Büklüm Büklüm Yollardan Zeytintaş'a

Sabahın 5.30’unda uyandım bugün. Dilim damağıma yapışmış susuzluktan. Başucumdaki suyu içtim kana kana kesmedi susuzluğumu. Düşündüm neden böyleyim diye. Buldum yanıtını benim halim memleketin hali. Susamışlığımız barışa, kardeşliğe, dayanışmaya, paylaşmaya ve birlikteliğe. Bulunmalı bunun çaresi. Çözümlenmeli sorunlar diyerek kalkıyorum yataktan. Çözüm buldum kendim için. Çünkü bugün doğa günü. Kendime giden yolu buluyorum doğada. Barışıyorum kendimle.

Asi Yaban Keçileri grubumla Kızıllar Emirovası Zeytintaş mağarası bugünkü rotamız. Üç arabayız. Lara da Karataş unlu mamullerde kahvaltı yapıyoruz. Selamlaşmalar kucaklaşmalar ilk karşılaşmalar eşlik ediyor kahvaltıya. Araç güzergâhımız değişik bugün. Lara Kundu Belek devam ediyoruz. Solumuzda birbiriyle yarışan beş yıldızlı oteller golf sahaları sağımızda seralar ve çalışan köylüler. Hayat işte. Seralarda çalışanlar bir kerecik bile olsa o otellerin içini görmemiştir diye geçiriyorum aklımdan. Kadriye’den çıkıyoruz Serik’e. Zeytintaş Mağarası tabelasını takip ediyoruz. Kızıllıda iniyoruz araçlardan. Hava açık güneş yükselmiş bahar gibi. Anemonlar açmış. Hardallar yol kenarında kocaman olmuş. İki tepenin arasında başlıyor yürüyüşümüz. Yağmur yağmış buralara küçük bir dereden geçiyoruz çamur yerler. Tek sıra halinde ilerliyoruz makilikler arasında. Sesler yükseliyor yamaçta karşı tepeye bakın diye. İki yaban domuzu ürküyor bağrışmalarımızdan ve koşmaya başlıyorlar panikle. Doğadayız ama doğal değiliz. Bozuyoruz doğal ortamı içgüdüsel hareketlerle. Bir an unutuveriyoruz doğaseverliğimizi.

Tepeye doğru devam ediyor tırmanışımız kekik kokuları eşliğinde. Tepede çoban köpekleri karşılıyor bizi havlayarak. Korku diz boyu. Biz onlardan onlar bizden korkuyor. Geniş bir alana yapmış çoban ağılını. Başında da evi. Bu hayata iç geçirenlerimiz var, zorluklarını düşünmeden. Kaçımız gerçekten burada yaşar ki… Mola veriyoruz çamların arasına girmeden. Tepenin yüksekliklerinde sonbahar renkleri hakim. Daha buralara kış gelmemiş. Çamlar arasında patikaya giriyoruz bol oksijenli. Yerler pürlerle kaplı. Yumuşak olduğu kadarda kaygan. Kayıp düşenlerde oluyor aramızda. Yüreğim takılıyor dalına çamın. Çam pürüyle birlikte titremekte.  Mutluluk özgürlük bu. Dinlemek doğanın sessizliğini ve hayallerinin uçuşması dallarında ağaçların.

                Patikadan düz yola iniyoruz. Kıvrılarak dağların arasından çıkışa geçiyoruz. Molada paylaşıyoruz meyvemizi çerezimizi.Doğada canlanıyor paylaşımlar dayanışma.Tanışık olmak önemli değil,zorlukta herkes tutuyor birbirinin elini.Paylaşıyor çayını  meyvesini.

                Tepeden Serik ovası ayaklarımızın altında. Kumluca kadar olmasa da seralar epey yer kaplamış. Zeytinlikler ve ekin tarlaları da çoğunlukta. Çoban çeşmesi akıyor coşkun coşkun. Önünde yalak yapmışlar ağaçtan hayvanların su içebilmesi için. Kurumasın çoban çeşmeleri.  Su içebilsin yaban hayvanları. Kuş sesleri eşlik ediyor yürüyüşümüze bazen umut mutluluk dolu. Yaban mersinlerinin arasına dönüyor yolumuz kokusu ayrı meyvesi ayrı tat. Dağ çilekleri dalında kıpkırmızı albenisi yüksek.

Papatyalar gülümsemekte pembeli. Nergisler açmış taşların dibinde. Bahar gelmiş dağlarına gerçekten memleketin. Kışı görmeden bahara geçmişiz. Ekin tarlasından portakal bahçesine ve Akbaş köyüne çıkıyoruz. Andız ağaçlarının arasında mezarlık dikkatimi çekiyor.İnce uzun andızlar… Son dönemece geldik. İlerde Zeytinlitaş tepenin altında Zeytintaş mağarası.

                İçeriye en fazla sekizer gruplar halinde alıyor görevli. Kibar konusuna hakim bir dille içeriye alırı almaz kapatıyor kapıyı ve dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyor gezginlere .Işığa,dokunmaya duyarlı hemen renk değiştiriyor. Bu nedenle resim çekmek ve dokunmak yasak. Karayolları mucur çalışması için zeytintaşlı tepede dinamit patlatınca ortaya çıkıyor mağara. Küçük bir mağara 2 kattan oluşuyor. Alt kat ziyarete açık değil. Mağaranın sıcaklığı stabil her zaman 23 °C . 14 milyon yılda oluşan makarna sarkıtlar ve damlataşlardan oluşuyor. İlginç şekiller mevcut. Perde gibi sahanda yumurta, bu da heykeli, peri bacaları gibi..Masal gibi. Muhteşem bir güzellik..

              

Doğanın içinde olmak güzellikleri duyumsama ayrıcalığını yaşadık bu hafta sonu Asice…Uzaklaştık dünyanın kirliliğinden acımasızlığından.İçsel yolculuğumda huzur vardı..

                 

Yayın Tarihi
28.12.2015
Bu makale 2490 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Bundan boyle hem yuruyecegiz hem de gorduklerimizi sizin kaleminizden tekrar okuyacagiz. Bize tekrar dogayi yasami hatirlatacaginiz icin tesekkurler.

Semra Demirag 29.12.2015

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!