Fasa Fiso İşler…

Türkiye, dünyada maalesef tek tatil amaçlı Ülke değil. Evet, bu gerçeği artık anlamamız ve sektördeki geleceğe dair strateji ve planlarımızı bu doğrultuda yapmamız kaçınılmazdır. İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi turizmde gelişmiş Ülkeler, buna eklenen bazı deniz aşırı ile uzak doğu Ülkelerini örnek alırsak, işimiz turizm açısından gerçekten zor. Asıl sorgulanmaya başlanması gereken, insanları yılda 60 milyon turisti ağırlayan Fransa ve benzeri Ülkelere çeken nedenleri araştırmak ve çıkan sonuca göre işin hangi noktasında olduğumuzu görmektir.

 

Nedir bazı Ülkelerin özellikle tercih edilmesinde başlıca etkenler. Süreklilik sağlanarak tercih edilmek nasıl bir oluşuyor. Bunu sağlamak bu kadara kolay mı, hemen işe başlarsak, yarın sonuç alır mıyız?

 

İşte cevapları…

 

 

Turist profili

 

Ülkemizde son 20 – 25 yıldır tatilini geçiren yabancı uyruklu vatandaşların sosyal statü, meslek grupları ve gelir düzeylerine bakıldığında, memur, emekli, öğrenci, öğretmen, çalışan işçi ve devletten sosyal yardım alan işsizlerden oluştuğunu görürüz. Kısacası, tatile gelen kesim, Avrupa kıtasının sosyal devletini oluşturan birçok Ülkenin çalışan ve üreten insan topluluğundan oluşmaktadır.

 

Ülkemizde tatilini geçirmekte olan yabancı toplum üyelerinin çoğunluğu, yeni yerleri görme, gezme, yeme ve içme için ekstra harcama yapabilecek bütçelere sahip değillerdir. Zaten nasıl olsunlar, Avrupa’da son 20 yılda meydana gelen değişimler, bu kıtanın sınırları içerisinde yaşayan toplumların gelir düzeylerinde ciddi erozyonlara sebebiyet vermiş, Ülkelerin parçalanması, birleşmesi devletlere yeni maddi yük getirmiş, dolayısı ile faturanın adresi her zaman olduğu gibi Ülke vatandaşlarına kesilmiştir.

 

Buraya kadar yazılan tüm olup bitenlere bakıldığında, Ülkemizin turizm potansiyelini oluşturan yabancı asıllı tatilci profilinin orta ve uzun vadede nasıl şekilleneceği, sektörün işlevine yeteri derece katkı sağlayabileceği soruları endişe yaratmaktadır.

 

Türkiye tatil için tercih edilen bir Ülkemi?

 

Yazımızın başlığına döner ve konumuza buradan devam edecek olursak, bugün Avrupa’da Akdeniz’e sahili olan Ülkelerin dünya turizm endüstrisinden ciddi derecede pay aldığını görmekteyiz. Ancak, turizmin sadece ve sadece bir geceden sabaha oluşan sihirli bir tılsım veya süte maya çalındığında kısa süre sonra yoğurt olan bir kavram olmadığını algılayacak kadar gerçekçi olmamız gerekir. Yanlış hesabın Bağdat ve ötesinden döndüğü, evdeki hesabın çarşıya uymadığı, bu ve buna benzer züğürt teselli sözde atasözlerinin arkasına sığınarak hedef saptırmak zaten Ülke imajı ve Turizm sektörüne ne derece fayda sağlayabilir ki…

 

Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan İstanbul’un Fethine, Viyana kapılarına kadar ilerlemeden Kuzey Afrika’nın birçok Ülkesi ve Arap yarımadasının neredeyse tümünü ele geçirmeye, Osmanlı’nın çöküşünden Cumhuriyetin kuruluşuna ve günümüze kadar gelinen süreçler içerisinde, ileri medeniyet seviyesini yakalamak için Avrupalıların yanında olmak istemek ancak onlar istemediği için gerçek anlamda olamamaktan dolayı yaşanılan sıkıntılar onlarca yıldır devam ediyor.

 

Evet, Türkiye, Osmanlı’dan bu yana ve özellikle kurtuluş savaşından sonra Avrupa’nın askeri güç ile bileğini bükemediğinden, ekonomik yaptırımlar uyguladığı, AB yolunda birçok kriterlerin getirildiği, her zaman mesafeli, şüpheli, yargılayıcı davrandığı bir Ülke kimliğine sokulmuştur. Türkiye’nin yeryüzünde belki de en stratejik ve önem arz eden konumda bulunması, komşuları ile din, dil, kültür ve medeniyet farklılıkları taşıması, Ülke olarak kendisini yeteri kadar ifade edememesinin sıkıntılarını yaşamaktadır. Yani kısaca Ülkemiz, bugün halen hazırda birçok Avrupa Ülkesi için kapalı kutu niteliğini taşıyan, güven duyulmayan, bazen ‘buralarda gezmek tehlikelidir’ etiketi yapıştırılan bir Ülke niteliğindedir.

