Gazeteci Dövmek ve Ankara Katliamı

                   Gazeteci Ahmet Hakan’ın dövülmesini hayal edebiliyor musunuz?

                   Dört kişi tarafından, evinin önünde silahsız, savunmasız öldüresiye dövülüyor. Eğer öldürülmesi için emir almış olsalardı yeni bir Uğur Mumcu olayı yaşamış olacaktık…

                   Hukukta bazı temel kavramlar vardır. Bunlardan birisi “suçta iştirak” kavramıdır. Birden çok kişi bir suçun işlenmesi konusunda aralarında anlaşıp bir suç işlerlerse buna “iştirak hali” denir. Bu durumda eylemli olarak suçu işleyen kişi (asli fail) hangi cezayı alıyorsa, diğerleri de aynı cezayı alır. Çünkü suçu birlikte işlemek için önceden anlaşmışlardır.

                   Ahmet Hakan’ı öldüresiye dövenlerden biri tutuklandı, diğerleri serbest bırakıldı. Basına sızan haberlere göre sanıklar sadece aralarında anlaşmış değiller; ayrıca ödenecek bir para karşılığında bu işi yapmışlar ve bir de “Reis” dedikleri dövmek için talimat veren birisi var. Bütün bunlar ortada emir-komuta zinciriyle çalışan bir çetenin varlığını ortaya koyuyor.

                   Bu durumda hangi hukuksal dayanakla dört kişiden üçü serbest bırakılıyor? Denebilir ki tutuklama istisnai bir hukuk yolu haline geldi; öyleyse bir kişi niye tutuklandı? Kamuoyunu uyutmak için mi?

                   Cumhuriyet Savcısının bazı sanıkların serbest bırakılmasına yaptığı itiraz da reddedildi. CMK’nın CMUK olduğu zamanlarda (yani AKP iktidarından önce) tutukluluğa ya da serbest bırakılmaya karşı bir üst mahkemeye itiraz edilirdi. AKP iktidarı sayesinde, üst mahkemeye değil diğer sulh ceza hâkimine itiraz ediliyor. Böylece tutuklama/salıverme konusunda tek yetkili merci Sulh Ceza Yargıcı oluyor!

                   Ne sihirdir ne keramet, halkı kandırmaktır marifet!

                   DGM’ler kaldırıldı diye sevindik, daha beteri Özel Yetkili Mahkemeler icat edildi. Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldı diye sevinmeye fırsat bulamadık, çünkü bu sefer de özel yetkili sulh ceza mahkemeleri önümüze konuldu. Şimdi kimsenin hukuk güvenliği kalmadı. Sadece AKP iktidarının yandaşı, yardakçısı, pohpohçusu olanların güvenliği var…

                   Sadece hukuk güvenliği değil, basın ve medya özgürlüğü de sizlere ömür…

                   Ahmet Hakan’a vurulan darbeler bütün basın ve yayın dünyasına verilmiş bir gözdağıdır. Ülkemizde doğruları söylemek, yazmak, savunmak suç haline gelmiştir. Hırsıza hırsız diyemiyorsunuz. Eskiden yani AKP iktidarından önce “ispat hakkı” vardı. Şimdi o da büyük oranda aşındırıldı.

                   Dikkat ederseniz baskı ve tehditler arka arkaya geliyor. Önce Ahmet Hakan dövülüyor; sonra Dijitürk iktidara karşı yayın yapan yedi TV kanalını yayından men ediyor. Bunu da bir savcının emriyle yaptığını bildiriyor. Oysa yayın yasaklamak ancak mahkeme kararıyla olabilecek bir uygulamadır. Mahkeme kararı olmadan bir insan tutuklanamaz, mahkeme kararı olmadan bir meskende arama yapılamaz, mahkeme kararı olmadan temel hak ve özgürlükler kısıtlanamaz.

         Kaldı ki Ahmet Hakan’ın dövülmesi olayında belirli kişilerden gelen talimatlar ve emir-komuta zinciri ve bir de “Reis” var. Bunlar olayın bir çete şeklinde gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.

           Bütün bunlara karşın yasak savma kabilinden bir kişinin tutuklanıp diğerlerinin serbest bırakılması hukuksal bir karar değildir kanısındayım.

ANKARA KATLİAMI

           Bu yazıyı tam bu noktaya getirmişken; 2015 yılının Onuncu ayın onuncu günü, saat onda , Ankara’da, Tren Garı önünde, Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör olayı meydana geldi. Resmi rakamlara göre 95, gayrı resmi çevrelere göre yüz yirmi sekiz ölü, iki yüz elli yaralı var…

             Türkiye’nin her yerinden Ankara’ya gelmiş, silahsız, saldırısız, yasal toplantı ve gösteri hakkını kullanan gencecik çocuklarımızın, yurttaşlarımızın öldürülmesi hepimizi derinden yaraladı. Ülkemizin tamamı, yurttaşlarımızın hepsi üzüntü ve acı içinde…

Biz bu filmi 12 Eylül 1980’den önce gördük: halk öyle bir terör dalgasıyla karşı, karşıya kaldı ki “sivil yönetimler, meclis bu ülkeyi yönetemiyor, asker gelip can güvenliğini sağlasın” dedirttiler. Şimdi de “AKP tek başına iktidar olmayınca kargaşa gelir” dedirtmeye çalışıyorlar, ancak başaramayacaklar. Türk Halkı Laik Cumhuriyetin din devletine dönüşmesini, demokrasinin rafa kaldırılmasını, ülkemizin etnik yapılara ayrışmasını kabul etmeyecek.

İstihbarat birimlerinin, Yargının, TBMM’nin, tek kişinin emrinde olduğunu dört yıllık milletvekilliğimde bizzat gördüm ve yaşadım. O zaman hiç olmazsa TBMM açıktı, çalışıyordu. Oysa şimdi iktidar partisi ve milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni beş aydır çalıştırmıyor, komisyonların kurulmasına izin vermiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığıyla iktidar gittikçe faşist bir yönetime dönüşüyor.

       Ölmüş olan tek başına iktidarlarını toplumsal şokla canlandırmaya çalışıyorlar… Oysa halk biliyor: PKK’yı bunlar palazlandırdılar, IŞİD’i bunlar desteklediler.

       Ne bahasına olursa olsun iktidarı bırakmak, paylaşmak istemiyorlar.

       Çünkü artık çok iyi biliyorlar ki hesap verme zamanı yaklaştı.

       Bu nedenle gazeteci dövdürüyor, basını, yayını, TV kanallarını, İnterneti, baskı altına alıyorlar.

       Bu nedenle ülkeyi teröre teslim ettiler…

       Başaramayacaklar…

                 

Yayın Tarihi
13.10.2015
Bu makale 1140 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!