Bizi ‘’bize’’ soranlar…

Aslında yaşandığı konuşulan olumsuzlukların çoğu büyük yanılgılardan ibaret.  Zaten turizm sektöründe aralıksız olarak  felaket çığırtkanlığı yapmak, iyice moda oldu. Oysa ‘’gerçekler’’ gerçekten böyle mi, bu Ülke, turizmde yıllar süren çok zahmetli süreçlerden geçti ve bugünlere geldi. Şimdilerde ise birçok şey yerli yerine oturmaya başlamış durumda iken, felaket çığırtkanlığına devam edenlere ne zaman tepki gösterilip ‘’dur’’ denilecek acaba?

Ülkemiz, turizm Sektöründe ilk çeyrek yüzyılı geride bırakmaya hazırlandığı bu henüz girdiğimiz yeni yılda, bu sektöre hizmet vermiş ve halen vermeye devam eden kişiler olarak arkamıza doğru yaslanıp şöyle geriye doğru baktığımızda, aslında nerelerden nerelere geldiğimizin hikayesi film şeridi gibi hızla gelip geçer gözümüzün önünden. Yolun, suyun, alt yapının olmadığı dönemleri hatırlayınız. Değme korku filmi setlerine taş çıkartan bir çevre, aynı pişkinlikle sırıtarak trajik komik sahnelere dönüşürdü çoğu kez. İçinizde bu görüntüleri hatırlayanlar olacaktır mutlaka. Çok uzun bir zaman değil, işte alt tarafı 20 – 25 yıl önceki manzaralar ve çabucak geçmiş bir çeyrek yüzyıl olarak.

Onlar ve Bizler…

Bugün bulunduğumuz nokta itibariyle, sektörün içinde bulunduğu günümüz koşullarını hangi kriterlere göre ve nasıl değerlendireceğiz. Turizm sektörünün geleceğini büyük ölçüde ilgilendiren en önemli sorunun cevabını bulmak gerekiyor acil olarak. Bu sorunun cevabını bulduğumuz an itibariyle, bizi ‘’bize’’ soranlardan artık kurtulup, bizi başkalarının değerlendirmesine imkan tanımış olcağız. Halen bunu başarmış değiliz. Sektörümüzde elbette çözülmesini beklemeyen   yığınla sorunlar var. Ancak bundan böyle farklı bir yapıya bürünerek yabancılar ile sosyalleşmek kaçınılmaz hale gelmiştir. 

Konunun etrafında dolaşmak yerine hemen işin özüne geçeceğim.

Bizler kendi kendimizi eleştirmeye devam edip etrafımızda olup bitenleri görmezden gelirken, Ülke rakiplerimiz kendi mahalli liglerini çoktan kurmuş, orada kendi aralarında kıyasıya mücadele etmekteler.

Tabelanın ön sıralarında yer alan Almanya, İspanya, İtalya ve Fransa dört büyükler olarak her yıl kendi aralarından başka bir şampiyon çıkartmakta, bazen şampiyonluklar bir Ülkeye arka arkaya gitmektedir. Hedeflenen yıl şampiyon olamayan ülke, bunun sebebini çok ciddi olarak araştırmakta, maratonun sonunda hatalar cımbız ile ayıklanmakta ve sonrasında mercek altına alınmaktadır. Yunanistan, Portekiz, Tunus, Cezayir, Malta, İskoçya gibi yine aynı ligde oynayan ve daha alt sıralamada yer alan ülkeler ise şampiyonaya ayrı bir heyecan ve renk katmaya devam etmektedirler. Ülkeler bu şampiyonada hepsi adeta birer takım ruhu içerisinde hareket etmekte, oyunu kurallarına uygun olarak oynamaya gayret göstermektedirler. İyi bir forvet, orta saha, defans ve kalecisi ile oyuna konsantre olup her hafta puan toplamaya çalışmaktadırlar.

Antrenörler; kadroları tecrübeli, aralara monte edilmiş  genç, dinamik ve alternatifli oyuncuların bulunduğu takımlarında çeşitli oyun varyasyonları deneyerek ideal kadrolarını ve oyun stillerini geliştirmektedirler. Oldukça etkili, heyecan verici oyunları ile takımlar izleyici toplamaya devam etmektedirler.

Seyirciler ise takımlarına verdikleri destek ile onları adeta şaha kaldırmakta ve tüm hücum hatlarına yeniden moral motivasyonu vermektedirler.   Bizler artık kendi kendimizi ölümüne eleştirmeyi bırakmalı, kendimizi aynı sektörde faaliyet gösteren başka Ülkeler ile kıyaslamalı, onlar ile aramızdaki eksiklerin ne olduğunu, bizlerin hangi potansiyele sahip olduğunu ve daha iyi duruma gelmek için yapabileceklerin analizini çıkarmalıyız.

