Ben unutmuşum.
O unutmamış…
Halbuki aradan kocaman bir beş yıl geçmiş.
Sınıfta soru sormuşum…
Bilememiş.
“Saçların ne kadar güzel, ne de yakışıyor yüzüne” demişim…
Onun deyimi ile utandırmak yerine bir de iltifat etmişim.
Değerli hissetmiş kendini.
Saçlarını daha bir sevmiş, saçını sevince başını sevmiş. Vücudunun hatırı mı kalsın? Onu da bir başka sevmiş…
Ne çok sakınırız bunu hissettirmekten.
Evde anne baba, tüm günü zaten okulda geçmiş olan yavrusuna gece yapmak istemediği ödev yüzünden, bir çift güzel sözü sakınır. “Bugün yeterince oyun oynayabildin mi?” olması gerekirken yöneltecek sorusu, “Ne kadar ödevin var?” dır genellikle sorulan ilk soru…
Okulda öğretmen yapar benzer şeyi. Arkadaş arkadaşa, eşler birbirine, patron çalışanına, üst astına yapar…
Ne çok severiz birbirimizin olumsuz yönleri, davranışları üzerine büyük laflar etmeyi, nasihatler vermeyi. Hiç mi yok övgüye değecek tarafımız? Olumsuzluklara yapılan vurgular yerine, yok mu hiç takdir edilecek yanlarımız?
İnsan değer gördükçe kendini daha kıymetli hissetmez mi?
Rutinden hallice bir günüm nasıl da değişivermişti, bir ders arasında gördüğüm manzara karşısında. Fakülte koridorlarında çöpleri toplayan bir temizlik işçisine “Kolay gelsin, bugün nasılsın?” diyerek elini uzatmıştı hocam. Çekinmişti temizlik işçisi “Sağol hocam iyiyim de ellerim kirlidir. Görürsün çöpleri alırım” demişti. Hocam da göstermişti ellerini “Ben de dersten çıktım, bak siyah kalem boyası parmaklarımı kaplamış. İkimizinki de alın teridir” demişti ve tokalaşmışlardı yüzlerinde beliren bir tebessüm ile.
Hiç gitmez bu görüntü gözümün önünden.
Değer verelim birbirimize. Yaratılmış her şeye…
Doç. Dr. Burcu DEMİREL UTKU
Akdeniz Üniversitesi
İİBF İşletme Bölümü
Muhasebe Finansman ABD
Öğretim Üyesi