Çabuk unutmak!

Toplum hafızası zayıftır sözü, sosyologların baş kuralıdır. Toplum gerçekten çabuk unutur. Toplum içindeki sektörlerin geçirdikleri evreler de sanki hafıza kaybına uğramışçasına, çabuk unutulur. Bu belki geçmişten ders almaktan, kaçıştır. Geçmişle bağı koparmak, ne kadar tehlikelidir. Tarih bunun acı örnekleriyle doludur. Geçmişi bilmek ve onu diri tutmak, hafızalardan silmemek gerekir. En azından kayıtlarda saklamak ama geri dönüp ondan dersler çıkartmak, doğru olandır.

Ben geçmişte yazdıklarımı, konularına ve zaman dilimlerine göre tekrar okurum. Bu geriye bakma, bana iş hayatımdan da mirastır. Geriye bakma, yapılanlardan ders alma tüm yaşamımızın bir prensibi olmalıdır. Hayat, muhasebesiz olmaz…

Bu hafta yazacaklarım “Kongre Turizmi” üzerine olacaktı. Son katıldığım Frankfurt IMEX Fuarı’ndan Türkiye’nin Dünya Kongre Turizmi ve Incentive turizminden ne kadar az pay aldığından yakınacaktım. Müthiş bir potansiyele sahip olmamıza karşın, organizasyon ve yapılanma eksikliğimiz nedeniyle ağır, aksak ilerliyoruz. Kongre turizmini hem istiyoruz ama hem de gerekli çabayı sarf etmiyoruz. Konuşuyoruz ama yerimizde sayıyoruz.

En canlı örneğini Antalya’da yaşıyoruz. Dünya Basketbol Şampiyonası’nın bir ayağını Antalya’ya alma başarısını göstermişiz ama tahsisi yapılmış, inşaatı başlamış 10 bin kişilik çok amaçlı Antalya Arena parasızlık ve siyaset nedeni öne sürülerek, sürüncemede. Elimize geçmiş böyle önemli bir fırsat, hatta bir kentin rüyasında göremeyeceği olay, siyasete kurban gidecek. Antalya Kongre ve Toplantı Turizmi için bir dönüm noktası olacak bu binanın maliyeti ise 25 milyon dolar. Dünya’nın en ünlü basketbolcuları ve taraftarlarının bu kente gelmesi, dünyanın bütün dikkatinin buraya çekilmesi, Türkiye ve Antalya’nın tanıtılması bu maliyeti daha başında, iki kez geriye döndürür. Devletin bu konudaki tavrı kısır siyaset olmamalıdır. Yerel yönetimin de tavrı, eskiden kalanın taşının üstüne taş koymamak olamaz. Herkes “fayda, maliyet analizini” doğru yapmalıdır. Bu kapımıza gelmiş fırsatı kaçıran Bakanlık da olsa Antalya Büyükşehir Belediyesi de olsa “büyük vebal” altında kalacaktır. Zaten en büyük vebal de sesiz kalan “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışından kurtulamayan, turizmcilerindir.

Şimdi geri dönüp 08.05.2006 günü yazdığım “Turizmin Gözyaşları” yazımdan alıntıları okuyun. Aktörler değişmiş, zaman geçmiş ama olaylar dipdiri.

Turizmde yaz sezonu başladı, rezervasyonlar ve gelecek ile ilgili veriler artık ayan beyan ortaya çıktı. Bakanlık dışında, yurt içinde ve yurt dışındaki bazı sektör temsilcilerinin 2005 yılı Eylül ayından bu yana belirttiği kriz, tüm açıklığı ile ortada. Nisan ayı içinde birbiri ardı sıra yapılan toplantılarda da durum saptandı.
Krizi  bu kadar erken saptayan  turizm sektörü, krizi yönetebilmek için ne yaptı?
Bu soru, krizin gelecekte ne şiddette ve ne süre ile devam edip etmeyeceğinin, anahtar sorusudur.
Öncelikle, sektörün bu krizi algılaması ve gerçek nedenlerini bulmasına yurt dışındaki tur operatörleri ve araştırma kurumları yardımcı olmuştur. Saptanan “geçici” nedenlerin, “ana kriz “ nedenlerini sakladığı ve Bakanlıkla birlikte bazı sektör kurumlarını ve kamuoyunu yanılttığı bir gerçektir. Turizm yatırımcılarının, geçici kriz nedenlerini görüp bunlara göre devletten krize çare bulmasını beklemesi, aslında geçmişten getirdikleri “tahsis”  alışkanlığıdır. Oysa, devlet kriz yönetmek bir tarafa krizi bile kabullenmemiştir. Üstelik bunu bir savunma mekanizması olarak, komplo teorileri üreterek, turizmin dinamiklerinden yabancı tur operatörlerini, medyayı  suçlayarak yapmıştır.
Krizin boyutlarının saptanması için TUROFED yetkilileri ile Sayın Bakan’ın yaptığı  yurtdışındaki  tur operatörleri ile görüşmeler  sonuçsuz kalmıştır. Tur Operatörleri ortak bir çalışma talep edince ‘bizden para istiyorlar’ diye olay medyaya taşınmıştır. Ortak strateji geliştirmeyi, bu kadar ‘ucuz’ bir yaklaşımla ele alan Bakanlık kendi medya planını bile krize göre ayarlayamamıştır. Belki de, Kültür ve Turizm Bakanlığı hala bir krizin olduğunu kabul etmiyordur!
TUROFED Türkiye Otelciler Federasyonu’nun bu güne kadar yapılmamış, turizmimiz ve insanımız için çok önemli olan, iç turizm hareketine hız kazandıracak, tüm yurttaki tanıtım kampanyası, sektörce geç anlaşılmıştır. Bakanlığın bu girişime başlangıcında karınca kararınca da olsa katkıda bulunmuş olması, olumlu olmuştur. Ama sadece “İç Turizm” ile krizi yönetmenin olanağı yoktur… Bütün bu olanlara sesiz kalan turizm sektörü, ağlamaya yakında başlar. Turizmin gözyaşlarının akacağını ben görüyorum. Sektör, yıl sonunda Bakanlığın kapısını “ağlama duvarı”na çevirmeyi kendine yakıştırıyorsa, bu sessizliğini ve ataletsizliğini devam ettirebilir. Sektörün bir kısım temsilcisi siyaseten (!) de olsa, Bakan’ın çevresinde bulunmanın, nasiplenmek olduğunu düşünebilir. Bazılarının da sessizliği, çare olarak görmemeleri gerekir.

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
04.06.2009
Bu makale 960 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
25 milyon dolar daha başında kendini amorti edecek demişsiniz, bu nasıl olacak? bu parayı Antalya'nın yurt içi ve yurtdışında yapacağı sükse ve reklamına karşılık düşünüyorsanız bu bedel ağır olmaz mı? bilmem kaç yılda bir yapılan ve tekrarı farklı bir ülkede yapılan şampiyonada bu kadar büyük paralarla ev sahipliği yapmaya talip olmak ve parasızlıktan yakınmak ne denli doğrudur?

Bahadır Manyaslıoğlu 06.06.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!