Demosthenes

“Konuşmasını öğreninceye kadar susmak güç değildir” demiş Mikszath.

Söz söyleme sanatı her şeyden önce doğuştan yeteneğe dayanırsa da sonradan çalışarak da elde edilir. Önemli yeteneklerden biridir aslında konuşma sanatı. Tatlı dilli olmak, iyi ve güzel konuşmak sanattır tabii ki. Bazıları konuşurken “ağzından bal damlıyor” tümcesini kullanırız. Güzel konuşmada en büyük etken güvendir. Konuşabilirimden çok konuşuyorum sözcüğünü inanarak söylemeli kişi. Eskilerin deyimine göre insanoğlu, konuşan hayvandır. İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran daha doğrusu üstün kılan en önemli özellik konuşabilmeleridir. Bu özelliği bulunanlar da, elbette ki konuşmalarını güzelleştirmek isteyecekler. Güzel ve düzgün konuşmakla karşımızdakini gerek iş, gerekse günlük yaşantımızda etkileriz. Güzel konuşacağım diye de Türkçemizi çirkinleştirmeyelim, ölçülü olalım. Düzgün konuşamıyorsak da dinlemeyi öğrenelim. “Söz gümüşse, sükût altındır” sözünü kulağımıza küpe yapalım o zaman. “Ağızdan çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir. O ok gittiği yerden geri dönmez” der, Mevlana.
  İlkçağ’dan beri anlatılan bir öykü, söz söyleme sanatının önemini çok iyi belirtir.
      Küçük yaşlarda ailesini yitiren Demosthenes adında bir delikanlı, ailesinden kendisine kalan serveti bir takım açıkgözlerin yağma etmeye başladığını görünce, mahkemeye başvurur. Yargıçlar delikanlıyı dinlemek isterler istemesine de, ne yazık ki delikanlı kekemedir. Kekemeliğin verdiği çekingenlikle çok sıkılır. Derdini anlatmak için ezilip çırpınan delikanlıya yargıçlar, kahkahalarla gülerler, hatta alay ederler. Bu durumdan büyük umutsuzluğa düşen delikanlı, artık çabasından vazgeçer. Ve büyük bir üzüntüyle kulübesine çekilir. Çekilir çekilmesine de, sürekli kafasını bu konu rahatsız eder. “Benim güzel, düzgün konuşamayışımla alay ettiler. Demek ki güzel, düzgün konuşmak çok önemli bir şeymiş” diye düşünür.
       Karar gününden sonra artık kulübesinden çok az çıkar. Çıktığı zamanlar da yakınındaki denizin kıyısına giderek, sonsuz bir azim ve iradeyle önce kekemelikten kurtulmaya, daha sonra da etkili, düzgün konuşmaya çabalar. Dilinin altına bir çakıl taşı koyarak acelesiz, sakin konuşma denemeleri yapar. Bu çalışma bir yıl sürer. Sonunda azmin zaferi ortaya çıkar. Bir süre önce berbat, düzensiz, bozuk konuşmasıyla yargıçların alaylarına uğramış delikanlı, yine mahkemeye başvurur. Bu defa öylesine düzgün, öylesine etkili, güzel konuşur ki yargıçlar, ağzından yağ bal akan bu delikanlıya hayran kalırlar. Onu haklı bulurlar. Elinden alınan servetin ona geri verilmesine hüküm verirler. Böylece yalnız hak yerini bulmakla kalmaz, ayrıca dünya tarihi Demosthenes adını yüzyılların çok ötelerine değin salan ünlü, büyük hatip, bir söz sanatçısı, Atinalı ünlü bir politikacı kazanır.  Ayrıca Büyük İskender’in babası Philip’in hâkimiyetine karşı çıkmak ve ona karşı doldurmak için bizzat nutuklar hazırlamış, halka sunmuştur.
 Bu bağlamda; “Dünyada kekemelerden çok konuşmayı, topallardan çok da yürümeyi seven kimse yoktur” der Diderot.
     Sözün özü her şeyde olduğu gibi güzel konuşmak için de, yeteneğin yanı sıra çabanın, didinmenin, azmin payı çok büyük. Yalnız bir sorun var, üstelik ülkemde daha çok. Güzel konuşurken sizi güzel dinleyeni bulmanız da gerekmektedir.
   Epiktetos şöyle der; “Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.”
      Bu güzel özlü sözlerin ışığında kim güzel konuşup çevredekileri etkilemeyi istemez ki!

Yayın Tarihi
05.12.2013
Bu makale 8849 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!