Bu yıl 30 Ağustos, çok daha anlamlı…

Zafer Bayramı ve Ramazan Bayramı aynı günde buluştu…

Aslında bu 30 ağustosu; yalnızca tarihlerin çakışması daha anlamlı kılmıyor. Bu özel günlerin taşıdığı ve bu bayramlara yüklenen anlamın barış ve birliktelik ortak noktasında toplumu buluşturmasından kaynaklanıyor. Her ikisi de “BİR OLMANIN, BİRARAYA GELMENİN” toplumsal haz ve yararlarının olumlu etkilerini ortaya koyuyor.

Bir bakıma Zafer Bayramı; ulusal kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin kuruluş dönemi koşullarını yeniden düşünerek, 2011’e kolay gelinmediğinin farkına vararak “kaynaklarımızı nasıl daha etkin kullanmamız ve geliştirmemiz gerektiği”, üzerinde durmamızı gerektiriyor. Diğer taraftan Ramazan Bayramı ise; özellikle Afrika’da hüküm süren yoksulluğun, yoksunluğun ve açlığın, “insanların en doğal hakkı olan yaşam hakkını nasıl  tehdit eder hale geldiği”, konusu üzerinde düşünmemizi gerekli kılıyor.

Bu değerlendirmeler güncel olarak üretim-tüketim ilişkilerini daha doğru analiz etmemize, kaynaklarımızı daha doğru kullanmamıza ve sahip olduklarımızın önemini yüksek düzeyde kavramamıza yardımcı olmalı yada olması gerekiyor.

Uyumun gücü

Geçtiğimiz yıl görüntülü bir müzik dinlediğimde, bir 30 Ağustos yazısı yazmaya karar vermiştim. Çok bilinen, hatta hiç bilmeyeninin olmadığı kesin bir melodi. Büyük halk ozanı Aşık Veysel ile özdeşleşmiş bir ezgi.  Bu ezgiyi onlarca müzisyen solo olarak söylüyorlardı.  "Uzun ince bir yola çıktıklarından ve gece gündüz gittiklerinden, gitmelerinin gerekliliğinden" bahsediyorlardı. Bunu çalgılarıyla icra edip, kendilerine özgü yorumlarıyla seslendirmişlerdi. İçtendiler, samimiydiler, önyargısızdılar, ciddi idiler. Bir araya gelme nedenlerine gönülden destek verdikleri her tavırlarından özellikle uyumlarından anlaşılıyordu ve  “bir ve tek yürek“ olmaktan mutluydular. Amaçları: "Doğamızı,kaynaklarımızı ve  ülkemizi  korumak için birlikte topluma  mesaj vermekti” ve bu mücadelenin sürekliliğinin gerekliliğine vurgu yapıyorlardı. Ve “Doğa için çal!” (wwww.dogaicincal.com) projesine destek veren katılımcılar, ülkemizin her bölgesindendi, hatta komşu ülkelerden de vardı. Nereli oldukları, nereden oldukları, önemli değildi aslında. Ancak “farklılıkların uyum içinde olunduğunda zenginlik olduğunu kanıtlarcasına” isimlerinin hemen  altında memleketleri de yazıyordu.

Bu yıl yine bir 30 Ağustos yazısı yazmayı düşündüğümde geçen yılki yazıma baktım ve söz konusu melodiyi hatırladım. Sanal sayfasına girdim ve yeni bir ortak çalışma daha yapıldığını gördüm. Bu kez “Gesi Bağları, Çemberimde Gül Oya, Çay Elinden Öteye” gibi halk türkülerini seslendiriyorlardı. Yine amaç değişmemişti, farklılıkların zenginlik olduğunu kanıtlarcasına“birlikte uyum içinde çalıp söylemeye devam ediyorlardı. Bu kez türkü sözlerinin anlamları her ne kadar faaliyetin amacını tam olarak anlatmasa da; duruşlar ve tavırlar doğamızı, ülkemizi  korumak için uyum içinde birlikte çalışmanın gerekliliğini anlatıyordu.

Bir olmak ya da yok olmak !

Hangisini tercih etmek gerekir? Tabiî ki, ilki tercih edilir, yani bir ve birlikte olarak varlığımızı sürdürmek.  “Doğa için çal!”  örneği; bir ve birlik olunca, aynı duyguları paylaşınca ve samimiyetle yapınca nasıl da güzel şeyler üretilebildiğinin güzel bir örneği. Öyle ki; aynı ortak amaç ve gönül dili paylaşıldığında, uyum içinde bir arada olunduğunda; nerede doğduğunuz, nerede yaşadığınız, adınızın ne olduğu, renginizin, görüşünüzün ne olduğu, hiç de önemli olmuyor.

30 Ağustosun ana mesajı

Kurtuluş Savaşı'nın sonucunu belirleyen Büyük Taarruz’un son günü yapılan Başkumandanlık Meydan Savaşı “bir olmanın, birlik olmanın, ortak bir amaca hizmet etmenin ve inancın ürünüdür”. Ve  Büyük Zafer bunun en önemli kanıtıdır.

Başkomutan Mustafa Kemal’in önderliğinde ve üstün komuta becerisiyle ve Türk milletinin, insanının yüksek vatan sevgisi ve inanç gücüyle tek bir yürek olarak kazandığı Büyük Zafer, 1922’den beri her 30 Ağustos'ta çok açığa çıksa da çıkmasa da, aslında bu anlamlarla yüklü olarak kutlanıyor.

Bu günün verdiği temel mesaj ise; "ülkeyi emperyal işgalci güçlerden kurtarmak ve birlikte ilelebet bağımsız olarak devamını sağlamak için; en önemli gücün birlikte uyum içinde tek yürek olarak çalışmak olduğu açıktır. Demek ki sihirli sözcük; "Bir olmak, uyum içinde birlikte olmak, tek bir yürek gibi çarpmaktır".

Farklı Düşünmek BİR OLMAK İÇİN Engel Değil !

O halde bugünkü sorunların çözümüne yönelik olarak bir çıkarımda bulunmak gerekirse; "bir olmak ve birlikte ülkeyi yükseltmek düşüncesinin toplumda  hakim kılınması” üzerinde önemle durmak gerekir. Bunu sağlayacak olanlar bireysel olarak tüm vatandaşlardır, ancak en önemli görev yürütme erkine düşmektedir. Ve de tabi ki muhalefete, sivil toplum kuruluşlarına ve bu ülkenin tüm kurumlarına  düşmektedir.

TÜRKİYE'de herkes aynı içtenlikle ve uyumla kendini ortak hedeflere vakfettiğinde, bugün sorun diye sunulanların hepsinin ortadan kalkarak, süreç içinde kendiliğinden çözüldüğü görülecektir.

Bu şekilde yapay sorun ve kaygıların yerini “ortak gelecek” düşüncesi alacaktır ve toplum  bir bütün olarak kazanacaktır. Yeter ki; Büyük Zafere giden yolda olduğu gibi ortak paydada buluşma isteğinde olanların sayısı artsın, bu cesur yüreklerin yolu açılsın…

 

 “Bir Olmak” düşüncesinin ve bilincinin hakim olduğu nice 30 Ağustoslar ve Ramazan Bayramları diliyor, birlik içinde, uyumlu ve barış dolu bayramlar diliyorum.

Yayın Tarihi
26.08.2011
Bu makale 14102 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!