SUBAŞININ BAKIŞI

Eyalet Gibi

Hükümetin yerel yönetimlerle ilgili kapsamlı bir çalışma yaptığı biliniyor. Geçen haftaki yazımda Antalya çevresinde bazı küçük belediyeleri birleştirmenin narenciye bahçelerini ve değerli tarım topraklarını korumak adına önemli bir adım olacağını belirtmiştim. Büyükşehirlerle ilgili çalışmanın ipucunu, Başbakanın geçen yıl ki, 1921 Anayasasını referans alan konuşmasından az çok tahmin ettiğimi ama bunun başka bir yazı konusu olduğundan söz etmiştim.

Bakanın, ardından gelen açıklamasından anladığımıza göre 750000 nüfusu geçen illerimizin tamamı Büyükşehir kapsamına alınıyor. Mevcut 16 olan Büyükşehir sayısı otuza yaklaşıyor. Ayrıca il sınırları içindeki tüm ilçeler Büyükşehir belediyesinin hizmet kapsamına alınıyor. Bu model yıllardır İstanbul ve İzmit’te denenmekteydi. Bu iki ilimizin tüm ilçeleri, Büyükşehir sınırları içindedir ve o ilçelerin belediye başkanları da aynı zamanda Büyükşehir meclis üyeleridir.

Ben yapılanın sadece İstanbul ya da İzmit benzeri olarak düzenleneceğine de ihtimal vermiyorum!

Başbakanın en demokratik anayasa olarak referans gösterdiği 1921 Anayasasındaki modele benzer bir yapılanma düşündüğünü tahmin ediyorum…

Gerçekten, 1876 Kanun- u Esasi dahil 1924, 1961,1982 Anayasalarının demokratik anayasalar olduğundan söz etmek pek doğru sayılmaz.

1.Meclisin hazırladığı 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye) 23 Maddelik bir anayasadır…

 Birinci maddesi; egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu; ikinci maddesi, icra ve yasama erkinin birlikte meclisçe kullanılacağını; üçüncü maddesi de tüm yetkinin meclis hükümeti eliyle kullanılacağından söz eder…

İlginçtir bu kısa Anayasanın 10 ila 23 maddeler arasındaki 14 maddesi yerel yönetimleri düzenler. Adem-i merkeziyetçi bir Anayasadır… Yerel yönetimlerin geniş yetkileri vardır ve Anayasanın 11. Maddesi illerin muhtariyetinden(Özerkliğinden) söz eder!..

Başbakanın 1921 Anayasasını övmesinin yanında ‘başkanlık’ sisteminin de yararlarına inandığını biliyoruz. Başkanlık sisteminin de işlemesi, yetkilendirilmiş güçlü yerel yönetimlerle mümkündür.

Doğu ve Güneydoğuda sıkça dillendirilen özerklik istekleri de dikkate alındığında, hazırlanmakta olan çalışmanın beklenilenden kapsamlı ve önemli hatta eyalet gibi diyebileceğimiz güçlü ve yetkili yerel yönetim modelleri olarak planlandığını zannediyorum.

Yeni Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu hazırlayan, kurtuluş savaşını yöneten 1. Meclisin hazırladığı 1921 Anayasasında geçen özerkliği bu günkü sorunlar karşısında tartışmak bile hayli zordur. Ama tahmin ettiğim gibi, yerel yönetimlerde önemli bir yapılanma ve değişikliğe gidilecekse de enine boyuna sağlıklı tartışmanın yolları aranmalı böylesine önemli bir yasa titizlikle hazırlanmalıdır.

Türkiye, 15 Ekim 1985 yılında Avrupa Konseyi tarafından imzaya açılan ‘Avrupa yerel yönetimler özerklik şartını’ 1988 yılında imzalamıştı. Kemal Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında Avrupa Özerklik Şartının, Türkiye tarafından çekince konulan maddelerinden dahi çekincelerin kaldırılması gerektiğini söylediğinde çok tepki almıştı. Oysa bütün partilerin programlarında, yerel yönetimlerin geniş yetkilerle donatılması ve merkeziyetçi yapıdan uzaklaşılması ülkenin ve halkın çıkarına görülmektedir. Ama bu gün çözemediğimiz başta Kürt sorunu ve benzer sorunlar nedeniyle bunları tartışmak kolay değildir. Taviz mi veriliyor sorusu, yeni düzenlemelerin önünde engeldir. O nedenle yeniden yapılanmayı, 1921 Anayasası ve Avrupa özerklik şartı ekseninde konuşmak yine de en doğrusudur…

Yayın Tarihi
08.05.2012
Bu makale 7275 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!