Demokrasi ve Vatan bütünlüğü yok ediliyor, uyanın!

          Dünyanın hiçbir ülkesinde 30.000 kişiyi öldürmüş bir terör örgütünün liderine cezaevinden kendi örgütünü yönetme ve siyasal çalışmalara katılma olanağı tanınmaz. Bunun yapılması demek, devletin yok hükmünde olması demektir.

         Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasında en temel nedenlerden birisi ceza verme ve cezayı infaz etme iradesini (ve tekelini) kaybetmesi olmuştur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bunlardan ikisini Başbakanın “taziyede bulunduğu” Ermeni tehciri öncesindeki dönem için dikkatinize sunuyorum:

         “Örnek:1-)1895 Zeytun isyanında askeri birlikler Zeytun’u kuşatmış, kaçan isyancılardan bir kısmı yakalanmış iken, İngiltere dâhil altı devlet, Osmanlı Devleti’ne uzlaşma teklif etmişlerdir. Bahsedilen altı devlet: İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa, İtalya ve Avusturya’dır. Sonuç; Ermeni çeteciler/isyancılar yargılanmamış ve affedilmiştir.

          “Örnek:2-)1896’da 17 Ermeni çeteci Osmanlı Bankası’na silahlı baskın yapmıştır. Bu baskın sonrasında, ıslahat/reform yapılması, uluslar arası bir araştırma komisyonu kurulması, Avrupalı yöneticilerin ve Avrupalı askerlerin gelmesi, af kanunları çıkarılması, vergi alınmaması, gelirlerin çoğunlukla mahalli giderlere harcanması gibi ülkenin birliği ve bütünlüğü ile bağdaşmayan haksız taleplerde bulunmuşlardır. Üstelik bu taleplerde bulunan 17 kişi, bütün saldırılarına rağmen yargılanmadan serbest bırakılmış ve Fransızların Gironde adlı gemisi ile Marsilya’ya götürülmüştür. Çünkü Osmanlı Devleti’ne isyan etmenin serbest, isyanı önlemenin yasak olduğu bir dönem yaşanmaktadır.” (٭)

         Türkiye Cumhuriyet Devleti’ne de aynı durumu AKP iktidarı yaşatmaktadır.

         Birkaç gün önceki habere bakınız: “PKK lideri Abdullah Öcalan tarafından

önerilen Demokratik İslam Kongresi Diyarbakır’da başladı. Kongrede Öcalan’ın

gönderdiği mesaj okundu…

         …Abdullah Öcalan mesajında İslam’ın demokratik özü olduğunu belirterekÇağdaş İslami Ümmetin millet birliğini anlamlı buluyorum. Ama bu asla tek devlet, tek millet, tek bayrak zırvalamaları anlamına gelmemektedir. Tersine ilgili ayetteki “Birbirinizi tanıyasınız diye sizi farklı kavimler halinde yarattık” hükmü gereğince çoğulcu demokratik eşit ve özgür bir İslami ve birliğinde olan diğer kavimlerin milletler birliğini ifade etmektedir..” demiştir(٭٭).

           Bir terör örgütünün başı nasıl böyle bir mesaj gönderir?

           Bu mesajı kim almış, kim götürmüş, kim okumuştur?

           Son zamanlarda (kesinlikle takıyye yapsa da) Tek devlet, Tek millet, Tek Bayrak sözlerini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan söylemekte olduğundan doğrudan Başbakan’a “zırvalıyorsun” deme cesaretini kimden almaktadır?

           Yargı organını ayağına bağ sayan Başbakan; Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmaya ateş püskürmüş; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmaya kıyameti koparmış, toplantıyı terk etmiş, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na ağır hakaretler etmiştir de Terörist Başının konuşmasına karşı ne yapmıştır?

           Hiçbir şey!

           Bütün bunlar bir yana; dinin siyasal sistem haline geldiği hangi ülkede demokrasi vardır?

           Dini AKP kullanıyordu, şimdi PKK da açıkça kullanmaktadır.

           Bir de PKK güya Marksistmiş ve işçilerin partisiymiş (!)

           Yalan AKP iktidarının sermayesiydi şimdi PKK’nın da sermayesi haline geldi.

           Bana dünyada dinsel kurallarla yönetilen ve gerçek demokrasinin bulunduğu bir tek devlet gösterin!

           Yoktur, bulamazsınız.

           Türkiye Cumhuriyeti, on yılda bir kesintiye de uğrasa, temeline laiklik konulmuş demokratik bir devlet iken, “ılımlı İslam modeli” yutturmacasıyla tam bir diktatörlük haline getirildi.

           Basın özgürlüğünün olmadığı, laikliğin ortadan kaldırıldığı, bölücü çetenin özerklik ilan ettiği, fiilen ayrı bir devlet kurduğunu söylemeye cesaret ettiği, bir ay içende üç yüz lise çağında genci kaçırıp götürdüğü, yurdun üçte birinde böylece asayişin kalmadığı, yargının başbakan tarafından tehdit edildiği, tüm televizyon kanallarının korkutulup sindirildiği, herkesin vergisiyle yayın yapan TRT’nin iktidarın borazanı haline getirildiği bu devlet düzeni demokrasi değildir.

           “Paralel Devlet” dediği Cemaat Yargısına kendi ordusunu, sahte kanıtlarla tasfiye ettiren, ordunun en gizli bilgilerinin bulunduğu kozmik odaları Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast yapılıyor gerekçesiyle talan ettiren Başbakan’dan artık adalet ve demokrasi beklemek abesle iştigal etmektir.

            Türkiye Barolar Birliği, yargının ayrılmaz bir parçasıdır. İddia-Savunma-Hüküm üçlüsü olmadan yargı olmaz. Yargı da yetkisini ve gücünü Anayasa’dan ve Türk Ulusu’ndan alır. Seçimle geldiği için kendisini milli iradenin temsilcisi; kendisinin dışındaki bütün Anayasal Unsurları atanmışlar diye aşağılayan bir anlayış demokrasiyi, devleti ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmektedir.

             Uyanın, uyanın komşular, yurttaşlar, arkadaşlar!

             Örgütlenin ve bu gerici, çağ dışı, laiklik karşıtı iktidara direnin!

(٭)Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler

İstanbul Barosu Yayınları-Panel Notları,

Av.Gülseren Aytaş-Ermeni Talepleri ve

Türkiye’nin hakları.Birinci Basım 2009 Sayfa:64

(٭٭)Cumhuriyet Gazetesi 11 Mayıs PazarSayfa:14 Mahmut Oral/Diyarbakır.

Yayın Tarihi
14.05.2014
Bu makale 6681 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!