 

Buna göre;

1-Öncelikle yerden kalkmalı, üstümüzdeki tozlardan silkinmeli , 2-Turizmin sadece otelcilik, acentecilik ve rehberlikten ibaret olmadığını idrak ederek kabul etmeli, 3-Doğa ve Çevre ile barışık hale gelmeli, 4-İnsanlara insan olarak değer verilmesi gerektiğini kabul etmeli,            5-Bizler ile aynı havayı soluyan, çoğu zaman fark etmesek bile bizler ile üzülüp bizler ile sevinen sevgili hayvan dostlarımızın haklarına saygı göstermeli, 6-Ülkemize gelen yabancı misafirleri  yolunacak bir kaz gibi görmemeli, 7-İstanbul, İzmir, Antalya, Efes, Pamukkale, Kapadokya gibi şehir ve ören yerlerinin dünyada başka bir eşinin olmadığını, 8-Şeftalinin, domatesin, salatalığın, kavun ve karpuz tatlarının en lezzetli olanlarının sadece bizim ülkemizde yetiştiğini, 9-Rakı ile Balık’ın arasına sadece Roka’nın girebileceğini, böylelikle bu muhteşem üçlünün adeta ayrılmaz parçalar olduğunu, 10-Ülkemize has hava ve kokunun hiçbir Ülkede olmadığını, denizin deniz gibi, kekik’in kekik gibi, rüzgarın uğultusu, martıların sesinin sadece Türkiye’de farklı çıktığını, 11-Denizdeki dalga seslerinin bizim kıyılarımızda bir başka çıktığını, 12- Türkiye’nin gerçekten Türkiye gibi koktuğunu, evde yapılan salçaların, tarhanaların ve tereyağlarının, Karadeniz’de pişen ekmeklerin ve çayın deminin kokusunun, 13-Sazın telinin, kanunun taksiminin, kısaca çeşitli müzik nağmelerimizin çevrelediği ortamda dahi yaşamanın insana yeterli geleceğine

Kısacası Türkiye’de yaşamanın bir ayrıcalık olduğuna inanın sevgili okuyucular….

Hadiseye bir başka pencereden bakacak olursak;

1 – Avrupa’nın eskimiş ve köhneleşmiş tesislerine bakıldığında, Ülkemizdeki turistik tesislerin hepsi son derece modern, bakımlı ve ihtişamlı görüntüleri ile gözleri kamaştırmaktadır.           2 – Turistik tesislerin gerek alt yapıları, gerek bulundukları bölgeler ulaşım açısından kolaylık sağlamaktadır.  3 – Tesislerde mevcut yiyecek ürünleri Avrupa’da kolayca bulunmayan, bulunduğunda tazeliğinden şüphe edilen ve astronomik fiyatlara satılan ürünlerdir. Ortalama Avrupalılar zaten satın almak istemesi halinde bile, pahalı olması nedeniyle çoğu insanlar için hayal olmaktan öteye gidememektedir. 4 – Turistik tesislerimizde çalışan yüzlerce ve binlerce genç personelimiz, çalışma şartları ne olursa olsun özveri ile çalışmakta, tesiste misafir olarak kalan Türk ve yabancı misafirler mümkün olduğunca iyi bir hizmet vermeye gayret etmektedirler.  6 – Doğa ve iklim şartları neredeyse sahile kıyısı olan tüm Avrupa Ülkelerinden daha avantajlıdır.

Tüm bunların ötesinde; İyi bir hizmetin ucuza alınamayacağını, pahalı bir hizmetin ise her zaman iyi olmayacağını anlayalım artık. Sevgili acenteci ve Tur Operatörü dostlar; bu Ülkeyi artık ucuza satmayı bırakın, sizler her zaman kazanç yollarının başında oldunuz, ancak otelci dostlarınız neredeyse uçurumun eşiğine geldi. Onlara bir el verin ve kazanç metotlarını tekrar ve birlikte irdeleyin.

Sevgili bakanlık yetkilileri; etkili projeler geliştirip sektörün sırtından bu kamburu artık aldırın. Oyunu kuralına göre oynamaktan başka alternatif kalmadı. Şampiyonlar liginde oynadığınız bu oyunda, kaleci ile karşı karşıya kaldığınızda, bence topu ters köşeye atın,  yazdırın artık sayıyı, belirleyin skoru ve alın bu maçı.

Can Bekin – cbekin@gmail.com

Yayın Tarihi
04.01.2010
Bu makale 11436 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!