SUBAŞININ BAKIŞI

Böylesi Görülmedi!..

Bu ülke çok darbe ve muhtıra gördü yaşadı ama böylesi görülmedi gerçekten!

Kemalist ordumuzun, yeterince laik bulmadığı iktidarlara ayar vermek siyasi hatalarını düzeltmek adına giriştiği darbe ve benzeri eylemleri sıkça yaşadık. Bu darbelerin siyasetin ve demokrasinin yeterince serpilmesine engel olduğunu da biliyoruz. Ayrıca bu ve benzeri eylemlerin amaca hizmet etmediğini aksine karşı cepheleri güçlendirdiği de malum! Çok yüksek bedelleri olmuştu darbelerin.

1989 yılını iyi hatırlıyorum belediye başkanı seçilmiştim ve aynı yıl Kenan Evren'in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi başörtülü öğrencilere eğitimin yolunu kapatmıştı. Bu çok açık insan hakları ihlali idi ve ben; "Türkiye bu yarayı nasıl kapatır?" Sorusunu soruyordum kendime. Yargıtay, Danıştay da kararları ile tahkim etmişti bu yasağı hem de hukukumuzda hiç yasaklayıcı hüküm yokken! İleriki yıllarda İstanbul'a belediye başkanı seçilen Tayyip Erdoğan'da şiir okuduğu için mahkum olmuş siyaset yapması engellenmek istenmişti. Başörtülü ya da türbanlı öğrencinin eğitim hakkının elinden alınması bunun yarattığı travma ve çekişme belki 20 yıl sürdü, zaman kaybedildi kamplaşma keskinleşti. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki o dönemde karşı cephenin en sinsi olanı hiç akla gelmeyecek biçimde organize olmuş en önemli devlet kurumlarına sızmışlar. Laik cephenin köşeli tutumu adeta tetikleyici olmuş, onları güçlendirmişti.

Yine o dönemde orantısız eyleme muhatap olan ve mağduriyetinin de sağladığı avantajı da iyi kullanan yeni lider Recep Tayyip Erdoğan iktidarı için İstanbul belediyesi kadroları yeterli değildi. Cemaatin yetişmiş kadroları o dönem için hazır kuvvet olarak bulunmaz fırsat olarak görülmüştü. Hem mağduriyet birliktelikleri vardı hem aynı muhafazakar çevrede yetişmişlerdi!

Sonrası malum iktidar savaşı başlamıştı. Cemaat gücüyle orantılı iktidar beklentisi içindeydi ama Gülen'in beklentisinin karşılanacak ölçekte olmadığı bugün daha iyi anlaşılıyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Kemalist ordunun, yargı darbeleriyle yıpratılması sonucu iktidarını güvende hissediyordu.

Örgütün yargı ve polis ayağının gücü, Hakan Fidan'ın tutuklanmasıyla sonuçlanabilecek eylemle gözler önüne sergilenmişti. Cumhurbaşkanı dahil istenilen herkes dinlenebiliyordu. Masum zannedilen cemaat çok güçlü ve gerçekten paralel bir örgüt olarak karşımıza çıkmıştı ve iktidar da bütün gücüyle yükleniyordu. Devletin topyekun güçleriyle paralel devletin amansız savaşı başlamıştı.

Sonrasında 15 temmuz!.. İnanmak gerçekten zor... yurtdışından anlaşılması daha da zor! Ama yaşandı...

Cemaat, örgüt ya da paralel her neyse bu defa tam silahlı bir terör örgütü katliamcı bir örgüt olarak karşımıza çıkıverdi...

Hem eski düşmanları Kemalist orduyu ele geçirmek hem yeni ve amansız düşmanları Erdoğan ve iktidarını cezalandırmak yok etmek ve kendi iktidarlarını kurmak adına darbeyi ve halka karşı katliamı göze aldılar.

Bütün planları inanılmaz derecede organize idi. Önceden deşifre olmasa darbe gerçekleşebilirdi ama yine de halk iktidarı ile muhalefeti, medyası, asker ve polisi ile karşı çıkar ama bu defa çok kan akar bir facia yaşanırdı. Hesap edemedikleri toplumun değişimi ve geldiği noktayı kavrayamadıkları gerçeğidir...

Her iktidarın güvenini kazanarak bu günlere gelen yapılanma kimi kandıramaz ki!? Bu günün iktidarı ile en büyük gücüne erişen bu örgüt önce devlet erkini ve istihbaratını elinde tutanları kandırmıştır. Hele dini duyguları istismar etmişlerse! Bu gün dikkatli olmamız gereken de budur örgütün kanlı yüzünü bilen ve ortak olanların çoğu yurtdışına kaçmış olabilir. Diğer kandırılmış masumlar ise yüzbinlere ulaşabilir ve onlara ve ailelerine karşı acımasız davranmak ve hukuksuz davranmak yeni travmalara yol açabilir.

Geldiğimiz noktada insan hakları ve demokrasi ihyiyacını her şeye rağmen ön sırada tutmalı ve ayrıştıran düşmanlaştıran siyaset alışkanlığını terketmeliyiz. Partiler ve liderler arasında başlayan iletişim, eksiklerine rağmen olumludur.Tekrar geçmişe dönülmemelidir.

Ordumuz başta tüm kurumlarımız şeffaflaşmalı sağlıklı reform için bu bir fırsat sayılmalıdır.

Sonuç olarak yaşadıklarımız kolay unutulmayacaktır. Bundan sonra iktidarın kadroları arasında paralelciler olmayacaktır ama Kemalistler olursa kimse şaşmamalı!

Din istismar edildiğinde nasıl inanılmaz bir güce eriştiği gözler önünde sergilenmiş önemli deneyimler yaşanmıştır. Laik yaşam ve kazanımlarımız için Atatürkü bir kez daha minnetle, demokrasi şehitlerini rahmetle anıyorum.

Yayın Tarihi
31.07.2016
Bu makale 1935 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!