Cumhuriyeti Bitiriyorlar…

         Karadeniz’de bir mezar taşında şöyle yazıyormuş: “Hastayım dedim, inanmadunuz, hastayım dedim inanmadunuz, şimdi n’oldi?”

         Biz de yıllardır yazıyoruz, çiziyoruz, anlatıyoruz kimse aldırmıyor!

         Korkarım bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra “şimdi ne oldu?” diye sormak zorunda kalacağız.

         Ya da yine bir Karadeniz fıkrasındaki gibi, asılmak üzere olan Temelin son söz olarak söylediklerini tekrarlayacağız: “bu, bundan böyle bana bir ders olsun”…

         Bereket versin bizi araba devrilmeden uyaran akıllarımız, aydınlarımız, yetişmiş insanlarımız var.

         İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler diyor ki:

         “Bu konuda sorun, halkın cumhurbaşkanı seçime yeterliğine sahip olup olmadığı sorunu değildir. ‘Halkın seçme yeterliliği’ tartışma dışıdır. Çağımızda iktidarın kaynağı halktır; parlamentoyu halk seçer ve başka hiçbir kaynak -ilahi, ırsi, oligarşik vb... kabul edilemez. Bizler, son iki yüzyıldır bunun için mücadele etmiş bir tarihin çocuklarıyız.
           Birilerinin harcıâlem ‘halk seçemez mi yani!’ bönlüğüyle yaklaşacağından endişe etmeyiz.
            ‘Cumhurbaşkanını halk seçsin’ciliğin yaygarası, popülist sahtekârlıktan ibarettir. Bu yaygaraya teslim olmak ise, en olmaz işlerden biridir. Çünkü burada bir halk yüceltmesi değil, düpedüz ‘halk’ı halkla aldatma vardır.
             Soruyu doğru sorarak başlamalıyız. Doğru soru ‘cumhurbaşkanını halk seçsin mi seçmesin mi’ değildir. Doğru soru ‘tercihiniz parlamenter rejim mi başkanlık rejimi mi’ sorusudur.
             Eğer parlamenter rejimi istiyorsanız, cumhurbaşkanı Meclis tarafından seçilmelidir. Eğer yanıta 'cumhurbaşkanını halk seçsin' diye başlıyorsanız, o halde tercihinizi başkanlık sisteminden yana yaptınız demektir.
              Biz parlamenter rejimden yanayız. Bu rejim, Cumhurbaşkanı'nın Meclis'te seçilmesini gerektirir. Başka yöntem, parlamenter rejimden vazgeçmek demektir. Bu nedenle Ağustos 2014'te yapılacak Cumhurbaşkanı seçimi bir 'hata'dır. Ya da sinsi bir politikanın adımlarından biridir.”  

                   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; önündeki bütün engeller kaldırılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne başbakan yapıldı. Orta-sağ seçmenin gideceği hiçbir parti bırakılmayarak, özünde laiklik karşıtı, Türkiye Cumhuriyeti devleti karşıtı, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü düşmanı olan bir kadroya halkın yönelmesi sağlandı.

                   Birinci hedefleri, Türkiye Cumhuriyeti devletiydi.

                   Çünkü bizatihi bu yapı; batıdaki aydınlanma devriminin kendisiydi.

                   Laik devlet, ülkenin zamkıdır. Çünkü laik devlet her dine ve her cemaate eşit mesafede durmak zorunda olan devlettir. Oysa AKP iktidarı, kesinlikle dini istismar eden laiklik karşıtı bir grubun egemenliği demektir. Ülkeyi cemaatler, dinler, mezhepler arasına nifak sokarak bölmek bunların en büyük marifetidir. Başbakan’ın özellikle aleviler konusundaki itici ve ötekileştirici tavrı, ana muhalefet partisi genel başkanına yönelik sözleri ve dokundurmaları bunun açık kanıtıdır. Laikliğin yok edildiği ülkelerde hangi felaketlerin olduğunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok, Afganistan’a, Suudi Arabistan’a bakınız ne demek istediğimizi anlarsınız.

                   Dünyanın tek laik, demokratik Müslüman ülkesinin yönetim şekli olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıracak bir anlayışın Cumhurbaşkanlığını kazanması ülkeyi uçuruma sürükleyecektir. “Eski Türkiye yok, yeni Türkiye var” diyen Başbakan 21. Yüzyıla yakışmayan bilgisiz ve “kanun benim” diyen anlayışıyla Türkiye’yi ve Anayasayı kendine göre şekillendirmek istiyor.

                   Mustafa Kemal Atatürk altı yüz yıl padişahlıkla yönetilen ve vatandaş, yurttaş değil kul olan bir halkı egemenliğin sahibi yaptıktan sonra bir daha böyle bir düzene dönüşün olmaması için kendisinin sultanlığını, padişahlığını, krallığını değil Cumhurbaşkanlığını ve parlamenter sistemi öngörmüştür.

                   Şimdi, bir gizli tek adam diktası yaratılmaktadır. İnanmazsanız, 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi’ne bakınız; Türkiye’deki tüm kamu kurumlarına ait arazilerin irtifak, takas, tahsis, devir ve her türlü tasarrufa yönelik işlemleri Başbakan’ın iznine bağlanmıştır.      

                   Ey benim güzel vatandaşım; bu seçim TBMM’nin göstermelik hale indirgenmesi, tek adam yönetimini kabul etme, federal sisteme gidiş ve üstü örtülü şekilde padişahlığın hortlatılmasıdır.

                   Bu gidiş; gidiş değildir.

                   Bu gidişi yine ancak halkın iradesi durduracaktır.

Yayın Tarihi
04.06.2014
Bu makale 7351 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!