 

Türkiye, Avrupa ve diğer dünya Ülkeleri ile ekonomik ilişkilere girmesi ve serbest piyasa ekonomisine geçişi 1nci Özal Hükümeti dönemi ile başlamıştır. Mazisinde 1980 askeri ihtilali bulunan ve akabinde kurulan bu hükümet, ithalatı serbest bırakmış, birçok yenilikler getirilerek adeta Ülke yeniden yapılanarak birçok radikal kararlar almıştır. Bakıldığında, son 40 – 50 yılını askeri darbe, öğrenci ayaklanmaları, suikastlar, terör olaylarının başladığı ve halen devam ettiği olaylar ve çalkantılı dönemler ile geçiren Türkiye, yurt dışında gerçek anlamda 1980 yılların ikinci yarısında tanınmaya başlanmıştır. Alınan radikal kararların içerisinde turizm ilgilendiren bölümler, şüphesiz turizm teşvik kredilerinin verilmesi ve sahil şeritlerinin imara açılması olmuştur. Ülkede hızla esen değişim rüzgârları etkisini göstermekte, sanayi ve turizm sektörlerinde, ülke kalkınmasında, ulaşım, haberleşmede birçok yatırımlar yapılmıştır.

 

Bu döneme kadar dünya Ülkeleri arasında siyasi, ekonomik ve devletin sosyal yapısı ile kapalı kutu niteliğinde olan Ülkemizdeki organize turizm hareketliliği yaklaşık 23 yıldır devam etmektedir. Türkiye 1nci ve 2nci Özal Hükümetleri dönemlerinde yaklaşık 50 yıl sürmesi gereken bir değişim sürecini alt yapı eksikliklerine rağmen 8 – 10 yılda tamamlamıştır.

 

Buna rağmen Türkiye’nin kısa sayılabilecek bu süre içerisinde halen tanıtım sancıları çekmesi, arzu ettiği kadar turist ağırlayamaması, yabancıların tatil ülkesi tercihlerinde zaman zaman kesintilere uğraması ve üstüne üstlük turizmdeki uluslararası rekabetler nedeniyle dolayı doğal karşılamak gerekir.

 

Peki, bugüne kadar gelinen noktadan sonra, durumun düzeltilmesine yönelik yapılması gereken faaliyetlerin neler olduğuna bir göz atalım. Sizler koltuğunuza arkanıza yaslanın, ben sorunun cevaplarını aşağıda vermeye çalışacağım.

 

1 – Ülkeler arası Kültür, Sanat ve Tarihi miras işbirliği.

Bugüne kadar Özal dönemi Hükümetinde zaman zaman yapılmasının dışında hiçbir Hükümet tarafından yerine getirilmeyen kültürel tanıtım ve işbirliği faaliyetlerine başlanması. Bu faaliyetlerin devletin en üst düzeyinde ele alınarak protokol haline getirilmesi, bilimsel olarak hazırlanıp buna göre gerçekleştirilmesi. ( örnek; 1 - tarihi mirasların karşılıklı olarak ilgili Ülkelerde sergilenmesi, 2 – bugüne kadar çeşitli sebeplerden dolayı başlatılmamış, sponsor anlaşmaları yapılamamış antik ören yerlerinin tespit edilmesi, kazı ve yenileme çalışmalarına başlanması. Bu çalışmalara ait yurt dışında etkin tanıtımların yapılması, 3 -  Her türlü sanatsal faaliyetlerinin yurt dışındaki tanıtımı ile ilgili aktivitelerin organize edilmesi, yabancı basında haber niteliğinde tanıtım yapılması )

 

2 – Ülke imajının düzeltilmesi / Devlet ve özel sektöre düşen görevler.

Türkiye’nin imajının düzeltilmesine yönelik çalışmaların sorumluluğu yine başta devlet olmak üzere

Özel sektör temsilcileri düşmektedir. Madde 1’de yazılı örneklerin burada da uygulanması. Ülkenin tanıtımına yönelik yurt içi faaliyetlere ağırlık verilmesi. Bunun için yabancı basın, sivil toplum örgütleri,

Tanıtımlar ile ilgili kurum ve kuruluşların davet edilmesi.

 

3 – Terör Örgütünün Türkiye’ye yönelik karalama kampanyalarına karşı atağa geçilmesi. 

Yaklaşık 25 yıldır devam eden sözde terör örgütünün Türkiye’nin imajına verdiği zararların giderilmesi,

Örgütün bugüne kadar yaptığı cinayetlerin deşifre edilmesi ve asıl amacının anlatılması açısından çok önem arz edecek bir karşı kampanyanın başlatılması.

 

4 – Etnik gruplara yönelik iddiaların propaganda faaliyetlerine karşılık atağa geçilmesi. 

