Bu olmaz!…

 

 

Bayramdayız…

Ancak gazete ve televizyonlarda bayram havası esmiyor, eski bayramlar gibi şıkır şıkır Türk Sanat Musikisi çalmıyor ve ulaşmıyor ruhumuza…

Sevinç ve mutluluk dolu seslerin yankılanması gerekirken bayramda, acı ve çığlık içindeki insanımızın sesi tüm hücrelerimize, ruhumuza işliyor...

Ne yazık ki bayram erken bitti, aslında sürekli yaşanan hain saldırılar nedeniyle aslında hiç başlamamıştı bile…

Ne yazık ki, bu kez de yürekleri dağlayan acı; bayram gününde Gaziantep’te,  yani İstiklal savaşında düşmanı arkasına baktırmadan kovalayan asil Gazi kentimizde ortaya çıktı ve  ülkesine bağlı her insanın canını yaktı, kavurdu. Masum insanlara bayram bile dinlemeden kıyan bu anlayış geçtiğimiz yüzyılın başındaki taktikten farklı olarak farklı bir maskeyle Gazilerin karşısına, Türkiye’nin karşısına yine çıktı…

Son otuz yılda teröre karşı mücade için 10 GAP projesi kadar kaynak harcadığımız, daha önemlisi otuzbin şehit verdik. Aslında bu yapılanlar birlik ve beraberliğe dayalı yaşam ve paylaşım kültürüne karşı yapılan acımasız saldırıları ifade ediyor ve bu ne yazık ki bitmek bilmiyor… Ve aslında bu acı dönem tam anlamıyla bir tarafın “samimiyetsizlik“ örneğine sahne oldu.  Meclise insanlarımızı temsil etmek üzere girenler, ne yazık ki  bunun sorumluluğunu  yerine getiremediler ve samimiyet testinden sınıfta kaldılar ve herşeye rağmen hala pervasızca bir hayalin peşinden koşma gayretindeler…

Pekala acaba neye güvenerek bu kirli senaryoya  kararlılıkla devam ediliyor… Bilinmiyormu ki; tarih tekerrürden ibarettir ve yine tarih tekerrür edecektir. Yine barış ve kardeşlik kazanacaktır. Geçtiğimiz yüzyılın başlarında en güçsüz döneminde bile mucize yaratan bu Miilet ve Devlet, bugün dünden daha kudretlidir, güçlüdür. Kadife eldivenle kırmadan dökmeden süreci yürütmeye çalışan Devletimiz yine sabırlı, sağduyulu, birliğin ve beraberliğin bu toprakların bir değeri olduğunun farkında olarak ve bunun insani ve evrensel bir değer olduğunun bilincinde olarak aklı öne alıyor. Ancak  mevcut koşullarda yapılması gerekli olanlar mutlaka yapılıyor veya zamanı geldiğinde kesinlikle kararlılıkla hayata geçirilecektir. Türkiye aleyhine bu süreci yürütme gayretinde olanlarsa; ısrarla sabrı sınamaya devam ediyorlar ve aslında sabrın sonunun ne olacağının da farkındalar…

Doğal olarak konuyu açıklığa kavuşturmak için pek çok soru sorulabilir.

  • Neden böyle devam ediyor!
  • Aslında dünden bugüne değişen bir şeyler olmadı mı?
  • Samimiyetle verilen hak ve özgürlüklere karşılık bu mu olmalıydı?
  • Anlayışın değişme ihtimali var mı?
  • Değişime kimler taraf, kimler değil?
  • Aydınlar çözüm yönünde mi yoksa sorunu  tırmandırma yönünde mi inisiyatif alıyorlar?
  • Aydın sorumluluğuna sahip hangi aydınlar öne çıktılar?
  • İnsan hayatına kastedenlere PEKEKELİ demek yerine, PEKAKALI demek için başka hangi koşulların oluşması gereklidir?

Ve onlarca soru…

Ama şurası bir gerçek ki, niyet samimi değilse sorunun çözümü yönünde sonuç almakta zordur, hayaldir. Önemli olan muhatabın samimiyeti ve niyetinin saflığıdır. Bu durumda muhatabın niyeti saf değilse, muhatabın değiştirilmesi gerekir. Değilse tek taraflı iyimserlik zaman kaybetmekten başka bir işe de yaramayacaktır.

Son olarak; bu ülkede yaşayan herkes  kendini ifade etme, özgürce yaşama ve girişim yapma olanağına sahip olduğu halde, az sayıda da olsa bazı insanlar başka arayışlara giriyorsa; burada samimiyetsizlikten söz edilebilir ve bu; çözüm karşısındaki en önemli engeldir…

Sevgi ve hoşgörünün ev sahibi olduğu bu topraklarda; birlik olmanın  getirilerinden ortak yararlanmak varken, birliğimizi kırmak için yanlış yolu yol edinenleri makule ve sağduyuya davet etmek gerekiyor…

Yayın Tarihi
22.08.2012
Bu makale 11538 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!