Gazeteciler Bayramı ve Sansür

Çalışan Gazeteciler Bayramı denilse de her 10 Ocak günü için, nasıl bir bayram diye sormak gerekiyor? Bu bayramda ne kadar özgür, bağımsız ve de yaşam standartlarını yakalayabilmiş emekçi var?

 

Basında sansürün basının gelenekselleşmiş bir derdi olduğunu düşünüyorum. Sansürün, her zaman için insanın önünde engel yaratan bir anlamı olduğu da hepimizce malûm..

Türkiye'de belli dönemlerde sansür basından kalkmış görünse de, tekrar konmuştur hep. Öyle ki. Oto sansür dediğimiz kişinin gerçek duygularını yazarken bile kendi sansürünün daha fazla işlediğini sanıyorum kabul ediyoruz. Çünkü sansür ruhumuza işledi işletildi. Yaptığı haberin, yazının veya yayının, bulunduğu konuma zarar getirmesinden tutun da, işsiz kalabilmesi endişesi özgürlüğünden tutun da kişisel haklarının da zarar görmesi endişesinin adıdır oto sansür.  

 

Hep özgürlükten bahsediliyor olsa da 10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER gününde kaç gazeteci gerçekten özgür. Hatta günümüze dek olduğu gibi günümüzde de davalar reel özgürlüğü alınmış pek çok basın emekçisi var. Geçmişte katledilmiş mükemmel araştırmacı yazarlarımız var. Bu korku hegamonyası yüzünden günümüzde gazeteciler, kendi kendilerini kontrol ediyorlar, kendilerini kendileri sansürlüyorlar, yazmıyorlar, yazamıyorlar. Gazetecilerin editöryal bağımsızlık dediğimiz çerçevede, görüşlerini ne kadar ortaya koyabildiklerine de bakmak gerekiyor ki yukarıdaki sebepler bunun da yapılabilmesine engel teşkil ediyor. Medya-siyaset-ticaret ana başlıları nedeniyle gazeteler siyasetin yanında yer alabiliyor. Yani tam bağımsızlıktan söz etmek mümkün görünmüyor.

 

Büyük kuruluşların medya sektörüne girmesi nedeniyle, medyanın holdingleştiğini görüyoruz. Holdinglerin çıkarlarını zedeleyebilecek düşünceleri gazetecinin dile getirmesi de elbette mümkün olamaz değerli okurlar. Türk basınının, Abdülhamid'in baskıcı rejimi altında sansüre karşı gösterdiği direnci, 21. Yüzyıl koşulları karşısında yaşama geçirebilmekten aciz olduğu görünüyor. Türk basınının, demokrasi mücadelesinin öncülüğünü değil, kapitalizmin kriterlerinin sürmesinin sözcülüğünü yapan patronların egemenliğine geçtiği fikri, daha yerleşik görünüyor kamuoyunda.

 

Yani, Sansürde, otosansürde sürüyor.. ÇALIŞAN GAZETECİLERİN BAYRAMI dillerde kalıyor.. Hal böyle olunca gerçekte olmayan bir şeyi kutlamak pek anlamlı olmasa gerek diye düşünüyor insan ve aklı karışıyor.

 

Bayram kutlamak mı, yoksa çalışan gazetecileri, hapistekileri, öldürülenleri hatırlamak mı sizce daha doğru?

 

Cevabını siz verin isterseniz…

 

Saygıyla,

 

nilhankirdi@hotmail.com

Yayın Tarihi
10.01.2012
Bu makale 10895 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!