Geliyorum Diyen Felaket

          Birkaç gün önce CHP’nin 1976-1980 yıllarında İl Başkanlığını yapmış olan arkadaşlarım, Nevşehir’de, 1980 öncesinde katledilmiş CHP İl Başkanları için bir anma toplantısı düzenlediler. Meclis çalışmalarım nedeniyle gidemedim.

         Onlar bizim siyaset şehitlerimizdir.

         Onları unutmamak, unutturmamak zorundayız.

         Bir darbeyi getirmek için yapılan planın bir parçasıydı onların öldürülmeleri.

         Ben de o sırada CHP Antalya İl Başkanıydım.

         Bu toplantı beni yıllar öncesine götürdü…       

         12 Eylül 1980’ den bir yıl önce darbenin ayak sesleri duyuluyordu.

         Sokaklarda insanlar öldürülüyor, polis ve bekçi öldürerek başlayan terör giderek tırmandırılıp CHP’nin il Başkanlarına uzanıyordu. Kayseri İl Başkanı Avukat Mustafa Kulkuloğlu, Adana İl Başkanı Avukat Ahmet Albay, Nevşehir İl Başkanı Avukat Zeki Tekinel birer, birer öldürüldüler.

         Zeki Tekinel’in cenazesine gidenlerin bulunduğu topluluk bile kurşun yağmuruna tutuldu.

         Daha sonra da değişik siyasi partilerden eski milletvekilleri, tanınmış gazeteciler, Üniversitelerde gencecik çocuklar vuruldu.

         Artık halk evinde rahat uyuyamaz hale geldi.

         Akşamları erkenden herkes evine çekilmeye başladı.

         Kahramanmaraş ve Çorum’da Alevi katliamları yaşandı.

         Kahramanmaraş’ın yakın çiftliklerine silahlar getirildiği, şehirde gerilimin gittikçe arttığı en üst makamlara kadar ulaştırıldığı halde sanki hiçbir şey yokmuş gibi yapıldı.

         Parti örgütleri birbirine diş bileyecek hale getirilmişti.

         En büyük partinin başkanı “bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” demişti.

         Kitleler birbirine düşman edilmişti.

         Bir el sağcılara da solculara da silah sağlıyordu.

         İki tarafın vuruşması, gittikçe daha insafsız boyutlara ulaşıyordu.

         Hava gittikçe kararıyordu.

         Derken Hürriyet Gazetesi; iki büyük siyasi partinin bazı konularda uzlaşması için bir kampanya başlattı.

         İllere heyetler göndererek iki büyük partinin il merkezlerini ziyaret ediyorlardı.

         Ne var ki iş işten geçmişti.

         Kimsenin diğerine tahammülü yoktu.

         Bu girişim, CHP Antalya İl Başkanı olarak benim de tepkimi çekmişti.

         Bir araya gelmeyi kabul etmedik.

         Görüşmedik.

         Uzlaşmadık.

         İhtilal bile, bile geldi.

         Her şeyi sildi, süpürdü, götürdü.

         Siyasi Partiler, sendikalar, dernekler, kitle örgütleri hepsi kapatıldı.

         Siyasi parti liderleri ve ileri gelenleri toplatılıp Hamzakoy’da hapse atıldılar.

         İşkenceler, haksızlıklar, adaletsizlikler çığlık, çığlığa yükseldi.

         Ülkeyi bugüne getiren süreci hep birlikte yaşadık.

         Bugünkü iktidar, 12 Eylül 1980’in doğurduğu bir sonuçtur.

         Yıllardan beri hep düşünüyorum; acaba o gün, partilerinin tabanına rağmen Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit erken seçime gitme konusunda ya da büyük koalisyon yapma konusunda anlaşsalardı sonuç değişir miydi?

         Keşke anlaşsalardı, çok şey değişirdi…

         Bugün iki liderin Cumhurbaşkanlığı konusundaki anlaşmaları bana bunları düşündürüyor.

         Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm temel dayanaklarını yok etmekte olan bir iktidara karşı birleşmeyi, en geniş kesimlerle dayanışmayı sağlayamazsak nasıl çıkacağız bu karanlıktan?

         Yarın “keşke anlaşabilselerdi” demeyeceğimizi kim garanti edebilir?

Yayın Tarihi
26.06.2014
Bu makale 6502 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!