Duygusal Sermaye

Kitabı elime alınca bir an düşündüm: sermayenin duygusalı nasıl olur?

Sermayedarın duygusallığı mı yoksa bu?
Ya da  “insaflı” yeni bir kapitalist model mi?
    “Dünyanın en büyük mobilya parçaları üreticilerinden biri olan AGT firmasının CEO’su Mehmet Semih Söylemez’in Duygusal Sermaye isimli çalışması, başarıyı yakalamak isteyen şirketler için önemli bir yol haritası özelliği taşıyor. Kitap, bir başarı öyküsü olan AGT firmasına tutulan bir ayna niteliğinde. Bu aynaya yansıyanlardan herkesin alması gereken dersler var...”
     “Mehmet Semih Söylemez, Duygusal Sermaye adlı eseriyle, girişimcilerin ve yöneticilerin, şirketlerinin rekabet gücünün kaynağını oluşturabilecekleri, temellerini dayandırabilecekleri çok önemli bir alana dikkatlerimizi çekiyor. Söylemez, bu kitapta tecrübeleriyle döşenmiş, sevgisiyle aydınlanan bir yolda bizlere rehberlik ediyor. Gönülden teşekkürler”…
    Doğrusu kitaba başlarken bu sözlerden etkilenmedim desem yalan olur.
    Fakat kitabı okudukça ilginç şekilde kendi yaşamımla bağlantılar kurdum.
    Dürüstlük, erdem, tevazu, en önemlisi de sevgi buldum bu kitapta…
    Ve de bu bir politika adamı olarak çok şey öğrendim:
    “Modern düşüncenin simge isimlerinden Charles Baudelaire şöyle diyor; ‘Sanki bin yaşımdayım, bir o kadar hatıram var…’ Baudelaire’in bu sözü beni daima derinden etkilemiştir. Ne kadar anımız varsa, yaşadığımız hayat da o kadar uzun sürmüş demektir ve tüm yaşadıklarımız, eninde sonunda birilerine anlatılmak üzere bir yerlerde yaşanmıştır. Latin edebiyatının usta kalemi Jarge Louis Borges’in de dediği gibi, ‘her şey eninde sonunda kitap olmak için vardır’. Dolayısıyla, kaleme alınmış, bir kitabın sayfasına aktarılmış her bilginin, her deneyimin tarihe düşülmüş bir not olarak bir gün bir yerlerde mutlaka birilerine fayda sağlayacağına inanıyorum” diyor Mehmet Semih Söylemez. (٭)
    “Duygusal sermaye gibi bir kavramı içselleştirmek ve kendi üretim alanlarımızın temel felsefesi haline getirmek istememizin altında yatan motivasyon, AGT’ de insana duyulan saygının tüm çalışmaların merkezinde olmasıdır. Elinizdeki kitabın yazılma gerekçelerinden biri, ‘paylaşmanın önemine’ işaret etmektir. Deneyimlerimizi kȃğıda dökerken taşıdığım niyet, burada aktarılanlar arasında yer alan kısacık bir cümlenin, hatta tek bir kelimenin bile herhangi bir kimseye bir faydasının dokunması ihtimalidir. Eğer ki bu kitap, sadece bir kişiye bile küçük de olsa bir fayda sağlarsa amacına ulaşmış olacaktır..”(٭٭)
    Bence ulaştı bile! Çünkü kitabı okuyup bitirdiğim şu anda kendimi böyle bilgi birikimine sahip deneyli işadamlarına sahip bir ülke olmamız nedeniyle demokrasimiz ve halkımızın ve yurdumuzun geleceği bakımından daha ümitli hissediyorum.
    Kitabın yirmi üç sayfalık giriş kısmı o kadar güzel ki sonraki kısmın güzelliği hakkında şahane bir fikir veriyor.
    Başka ne diyor yazar?
    “Herhangi bir kurumda yöneticilerin kurumu içgüdüleriyle yönetme yönündeki çabaları, er ya da geç hüsrana yol açacaktır. Zihinsel eylem ise yöneticilerin gerçekleri göz önüne alıp, birbirinden farklı durum ve olaylar karşısında birey olarak ‘sağlıklı karar’ verebilmeleri anlamına gelir.
    …Üretim yapan her kurumun kendi alanında öncü ve karar verici olabilmesi için, verili bilgilerin dışında kendi bilgisini üretebilecek bir yapıya sahip olması gerekir. Bu da, özgür düşünce üretebilecek zihinlerle mümkündür”…
