Festivaller ve turizm

Kokuların ve tatların insan hafızasında en derin ve de en zor silinen izler bıraktığını bir kez daha hatırlayarak, ülkemizde meyve ve sebze üzerine yapılan festivalleri hoş karşılayabiliriz. Festival adı altında yapılanlar kendine özgü bir şenlikse, yani kökeninde bir orjinalite ve gelenek var ise zaten size ters gelmez ve sizi kendine çeker. Karadeniz’deki yayla şenlikleri, Bolu Mengen Aşçılar Festivali özgün birer festival örneğidir. İnsanların yapay olan, taklide dayanan şenlik ve festivallerde beş duyularıyla haz alması beklenemez.

Peşin olarak söylemeliyim ki yapılan bunca meyve, sebze festivaline karşı değilim. Sadece bunların yöre halkının içine sindirmeden, onların katılımı alınmadan “Rio Festivali” özenmesine veya “Uluslararası” kimliğine karşıyım. Daha kendi halkının bile katılımını sağlayamamış, ne amaçla yapıldığı belli olmayan nice meyve-sebze festivali için kaynaklar ve emekler boşa gidiyor. Oysa Dünya’da sayısız güzel örnekler var. “Sakura” meyve vermeyen kiraz ağacıdır. Nisan ayında Japonya’da bu ağacın çiçekleri için büyük bir şenlik düzenlenir. Bu şenliğe Japonların kendileri öncelikli katılır ama dünyanın her yerinden, şenliğe yüz binlerce insan katılır. Mayorka’daki Badem Ağacı çiçeklerini görmeye ve koklamaya milyonlarca Alman’ın gitmesi rastlantı değildir.

Uluslararası olmaktan, biz çoğu zaman farklı anlamlar çıkarırız. Dünya ile bizim literatürümüz, bu konuda pek uyuşmuyor olsa gerek. Yabancının her katıldığı etkinliği biz uluslararası diye kabulleniriz. Oysa bu dünya ölçeğinde belli normlara bağlıdır. Ben yaptım oldu, mantığıyla yapılanlar çoğu zaman ne festival oluyor, ne de uluslararası kabul görüyor.

Turizmgazetesi.com da 3 haftadır Sayın Bener Kavukçuoğlu, Aspendos Opera ve Bale Festivali üzerine çok güzel eleştiriler ve yorumlar yazdı. Ben son üç yıldır festivalin içeriği ve işleyişi  konularında hiç yazmadım, sadece geçen yıl Aspendos Arena’nın açılmasıyla, gelecekte Antalya’nın yüz akı ve “markası” olan bu festival için bazılarının “gizli oyun” planladıklarını ima ettim (01.07.2008 Perge başlıklı yazım). Bu yıl da görüldü ki festival programında sadece Prag Opera ve Bale Topluluğu festivalin “uluslararası” boyutunu (!) oluşturdu. Sadece Puccini’nin Tosca, gösterisinde izleyici sayısı, koca Aspendos Tiyatrosu’nun yarısını doldurabildi. Protokole ayrılan ve boş kalan yerleri saymazsak eğer. Seyircilerin kollarındaki, kaldıkları otellerin Herşey Dahil rengarenk plastik bantları, orkestra ve opera sanatçılarında da göz tırmalıyordu. Yol boyu direklerde Aspendos Opera Bale Festivali afişleri asılıydı, ama onun hemen altını Troy ve Anadolu Ateşi afişleri doldurmuştu. Yapay Aspendos Arena’nın doluluğuna karşı, 2000 yıllık Aspendos Tiyatrosu boş sayılırdı. Üstelik uluslararası festivalin, tek uluslararası gösterisi sergileniyordu. Festival planlandığı gibi küçültüldü, kan kaybettirildi.

Bir başka festival için ise durum nasıldı? Sinema yazarı Sayın Atilla Dorsay, Vecdi Sayar’ın, Altın Portakal Film Festival’inin yönetiminin başına getirilişiyle yazdığı anlamlı yazıyı okumuştum. Bir film festivalinin yönetiminin, bu işe yıllarını vermiş film eleştirmenine, emanet edilmesi doğru karşılanmalıdır. Atilla Dorsay’ın saptamasıyla “Bu, elbette Vecdi Sayar çok başarılı olacak anlamına gelmiyor. Çünkü Türsak çıtayı öylesine yükseklere çıkarttı ki…. O şaşaa, o görkem, o organizasyon başarısı kolay erişilecek şeyler değil. Hele bütçe son derece aşağıya çekildiğine göre… Demek ki her şey eskisiyle kıyaslanacak ve Sayar ağzıyla kuş tutsa, çok kişiye yaranamayacak.” Dorsay bir önemli saptama daha yapıyor “Eski Başkan Menderes Türel’in yaptığı her şey yok sayılmamalı, yıkılmamalı, illa da tersi yapılmamalı.” Bu sözler kulağımda kalarak yeni adı ile Antalya Uluslararası Film Festivali Danışma Kurulu toplantısına katıldım. Toplantı başlar başlamaz festivalin bir kimlik sorunuyla karşı karşıya olduğu açıkça belirlendi. Mikrofonu alan hatta kürsü meraklıları “devr-i sabık” kompleksi içinde akla hayale gelmez sözler söylediler. Hatta muhtarların temsilcisi katılacak yabancı sanatçıların 5 yıldızlı otellerde değil mahallerindeki evlerde konaklatılmasını, böylece festivalin halkla kucaklaşabileceğini önerdi. Birkaç olumlu katkı koymak için iyi niyetle oraya gelmiş kişiler ise geç de olsa katkı koymaya çalıştılar. Kırkaltıncısı düzenlenecek ve son 4 yılda uluslararası bir festival ve market haline gelmiş, Altın Portakal Film Festivali, yeniden ismi ve tarihi değişerek uluslararası ilan edildi. Bütün bunlar yapılırken, web sayfasını değiştirmeyi ne yazık ki unutmuşlar…

     

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
09.07.2009
Bu makale 1664 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sayın Yazarın tüm görüşlerine katılıyorum. Belki de daha ileri gidebilirim. Altıportakal Film FestiVali, küçük beyinlerin belli noktaları işgal etmesi ile, 45 arpaboyu ileri götüremediler. Şahsi düşüncemi burada rahatlıkla söylememe izin verin. 'Ülkemizin en büyük düşmanı DİPLOMALI CAHİLLER'' formülünü burada kullanabiliriz. Kendilerini bir matah zanneden küçük beyinler, gölgelerinin büyüklüğüne kanarak,nekadar büyük olduğunu zanneden kişilerin, topluma verdiği zararları göremezler. Uyanık ve dikkatli olmamızla, bu küçük beyinlere dikkat...

Güner Tekeli 28.07.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!