Yazılı ve görsel basın yine malzemesini bulmuş, yerden yere vurulacak unsur kendimiz isek, aşağılamada ve eleştiride üstümüze yok. Ne o bir Alman TV kanalı gizli kamera ile ve bir Türk kızını alet ederek, bazı yerlerde Türklerle Almanlara farklı fiyat uygulandığını tespit etmiş, bunu da marifetmiş gibi tekrar tekrar yayınlamış.
İşlerine yarayacak görüntüleri elde edene kadar kaç namuslu vatandaşın kapısını çaldılar acaba? Bir restoranda geçen örnek hariç verilen imaj, Türkiye’de her kes yabancıları kazıklıyor!!! Restoran örneğinde de, istedikleri görüntüyü elde edebilmek için birçok restoran gezdiklerine eminim. Sonunda, sırf kazık yiyebilmek için sürekli yemek yiyip, para harcamaktan bıkmış olmalılar ki, Türkiye turizmini baltalamak için kullanılabilecek bu en değerli örneği, birazda tarafsız olduklarını belgeler düşüncesi ile, lehimize kullanmak zorunda kalmışlar. Diğerlerinde belli ki işlerine geleni bulana kadar deneyip, bulduklarını cımbızla çekerek Türkiye’yi karalama amaçlarına malzeme yapmışlar.
Ya biz ne yapıyoruz, “Türkiye yabancılar kazıklanır” vurgusunu hemen kabullenip kendimize sayıp sövüyoruz. Peki ya onların senelerdir bize yaptıkları??? Eh! tabii biz hakkediyoruz, gıkımız çıkmıyor, adamlar ne yapsın!!!
İşte bu aşağılık kompleksimiz ve hak aramayı kendimize layık görmeyen basiret eksikliklerimizle, yıllardır ezilip duruyoruz. Canı yanan anlık feryat ediyor, ya sonra!!! Sonra nasıl olsa geçiyor ve unutuluyor. Kimse hiçbir şeye yarın benim de başıma gelebilir düşüncesi ile bakmıyor, o an için “bana dokunmayan bin yaşasın” deyip geçiyor. Ama kazın ayağı öyle değil, bir gün mutlaka ucu onlara da dokunuyor.
Biraz da yabancıların bize yaptıklarına bakalım, sonra hangisi daha çok ses getirmeli siz karar verin;
Hiç vize işleri ile uğraştınız mı?
Bu konuda bize yaptıklarının yarısını onlara yapsak, herhalde medyalarında günlerce işlerler. Bizde bugüne kadar bir tek televizyon veya gazete vize çilekeşlerinin neler yaşadıklarını gündemine aldı mı?
Telefonla randevu verirken, önce hatlar dolu diyerek, sonrasında bir sürü gerekli gereksiz soru sorarak insanları bir saate yakın telefon başında tutup masrafa sokmak ve bir de utanmadan bu görüşme için insanlardan para almak, KAZIKLAMANIN DİK ALASI DEĞİL Mİ?
YA AKILLARINA ESTİKÇE 100% ARTTIRDIKLARI VİZE ÜCRETLERİ?
Bir tarafta Demokrasi havariliği yapıp, diğer tarafta bireylerin gururunu, kişiliğini taciz ederek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına alenen “size güvenmiyorum, hepiniz potansiyel yalancı, kaçak ve suçlusunuz” demek, insanları kazıklamaktan çok daha vahim değil mi?
Konsolosluk olmayan bir şehrimizden,okulları kanalıyla ve öğretmenleri nezaretinde,lisan amaçlı birkaç hafta yurt dışına çıkacak reşit olmamış ufacık çocuklara vize vermek için bile, “çocuklarınız terörist veya kanun kaçağı olabilir, şu şehirdeki konsolosluğuma gelip parmak izi vermeleri gerekiyor” demek, insan değeri ve insana saygı, kavramları ile ne kadar bağdaşıyor?
Bir yıllık vizesi olan annesinin pasaportuna kayıtlı 5 aylık çocuğu; “pasaportta çocuk için de ayrı vize olmalıydı” diyerek ve Türkiye Sefareti dahi devreye girdiği halde; inatla, küstahça ve vicdansızca, havaalanından gece vakti Türkiye’ye geri göndermek, hangi insanlığın mahsulü?
Bunlar benim yaşadıklarımdan bir kaçı. Vatandaşlarımız her gün bu olayların yüzlercesini yaşıyorlar. Bizim duyarlı medyamız, gizli kameralarımız nerede? Eziyet edilen, aşağılanan insanlarımızı kim koruyacak?
Bu durum beni kahrediyor ve Türkiye’nin duyarlı medya mensuplarını göreve çağırıyorum