Festivaller üzerine yazdığım yazılarda, festivallerin hep turizm boyutuna dikkat çektiğimi anladım. Oysa festivaller bir kentin önce yaşayanlarına sonra da misafirlerine vereceklerini, altını çizerek yazmalıydım.
Bunu niye söylüyorum? Çünkü festivalleri organize etmeyi tepeden inmeci bir yöntemle yapıyoruz. Belki de bizden günah gitsin, kimse devlet, belediyeler festival yapmadı demesin mantığı ile hareket ediyoruz. Festival programları da aynı mantıkla yapılıyor olmalı.
Türkiye’de kamunun yaptığı hangi festivalin “danışma kurulu” var? Danışma Kurulu var olduğu söylenecek bir festivalin hangisinde, halktan ve bu festivalin etki alanındaki sektörlerden temsilciler var?
Cevap olumsuz…
İşte bu nedenle kamunun yaptığı festivaller, tepeden inmeci ve halkla bütünleşmiyor. Sıra savmacı mantığı kıramıyor. Türkiye’nin en önemli festival kenti tartışmasız İstanbul’dur. Yapılan festivallerin birbirini aşması adeta bir yarışa tutulması, özel sektörün festival sponsorluğudur. Rekabeti, dolayısıyla kaliteyi, bu yapı sağlamaktadır.
İstanbul’dan sonra en çok festivali elinde bulunduran kent Antalya’dır. Festivallerin organizesini Antalya’da, belediyeler ve devlet elinde bulunduruyor. Bu festivallerin en büyük sorunu“sponsorsuzluk”tur.
İstanbul’daki festivallere öncelikle bankaların, sonra da Türkiye geneline yaygın markaların sponsor olduğunu düşündüğünüzde, Antalya’daki festivallerin bunlardan mahrum olması anlaşılamayan bir durumdur. Sponsorsuz festivalin olamayacağı bugüne kadar yaşasa bile bundan sonra yaşayamayacağını en iyi festival organizatörleri bilir.
Devlet de belediyeler de bu sponsor sorununu çözebilmeleri için festivalleri yeni bir anlayışla ele almalıdırlar. Yoksa festivaller önce maddi kaynaksızlıktan sonra da organizasyon beceriksizliğinden çıkmaz sokağa dalacaklardır. Organizatörler de bunun adını “ilgisizlik” olarak koyacaklardır.
Size çok yeni bir örnek vereyim;
Uluslararası Antalya Tiyatro Festivali. 17 Mayıs’ta yani iki hafta sonra ikincisi başlayacak. Ama Antalya’da birkaç kişinin dışında bu festivali ve yapılacağı tarihi bilen yok. Program mı? Ne Devlet Tiiyatrosu web sayfasında ne de başka bir yerde bulabilirsiniz.
Böyle bir festivalin biletlerinin aylar öncesi tükenmesi gerektiğini sakın düşünmeyin, daha biletlerin satışı da başlamadı? Bu festivalin sponsoru da devlet, sorumlusu da. Bu festivalin bu kente katacağı değerleri düşünün. Uluslararası Tiyatro Festivali, her yirmi kilometresinde bir antik tiyatro bulunan Antalya için ne güzel örtüşen bir imaj. Bu kentte yapılabilecek en uygun festival bu değildir de nedir? Peki ama bu kadar güzel düşünce, neden bu kadar beceriksizce organize edilir ve kaynaklar, enerji tüketilir? Bunun hesabını verecek kurumlar olmayacak mı?
Antalya’ya marka değeri kazandırmış, uluslararası kategorilerde yer alan festivallerimiz var.
Altın Portakal Film Festivali, Aspendos Opera Bale Festivali, Piyano Festivali, Side Festivali, Alanya Caz Festivali gibi. Bu festivallerin de ortak sorunu sivilleşmek ve sponsor bulabilmek. Bence sponsor bulabilmeleri için önce sivilleşmeleri gerekiyor.
Kamunun gücü olmalı ama sivil-politikadan, bürokrasiden uzak- bir anlayışın egemen olması, tek kurtuluş yoludur. Antalya’nın daha çok marka festivallere ihtiyacı var. Umarım gelecekte bu festivaller uluslar arası normlarla ve yöntemlerle buluşur ve yönetilir.
SABAH AKDENİZ
Antalya’da gökyüzünden denize pedal çevirdiler
Fırtına kazaya sebep oldu, sürücüye ilk müdahaleyi kadın fizyoterapist yaptı
Alanya’da 2 aranan şahıs yakalandı
Motosiklet sürücüsü ölümden döndü
Dünya Yürüyüş Şampiyonası başladı
Hasan Arat: "Türkiye Kupası’nda hedefimize mutlaka ulaşacağız"
Dünya Yürüyüş Şampiyonası sona erdi
Eğitim Bir Sen Gazze için meydanlarda
Arıcılar yeni sezona hazırlanıyor
Dünya Atletizm Yürüyüş Takımlar Şampiyonası’nda ALKÜ damgası
Kirletilen ve Kirlenen Siyaset 08.04.2024 DR. ALİ YILMAZ