Demedim mi'...

                            Bundan tam bir yıl önce yazdığım “DİNSİZ İMANSIZ PARTİ” başlıklı yazıda anlattıklarımı yeniden önünüze koyduğum için beni bağışlamanızı diliyorum.

                            Fakat “din devleti kurmayı amaçlayan” bir askeri darbe kalkışmasının tozu dumanı içinde bizi bugünlere getiren yolların taşlarının nasıl döşendiğini unutmamak zorundayız.

                            Eğer “Hıyanet-i Vataniyye”  kanunu kaldırılmasaydı acaba Fetullah Gülen Terör Örgütü bu kadar rahat örgütlenebilir miydi?

                            Bir yıl önce demiştim ki: “MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun AKP’ye atfen söylediği sözler Türkiye’nin ne hale getirildiğini gösteren açık ve kesin bir saptamadır. Ne demişti: “Eğer TBMM Başkanlık seçiminde CHP’yi destekleseydik, AKP tarafından ‘dinsiz imansız partinin adayını seçtirdiniz’ diye bizi eleştireceklerdi” demişti…Şimdi manzaraya yukarıdan bir bakalım. Türkiye nereden nereye geldi?

                   Bir zamanlar; Turgut Özal tarafından kaldırılan “Hıyanet-i Vataniyye Kanunu”nda: “Devleti Din esasına dayandırmak vatana ihanet suçunu oluşturur” diyordu. Şimdi ise Din, siyasetin parçası haline getirildi.

                 ……     

                  Her siyasal olaya din, mezhep ve ırk temelinde bakmak alışkanlık haline getirildi. Milletvekili ön seçimleri de dâhil olmak üzere tüm seçimlerde mikro milliyetçilik yapılıyor. İnsanlar, bırakınız hangi kabileden geldiğini bir yana; doğum yerlerine göre dışlanır hale getirildi. Sanki hangi ırktan olacağına, hangi yerde doğacağına insanın kendisi karar verebilirmiş gibi…

                   Bir dönüşüm yaşıyoruz, farkında değiliz.

                   Dünkü gazetelerde Milli Eğitim Bakanının; giderayak, eski köy okulları da dahil olmak üzere bulduğu tüm okulları İmam Hatip Lisesi haline getirdiği yazılıyor. Bu imamlaştırma politikasının bir yansımasını da Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) kararıyla 241 Üniversitede Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik bölümleri kapatılmasında görüyoruz.

                   Türkiye “laik bir ülke olmaktan” çok uzaklarda artık…

                   Bir partinin; bir devletin, tüzel kişiliğin dini olabilir mi?

                   Din, insana ait bir inanç sistemidir. Kişiseldir, içseldir.

                   Yusuf Halaçoğlu CKMP’nin yani Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin MHP’ye dönüşümü olan 1969 Adana kavgalı Kurultayında Nihal Atsız’ın ; “Bu kurultaydan Allah, Tanrı’yı kovdu” dediğini biliyordur. Çünkü o kurultayda dini siyasette kullanma kararı almışlardı…

                   Geçtiğimiz Milletvekili Seçimi, hakkaniyet ve adalete aykırı bir ortamda yapıldı. Bir yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bulunduğu makamın bütün olanaklarını AKP için kullanıp, devletin uçaklarıyla katıldığı mitinglerde AKP propagandası yaparken, diğer yandan seksen bin camide CHP aleyhinde; laikliğin tek teminatı olduğu için “dinsiz parti” propagandası yapıldı.

                   MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sözleriyle de bu haksızlık tescil edilmiş oldu.          Doğrusu bu sözler; TBMM’de tarih bilgisiyle, olaylara akılcı bakışıyla bildiğimiz Yusuf Halaçoğlu’na yakışmadı. Yine de siyasetin getirildiği yeri göstermesi bakımından yararlı oldu.

                   Laikliği dinsizlik gibi algılayan bir toplumda demokrasi yaşamaz.

                   Laikliğin olmadığı yerde akıl, mantık, bilim olmaz.

                   Laikliğin olmadığı yerde kadın-erkek eşitliği, demokrasi olmaz.

                   Laikliği savunanların dinsiz sayıldığı bir toplum görmek istiyorsanız çevrenize bakınız: Pakistan, Afganistan, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Tunus, Cezayir, Libya’dan hangisini beğeniyorsunuz?

                   Neden Türkiye hepsinden farklıdır?

                   Bugün laikliği ve demokrasiyi yıkmak isteyenlerin kullandıkları tüm olanakları oluşturan makamları ve parasal devlet imkânlarını sağlayan cumhuriyettir.

                   Bekir Coşkun’un bir yazısında Recep Tayyip Erdoğan’a söylediği gibi: “Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için bile Türkiye Cumhuriyetine muhtaçsınız”…

                   Laik olmak; uygar olmaktır, dürüst olmaktır, inançlara gerçekten saygılı olmaktır…Hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti; ayrı, ayrı birer uygarlık projesidir…CHP ilkeleriyle ve varlığıyla; Mustafa Kemal Atatürk’ün beyninin ve düşüncelerinin çağları aşan, öldürülmesi mümkün olmayan, yok edilemeyen manevi varlığıdır…”

                   Bugün Askeri Okulların tümden kapatılması, Ordumuzun temel yapısının tümden değiştirilmesi TBMM’de görüşülmeden, tartışılmadan “KHK” (Kanun Hükmünde Kararname” ile önümüze konulmuştur. Dilerim ki gelecekte, tıpkı Köy Enstitülerinin kapatılması gibi, dizimizi dövmeyiz. Türkiye’nin bulunduğumuz coğrafyada ayakta kalması ancak güçlü bir ordu ile olabilir.

                   Fetullah Gülen Terör Örgütünün en kılcal damarlarına kadar yok edilmesi Türkiye’nin geleceği bakımından ne kadar önemliyse; bunu bahane ederek Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin yok edilmemesi ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki “fabrika ayarlarına” geri dönmesi de o kadar önemlidir.

Yayın Tarihi
02.08.2016
Bu makale 3495 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!