Durali Usta (11)

Soyadı Kartal,1316 (1900) doğumlu.

Durali Kartal, köyde 11 sıcak demirciden birisi. Köylüye gerekli araçları üretirler. Bunlardan bazıları saban demiri, nacak, tahra, orak, kazma, bıçak gibi. İçlerinde dolma tüfek tamiri yapan da var.

Akşam üzerleri okul çıkışında, bazen dükkânına girer konuşuruz.

Durali ustayı Kurtuluş Savaşı yapılırken askere alırlar. Sakarya Savaşına, asker eğitimi görmeden katılır.

Kurtuluş Savaşı, yıllanmış, savaşmış askerlerden sağ kalan yorgun askerlerle ve yeni askere alınan acemilerle yapılır. Acemiler usta askerlerden savaşırken öldürmeyi ve yaşamayı öğrenir.

Üretim yok, yokluk çok.

Yiyecek, giyecek Anadolu insanlarının evlerinden toplanıyor. Kadınlarımız giyeceğini, yiyeceğini önce askere ayırıyor, gönderiyor. Askerlik değil, savaşın acı yanı yokluk onları da vuruyor. Toplananların içinde çarık, çorap, gömlek olduğu gibi bulgur, tarhana, boynuza kadar var.

Bu savaş batı destekli değil, batı tuzaklı.

Askeri gereçler derme çatma kıyıda köşede kalmış top, tüfek. Bulunanlara mermi uymaz. Askerin tek güvencesi süngü. Düşman tarafından 5 topun namlusunun ucu görünüyorsa, bunun ikisi üçü soba borusu. Karşıdan gören değil, onu biz biliyoruz.

Kurtuluş Savaşı bütün yokluklara rağmen seferberlikten iyi. Kendi topraklarımızda bağımsızlığımız için savaşıyoruz. Bundan öte Anadolu insanı kadını kızı evinde erkeği cephede yokluğu birlikte paylaşıyorlar.

Yediden yetmişe savaşın içindeyiz. Yok, olmak değil, var kalmak için.

Durali usta yaşananları anlatırken dikkat ediyorum. Gözleri buğulanıyor, konuşma ilerledikçe sesi değişiyor. Bazen dalıp gidiyor. Ses uzaklardan gelir gibi yine başlıyor. Sanıyorum bu insanlar savaşı ve o günleri anlatmıyor, yaşıyor.

Konuşma bitince, korkulu bir rüyadan uyanır gibi etrafına bakınıyor. İçinde bulunduğu mekânı ve zamanı görünce rahatlamış olarak bugüne dönüyor.

Gelin Durali ustayı bir de beraber dinleyelim.

Asker oldum kendimi Sakarya Savaşının içinde buldum. Benim gibi çok acemi var. Saldırıyoruz bir yerleri siliyoruz, saldırıyorlar çekilmek zorunda kalıyoruz.

Böyle bir günün sonunda çekildik, dinlenirken acemi asker arkadaşlarımızdan biri anlatıyor, birlikte gülüyoruz.

Kaçarken paçası bir yere takılır, dönüp arkasına bakamaz. Düşmana yakalandığını sanır. Söylediği, “Yunan amca, sal beni, ben kendiliğimden gelmedim. beni muhtar gönderdi.”

Durali ustanın anlattığı olay, askerlik eğitimi görmemiş bir askere yakıştırma olabilir.

Bu kuranın şansızlığı. Bekleyin biz alalım sonra savaşalım diyecek durum yok.

Durali usta anlatmaya devam ediyor.

Sakarya Savaşı kanlı boğuşmalar içinde 22 gün 22 gece sürdü. Yokluk içindeyiz, silah var mermi yok, sırt, baş perişan. bir gece ölümü göze aldım. Gündüz savaştığımız alanı dolaşıyorum. Ne mi arıyorum? Silah, mermi, giyecek. gece gezerken bizden yaralı bir askere rastladım. Sırtladım geldim.

