Çok güzel yemekler bunlar…

Tatillerini ülkemizde geçirmeye niyetlenen yabancı ziyaretçiler, nam-ı diğer turistler, çoğunlukla tatilleri esnasında yıllardır sadece Güneş, Kum ve denize olan özlemlerini giderdiler. Yemek onlar için genelde ikinci plandaydı. Buna rağmen, yıllardır turistik tesislerde gördükleri ve yedikleri yemeklerden sonra dile getirdikleri en yoğun taleplerini aradan geçen bunca yıldan sonra yerine getirebilmekte ne kadar mesafe kat ettik?

 

Ülkemiz turizm sektörü bünyesindeki konaklama hizmetlerinin önemi hepimizce malumdur. Daha eskilerin bir deyimi ile iyi ve sıcak bir aş, sıcak bir banyo ve temiz bir yatak üçgeninde şekillendi aslında her şey.

Kısaca iyi bir yemek; hem karnı aç hem beklentisi olan bir insanı lezzet diyarında kısa bir yolculuk yaptırmak, bu esnada hoşça vakit geçirtmek ve karnını doyurmak.

 

Sıcak bir banyo; istirahat ve uyku öncesi günün yorgunluğunu üzerinden atmak ve bir nebze olsun arınmak için ihtiyaç duyulan bir gereksinim.

 

Temiz bir yatak; uyumak için uzanılan yatağın çarşaf, yastık ve yorganın temiz ve sağlığa uygun şartlar ihtiva etmesinden ibrettir. Saydığımız tüm bu üç unsurun eksiksiz olması kaçınılmaz, olmaması halinde ise yolcunun memnun kalması mümkün değildir.

 

Ülkemize artan turizm talepleri dolayısı ile her geçen sene daha fazla tesis açılmasına sebebiyet vermiş, ufak ve orta ölçekli tesislerin yerine burada sayamayacağımız kadar çok sebepten dolayı devasa boyutlarda binaların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Bu devasa tesislerde konaklayan çok sayıda tatilci nedeniyle 1) yemek, 2) temizlik ve 3) tüm diğer hizmetlerde bazı aksaklıklar oluşmasına sebebiyet vermiştir.

 

Deniz, Güneş ve Kum ekseni dâhilindeki beklentilerinin karşılanmasını ümit eden yabancı tatilciler, aynı zamanda henüz oldukça yabancı oldukları Türk mutfağından

Beklentilere girmişlerdir. Ancak çok uzun seneler bu beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle hayal kırıklıkları yaşamışlardır. Özellikle tesislerin yarım pansiyon olarak satıldığı dönemlerde tesis dışındaki restoranlar bu beklentilerine bir nebze olsun cevap vermişlerdir. Genelde tesislerde verilen patates, makarna çeşitlemeleri, pirinç, kuru fasulye ve mercimek, bol miktarda yeşillik alternatifleri tatilcilerde bıkkınlığa, bazılarını ise mecburen diyet yapmaya yöneltmişti. 

 

Yabancıların en önemli talepleri Türk mutfağından örnekler olmuş, bunlar tesis yönetimlerine yazılı ve sözlü olarak iletilmiş ancak genelde pek sonuç alınamamıştır.

Ülkemizde kırmızı et fiyatlarının her daim yüksek seyir ettiği dönemlerde yabancı tatilcileri kırmızı et çeşitleri ile memnun etmek yiyecek maliyetlerini yükseltir endişesi ile tesis sahip ve müdürleri genelde bu yönde bir çözüm üretmemişlerdir. Haftanın belirli bir günü Türk gecesi adı altında ise harcama yelpazesi biraz açılmış, sözde tesiste kalan misafirler memnun edilmiştir.

 

Turistik tesislerde mutfak şefliği yapmak zordur aslında. Doğrudan patronların talimatı ile hareket etmek, belirlenen bütçe ve maliyetler doğrultusunda tesiste konaklayan yüzlerce insana her gün üç öğün yemek pişirmek, verilen imkânlar dâhilinde herkesi memnun etmek. İşte bunlar kolay şeyler değil.

 

Ülkemizde tatillerini geçiren tatilcilerin beklentileri zamanla değişti. Avrupalıların ağırlıklı olarak tercih ettiği Türkiye, son yıllarda aynı zamanda Rusya, Ukrayna ve bazı eski doğu bloğu Ülkelerinden de rağbet görmeye başladı. Ancak tüm yoğun taleplere rağmen, Ülkemizde tatillerini geçiren yabancı turistlere yemek konusundaki taleplerine cevap vermekte zaaflar yaşamaya devam ediyoruz.

 

Yabancılar ülkemizin yemek kültürünü tam anlamı ile bilmediklerinden, genel beklentilerinin ne doğrultuda olduğunu tespit etmek için bizler fazlaca bir araştırmaya girmedik. Türk mutfağının sadece Kırmızı et’ten ibaret olmadığını ifade etmek zahmetine katlanmadık. Ülke tanıtımlarında yemek kültürünü tam olarak ön plana çıkaramadık. Dolayısı ile kafasında değişik beklentiler ile gelen yabancıların taleplerinin daha doğru dürüst olarak ne olduğunu anlayamadık. Bazen bir İngiliz, bazen bir Alman kendi mutfakların ait menüleri görmek istediklerini dile getirdiler. Bu talepleri duyan diğer yabancılar ise ‘’bu yemekleri madem çok istiyorlar o zaman niçin Türkiye’ye geliyorlar’’ gibi laflar ettiler.

 

Bizler köfte, tantuni, karnıyarık, kuru fasulye, nohut, pilaki, sebze türleri ve isimlerini burada sayamayacağımız kadar daha nice yemeklerin tanıtımlarını yapamadık. Buna karşılık beyaz eti ön plana çıkardık, içine iç yağı ve çeşitli baharatlar karıştırıp kuzu eti niyetine pişirerek servis ettik. Açık büfelerdeki sunulan ekmek, soğuk meze, sıcak yemekler, salata, tatlı ve meyve çeşitlerinin standartlarını sağlıklı olarak belirleyemedik. Bir taraftan oluşturulan uluslararası konsept restoranlardaki menü içerik ve lezzetlerini aslına yakın veya uygun olarak hazırlamakta zorlandık.

 

Tüm bunların sebebini elbette sadece ürün maliyetlerine bağlamak yanlış olur. Mutfak ekibine bağlı iyi ve tecrübeli personelinde bir maliyet oluşturacağını unutmamak gerek. Pişirilen ve sunulan, beğenilmeyip tabaklarda bırakılan ve sonrasında çöpe atılan yiyecek ürünlerini görmek yıllardır üzmüştür beni.

 

Bu anlamda yabancı tatilcilerin yemek beklentilerini araştırıp neyi daha çok sevdiklerini belirleyip hem zayiatı önlemiş hem beklentilerine sağlıklı cevap vermiş oluruz.

Yayın Tarihi
27.06.2010
Bu makale 11148 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!