Türkiye’de etnik grup temsilcilerinden oluşan toplumda makam ve mevkii sahibi bir heyetin oluşturulması ( Kürt, Ermeni, Yahudi, Hıristiyan kökenli )

Bu heyet ile yurt dışında çeşitli Ülkelerdeki panel ve toplantılara katılım sağlanması veya konu ile ilgili panellerin organize edilmesi.      

 

5 – Hükümetinin görevi.

Tüm faaliyetlerin hayata geçirilmesi konusunda Hükümeti oluşturan AKP Partisinin organize olması, sivil toplum örgütleri ve Muhalefet partisi temsilcileri ile kucaklaşması. Tanıtım faaliyetlerinin çeşitli içeriklerinin hazırlanması konusunda aktif bir ön çalışma yapılması. Hükümetin bu çalışmaya önderlik etmek suretiyle, tarafları bir araya getirmesi. 

 

6 – Ana Muhalefet Partisinin görevi

Türkiye’nin yurt dışında imajının düzeltilmesi konusunda yapılacak olan tanıtım ve etkinlerde aktif rol alarak organizasyonların içinde bizzat bulunması.

 

7 – Toplumun her katmanında huzurun sağlanması.

Uzlaşıcı ve hoşgörülü bir anlayış ile çeşitli mozaiklerden meydana gelmiş, ülkemizin toplumunu oluşturan tüm kesimlerin kucaklanması. Devletin bu anlamda cesur ve samimi adımlar atarak bunu

Vatandaşlara hissettirmesi.

 

8 – İşsizlik ve sosyal durumun düzeltilmesi.

Başta Doğu ve Güney Doğu İlleri olmak üzere, yapılması öngörülen yatırımların etüt edilmesi, bunların teşvik edilmesi ( vergi muafiyeti, KDV indirimi, Enerji giderlerinde indirim )  bölgelerde istihdam yaratılmasının sağlanması. Tarım, Hayvancılık ve Besicilik ile uğraşan kesimlere kolaylıklar sağlanması, yeni kanun maddelerini hayata geçirilmek suretiyle faaliyetlerine devam etmelerinin özendirilmesi.

 

9 – Türkiye’nin tanıtımlarının yeniden ele alınması.

 

Ülkemizin doğal ve tarihi güzellikleri, yöresel yeme ve içme kültürlerinin tanıtımları ile ilgili yabancı basın mensupları ve konu ile ilgili kişilerin ağırlanması tanıtımların yerinde yapılması açısından önem arz etmektedir. Tanıtımlar madde 1’ de belirtilenin aksine yurt içinde yapılması, yabancı yetkilileri misafir ederek etkin tanıtımların gerçekleştirilmesi. Tanıtımların yurt içi, yurt dışı olmak üzere ikiye ayrılması ve bunların birbirlerini tamamlayıcı niteliklerde olmasının sağlanması. Tanıtım faaliyetlerinde

Görsel ve yazılı basın desteği alınması.

 

Yazılanlara bakıldığı zaman, kişileri bir araya getirmek ve yapılacak olan çalışmaya ortak bir hareket ile ivme kazandırmak başta zor ve imkansız gözükebilir.

 

Nede olsa günümüzde herkes kendi havasında ve ayrı telden çalmıyor mu?

 

Hele, hele türban konusu ve din istismarcılığı gibi tazecik konular varsa, kim ne yapsın Ülkenin tanıtımını?

 

Kim zaman harcayacak tüm bu fasa fiso işlerle?

 

Cebi doldurmak ve rant sağlamak varken, al eline çantayı, düş yollara Frenk ellerine ve anlat babam anlat, olacak iş mi bu?

 

Oldu mu ya, onca rahatlık varken, kebap yapmak varken yorulacağız netekim…

 

Evet sevgili okurlar, çoğu insan böyle düşünebilir. Bunlar angarya şeyler, vatanını seven, bu uğurda çalışan ve aklı fikri para ve rant’ta olmayan kişileri bir araya getirmek bu kadar zor değil.

Zaten günümüzde işe yarayan, iyi eğitimli ve çalışmaya aç kişiler işsiz olduğuna göre, bu yazılanları

Organize etmek için şimdiden hazır kıta bir ordunun beklediğini görüyor gibiyim.

 

Ama kazın ayağı öyle değil işte, şimdi gözlerinizi kapatın ve birkaç dakika Fransa’ya niçin senede 60 milyon turist geldiğini şimdi tekrar düşünün.

 

Bizim Ülke olarak baştan beri tüm yapmadıklarımızı kısaca hatırlayın.

 

Hep aynı nakarat, aynı nakarat, sıkıldık artık. Birilerinin eline sazı alıp anlatması gerekmiyor mu?

 

Ben anlatmayacağım, cevabını kendinizin bulacağından eminim. 

Yayın Tarihi
12.06.2008
Bu makale 2166 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!