Bu gerçek acemi askerin gözü karalığı.

Günlerce savaştıktan sonra düşman çekilmeye başladı. Biz peşindeyiz. Afyon'a geldik durduk. Afyon'da kuzeyden güneye bir hat, batıda düşman doğusunda biziz. Aradan 11 ay geçti. Savaşmayı özler olduk.1922 Ağustos ayında biz hareket halindeyiz. Gündüz bir yere gece başka yere geçiyoruz. Sonra anladık düşmana karşı şaşırtma olduğunu.

Bir gün sabah erken topçu atışı ile savaş başladı.4 gün sonra süvari birliklerimizin düşmanı arkadan çevirdiği duyuldu. Kanlı meydan savaşının 5.günü hücum emri verildi. Ayağımız çarık, sırtımız perişan yarımız sivil giyimli. Mermi sınırlı sınır konmayan çünkü.

Düşman ölüleri şehit olanlarımızın üstünden atlayıp geçiyoruz. Koşmadan vakit bulursak düşman ölülerinden silah, mermi, giyecek alıyoruz.

Sırtımızda parçalanmışları atıyor, onları giyiniyoruz.

Savaşta mıyız yoksa düğüne mi koşuyoruz?

Ölüm aklımıza gelmiyor. Birbirimizi Allah sesleri ve konuşmalarımızla tanıyoruz. Kovalamacada kaç gün geçti ne kadar yol aldık bilmiyorum. Düşmandan canını kurtaranlar gemilerine sığındı. İzmir sokaklarındayız. Arada bir bazı evlerden ateş ediliyor. Emir geldi, evlere girin arama yapın. Emre uyduk. Evlere giriyor, arama yapıyoruz.

Unutamayacağım bir anı…

Bir eve girdim. Sağa sola bakıyorum, saklanan ateş edecek var mı diye? Silah elimde bir odanın kapısının önündeyim. Silahın ucuyla kapının şıptüştüsüne bastım, kapı yarı açıldı. Bir de ne göreyim, karşımda silah yüzünde bir Yunan askeri. Teslim mi olacak, ateş mi edecek, yana çekildim bekledim. Ses yok. Kapıyı silahın ucuyla tam açayım, tetiği çekeyim kararını verdim. ve düşündüğüm gibi yaptım. şangırt diye bir ses duyuldu. içeri daldım, sağa sola baktım, kimse yok. Hayal görmüş olamam. bir an düşündüm, kendimi yokladım. Giydiğim Yunan elbisesi, silahım onların silahı. Meğer kapının tam karşısında bir boy aynası varmış. Ateş edince kırılan ayna.

Ben aynada kendimi görmüşüm.

Savaş başlar, biteceği zaman kestirilemez.1.dünya savaşı yıllar sürer. Ardından Kurtuluş Savaşı başlar. Askere yeni kurralar alınır. Düşmana bekleyin biz bunları bir eğitimden geçirelim, sonra savaşalım diyemezsin.

Durali ustanın askerliğe başlarken şartlar bu.

Düş kurmuyor tarih yazmıyorum.

Yüzlerini gördüğüm anlatılanlarını dinlediğim kişilerin anılarını değiştirmeden ekleme yapmadan kayda almaya çalışıyorum.

Bunlar zamanın içinde yaşanmış tarihin dışında kalmış.

Geç kaldığımın farkındayım. Onları yüz yüze tanıyan, dinleyen biri olarak yazmanın bir hizmet olduğuna inanıyorum.

Savaşlarda şehit olanlar, ikinci nesilde sağ dönenler üçüncü nesilde unutulur. Çoklarının savaştan aldıkları pay, gömüldükleri mezarları.

Sağ dönenleri devlet vergi toplarken hatırlar.

Hele bir de tarihte onanıyorsa yeni yetişen nesil o yüceliği nasıl anlar. Tarikatların tarağında bez dokunmaz.

Yayın Tarihi
15.11.2016
Bu makale 994 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!