    “Bugün fabrikalarda, aklını kullanan insanlara tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır: Aklını kullanarak rutini kırabilecek, fark yaratabilecek insanlar… Bu tür nitelikleri haiz insanlar, dün mutlak doğru olarak kabul edilen herhangi bir bilginin bugün doğru olmayabileceğini; aynı şekilde dün yanlış kabul edilen bir bilginin de bugün doğru olabileceğini bilirler”...
    “Gerçek bir zihinsel faaliyet, bilginin farkında olunan bir ortamda gelişir. İnsanın içinde yaşadığı zamanın gerçek anlamda farkında olması ve şimdiki zamanı yaşayabilmesi için, zihninin de tüm önyargılardan uzak olması gerekir. Tıpkı insan gibi, üretim alanlarında da en çok ihtiyaç duyulan şey, ‘şimdiki zamana dair’ bir zihinsel hazırlığa sahip olunmasıdır” diyor.(٭٭٭)
        “Bu kadar güzel anlatmak nasıl mümkün oluyor” diye soruyorsunuz kendinize…
    Bu nasıl bir kültür birikimidir?
    Yazarın; böylesine açık ve temiz bir şekilde “kendi düşünce sistemini” anlatarak yeni kuşakların önünü açtığını düşünüyorum. Örneğin şu saptamalara ne dersiniz:
    “Sahip olduğu bilgiyi, üretime ve insanlığa faydalı hale getirmek yerine iktidar gücüne dönüştüren kişi ‘bilge bir insan’ olmaktan çok, işe yaramaz ve kibirli bir insana dönüşür’… Gerçek anlamda bilgiye sahip olmak, herhangi bir konuda herkesin bildiği şeyleri bilmek değil, yepyeni bilgiler üretebilmektir”.(٭٭٭٭)
Bir politikacı olarak değişmekte olan dünyaya ve topluma ilişkin almak isteyenlere büyük dersler de var bu kitapta:
“…Geçtiğimiz yüzyılda iletişim teknolojisinde yaşanan büyük devrim, yeni bir toplumun maddi temeli olarak iletişim toplumunun doğuşuna sebep olmuştur. İletişim teknolojilerinin bugün eriştiği yaygınlık ve gelişmişlik düzeyi, kaynağını bu düzeyden alan yeni bir zenginliğin üretimi, bu yeni üretime bağlı olarak kültürel kodların yaratılması, toplumlar ve bireylerin bu yeni durumla etkileşimi… Tüm bu gelişmeler, ‘yeni bir toplum’un işaret fişeklerinden sayılmalıdır”…(٭٭٭٭٭)
    Yeni toplumun yarattığı yeni iş adamları, yeni siyaset adamları, bu fikirleri ve değişimi elbette değerlendireceklerdir. Toplum değiştikçe ilkelerden sapmadan fakat çağı yorumlayarak, teknolojinin ve uygarlığın bu üst aşamasında dünyayı insanca yaşanır, sevgiyle paylaşılır kılacak çareleri mutlaka üreteceğiz.
    Emeğe saygılı ve onu başarının temeline koymuş “duygusal sermaye” bugüne kadar üretilmiş çarelerin içinde toplumsal barışın sağlanmasının temellerini atacak bir sentez gibi görünüyor.
    Böylesine dünyası geniş, zihni açık, dünyayı gönül gözüyle gören, sevgiyi paranın önünde tutan bir anlayışı siyasal alanda da değerlendirmek gerekiyor.
     Türkmenistanlı şair Mahdum kulu Firakı diyor ki:
    “Mahdum kulu söyle her ne bilenin,
     Kendine kemlik bil sözsüz ölenin
     Sözü süsle, haykır akla gelenin
     Senden sonrakilere yadigâr olur”…
     Mehmet Semih Söylemez sadece sanayicilere, gelecek kuşaklara değil şimdiki politikacılara da yol gösterecek nitelikte büyük bir yadigȃr sunuyor, anlayana…
(٭)Duygusal Sermaye, Yazan:Mehmet Semih Söylemez, 2. Baskı,
Final Kültür Sanat Yayınları Nisan 2013 Sayfa:19
(٭٭)AGE (Adı Geçen Eser) Sayfa:20,21
(٭٭٭)AGE Sayfa:35,36
(٭٭٭٭)AGE Sayfa:155
(٭٭٭٭٭)AGE Sayfa: 236,237   

Yayın Tarihi
20.12.2014
Bu makale 1354 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!