Çelişki/Hesaplaşma

(Stefan Zweig’ in “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” kitabında yer alan ve Orta Avrupa’da 1870’ lerde yaşanmış bir dönem ile igili satırlardan esinlenerek kaleme alınmıştır)

 

Bu dönem çok karışık (kozmopolit), çok kaynaklı yani çok ve kaynaklı kültürün zirve noktasını oluşturmaktadır. Ama aynı zamanda çarpıcı bir grup çelişkiyi de birlikte getirmektedir. Bu dönemde aşırı bir yükseliş ile aşırı bir çöküş aynı zamanda ve birlikte yaşanmaktadır.

 

Çöküş, kişiden aileye, aileden devlete, tüm yaşam gruplarında ve yönetim kadameleri başta olmak üzere geniş bir yelpazede, tüm kurumlarda yaşanmaktadır.

 

Bu durum, Sigmund Freud’un da değerlendirdiği şekliyle “kültürde tedirginliğin başlamasından kaynaklanan bir çöküştür “. Buna kültürel sahipsizliği ve aidiyet eksikliği de ekleyebiliriz.

 

Bu çöküşü eşi bulunmaz bir hesaplaşma fırsatı olarak algılayan, sataçılaır, yöneticiler, bilim adamları ve tüm kamuoyu, nedenini-niçinini bilmediği, bu hesaplaşma sahnesinde (hızlı ve etkin bir biçimde) yerlerini almaktadırlar.

 

Ortak payda, çok az bilgi (hatta bilgisizlik), sınır tanımayan ahlak, sınır tanımayan tartışma kültürü ve sınır tanımayacak kadar ilgili-ilgisiz konuyu ve dönemi ele alma / gündeme getirme yaklaşımlarını kapsamaktadır.

 

Birilerine karşı olmakla başlayan bu süreçte karşıyı oluşturan kişileri yaralamakla ilk adım atılır. Bundan sonrasında virisün içerideki yayılımı ve durdurulamayacak kadar hızlı gelişimi başlar. Ok yaydan çıkmıştır. Yaralamanın ve acıtmanın bilinç altındaki verdiği haz kişileri ve konuları aşmaya başlamıştır. Bundan sonra, geçmiş, gelecek, inanç, ülke, aile… hiçbir konunun önemi yoktur. Önemli olan hesaplaşmaktır. Kiminle, neyi hesaplaştığının önemi de yoktur.

 

Kaderin bir cilvesi gibi görünen bu ortam hayatı boyunca bir şey olamamış, emek harcamamış sıradan insanların liderleşmeye, önder olmaya ve (haddini bilmeyerek) tanrılaşmaya başladığı dönemdir.

 

Başkalarına tahammül edememe hızla yayılır, sonuda kişilerin yakınlarına kadar gelir.

 

Hesaplaşma, toplumu gerek manevi gerekse de fiziki olarak (kimilerinin gördüğü, kimilerininse bakar kör olduğu, kaybedilen her değerin zafer görülebildiği) bitişin sonuna götürecek kadar önemli bir hırstır. Toplumun her kesimine yayılması doğal bir süreçtir.

 

Sonunda virüs beyni ve vücudu öyle ele alır ki ülkenin bitişi bile bu hırsları durduramayabilir.

 

Bu, dibe vuruştur. Durumun sonlanması, artı sinerjiye dönüştürülmesi sadece liderlerin çabaları, bilge davranışları ile söz konusudur. Dışarıdan müdahale edilmesi ya da ilaç verilmesinin virüse bir etkisi olmamaktadır.

Yayın Tarihi
16.07.2017
Bu makale 2702 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!