazarının yanısıra, ülkemizin önde gelen yazarlarından Melih Cevdet, Necati Cumalı, Güner Sümer, Adalet Ağaoğlu, Zeki Özturanlı, Güngör Dilmen ve Muzaffer İzgü gibi yazarların oyunlarını da sahneye koydu, rolünün hakkını vererek bir güzel oynadı, zihinlerde kalıcı izler bıraktı. “Pembe kadın” rolündeki Yıldız Kenter’i kim unutabilir ki;

Onun, “Martı”, “Üç Kız Kardeş”  ve “Vanya Dayı” oyunlarındaki performasını unutmak mümkün mü? “Hanım” filmindeki oyunculuğunu hafızalardan silmek olası mı? Başarılı olduğu oyunların hepsini saymak mümkün mü?

Tiyatro onun yaşam biçimiydi. Gerçek ve sanal dünya iç içe idi. O ikisini birbirine yedirmesini bildi. Oyunlarını oynarken, kendini hep “Alice Harikalar Diyarı”nda hissetti.

Rol ayrımı yapmadı, küçük, büyük demedi. Oynadığı her rolle, göklere yükseldi, daha bir yıldızlaştı. Adına yaraştı.

Tiyatro alanında profesör titrine de sahip olan Yıldız Kenter, 40 yıla yakın süre ile  her yaştan öğrencilerine sahneye, oyunculuğa dair dersler vererek, pek çok ünlü sanatçının, oyuncunun yetişmesine katkı koydu, hepsinin sevgi ve saygısını kazandı. Görevini hiçbir zaman savsaklamadan, onurla ve gururla yaptı. Taş üstüne taş koyarak bir zirve Yıldız Kenter yarattı.    

Karşılığını da gördü diyebiliriz. Çok başarılı tiyatro performansı ve başarılı oyunculuğu ve yönetmenliği  kendisine çok sayıda ödül kazandırdı. Hepsini anasının ak sütü gibi hak ederek, emek vererek, ter dökerek, sahne tozu yutarak kazandı.  

Uzun yıllar sahneye koyduğu oyunlar ve oynadığı önemli rollerle tanınan, ismini kalıcı biçimde tiyatro ve sinema dünyasına yazdıran, silinmez iz bırakan Yıldız Kenter, oynadığı sıradışı rollerle üst üste ödüllerle yaşamını daha anlamlı kıldı.   

Başarılı oyunu ve Türk tiyatrosuna verdiği hizmetler nedeniyle ilk kez 1962 senesinde “Yılın Kadını” seçilerek başladı ödül toplamaya.   

Nitelikli filmleri ile Türk sinemasına da yeni bie soluk getiren Yıldız kenter, çevirdiği filmlerle toplam üç kez Antalya “Altın Portakal” film festivalinde altın portakal ödülünü almaya hak kazandı.  

1984 senesinde Roma’da İtalyan Kültür Birliği tarafından “Adalaide Ristori” ödülüne layık görüldü.

1989 yılında, Korsika-Bastia Film Festivali’nde başrolünü oynadığı “Hanım” filmiyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı.  

1991 yılında tiyatro sanatına katkılarından dolayı Uluslararası Lions Kulübü tarafından “The Melvin Jones” ile ödüllendirildi. Yurt içinde de iki kez Ulvi Uraz “En İyi Kadın Oyuncu” , üç kez de aynı dalda Avni Dilligil ödülüne layık görüldü.

1994 senesinde “Konken Partisi” oyunundaki “Fonsla” rolü ile “Olağanüstü Yorum” ödülünü kazandı.  

Finlandiya Dünya Kadın Kuruluşu tarafından yüzyılın en başarılı yüz kadınından biri olarak seçildi, onurlandırıldı.   

1995 senesinde Kültür Bakanlığı tarafından, tiyatro sanatına verdiği katkı nedeniyle “Onur” ödülüne layık görüldü. Aynı yıl içinde Profesör Yıldız Kenter’e yine tiyatro sanatına katkılarından dolayı “Mevlana Kardeşlik ve Barış Ödülü” verildi.  

1996 yılında bu kez Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ramiz ile Jülide’deki “Jülide” rolü için kendisine “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü verildi.  

19 Mayıs 1997 tarihinde Uluslararası İstanbul Festivali tarafından yaşadığı sürece tiyatro sanatına yaptığı katkılardan onur ödülü verildi. Anılan ödül, Yıldız Kenter’e ünlü İngiliz akrtis “Dame Diana Rigg” tarafından verildi.  

1998 yılında Ankara Sanat Kurumu, kendisini “Yılın Kadın Sanatçısı” seçti ve ödüllendirdi.  

1998 yılında Muhsin Ertuğrul yaşam boyu tiyatro sanatına katkılarından dolayı onur ödülü aldı.  

1998 yılında Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülünü aldı.  

1999 yılında “Martı” adlı oyunda “Madam Arcadina” rolüyle Afife Tiyatro Ödüllerinde, en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Kısacası, Yıldız Kenter olmak kolay değildi. O zoru seçti ve emekle Yıldız Kenter yarattı.    

 

Yayın Tarihi
18.11.2019
Bu makale 1222 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!