TÜRKOLOG

Biraz Felsefe 2

Tanrı Ve Görev

İnanç sahibi müminlere Tanrı,

Kaçmalarına, savsaklamalarına imkan vermeyen

Görevler vermiştir.Bu görevler yapılacaktır.

Yapılmazsa cezası çok ağırdır.

Yedi katlı cehennemi vardır yerin altında,

Yerin katmanları bilimce algılanmış olsa da,

İnanç devam etmektedir.

Katran kazanları kaynamaktadır,

Tanrısal görevlerini yapmayan günahkaârı kullar için.

Cehennemde Kullar yandım” deyince ateş verir,

“Su” deyince

Cehennem zebanileri, “ zakkum” suyundan yapılmış, zehirimsi sıvıyı sunarlar.

Tanrısal zulüm devam eder, kulun beyin algısında.

Aslında Tanrı’yı sevgi ve hoşgörü algısı olarak algılayabilse Kul.

Kin olmaz insanlar arasında. Din ve inanç savaşları da olmaz.

 “ 72 millete aynı gözle bakılır,

 Kindar ve Dindar nesil algısı” Dünyayı yaşanmaz kılan bir bakış açısıdır.

Kendi sevgisinden evreni yaratmıştır, diye algılanmalı

Tanrı.

Tanrı’nın temsilcisi olduğunu söyleyen kimseler tarafından kullarına duyurulan Tanrısal vazifeleri

Bir defa kabul etti mi insan,

O görevleri yapmak zorundadır, kendince.

Dönüşü yoktur bu yolun, bu algı kişinin hür iradesi ile kendi kabulüdür. 

Bu kabulden döndüğü zaman inanan kul,

Vaaz edilen dinden çıkmıştır.

Katli gereklidir, aynı inanç sahipleri diğerlerince

Aynı anlayışta olursan kardeş, olmazsan Kafir.

“İşid “ bu mantıkla hareket eder.

Alevi ve diğer Müslüman algıları, “İşid “ tarafından küfürle suçlanıyor.

 “İsrail, kendi dinini yaşıyor, düşmanımız değil,

 Müslüman olupta,

Asr-ı saadeti yaşamayanlar düşmanımız “ diyor.

Beyin yapılarındaki sosyolojik sebep bu… Bize göre safsata,

Onlara göre vazgeçilmez kural.

Peki Tanrı kullarına böyle bir görev verdi mi?

Dini kıssalarına göre verdi.

Her yeni gelen din, bir önceki dini tanımıyorum.

“Tanıyorsam da en son din benim”der.

Yeni dini vaaz eden kişi Tanrı adına, bu algıyı işledi beyinlere.

“Tanrı beni dünyadaki insanlara, yeni buyruklarını ,

Tebliğ etmekle görevlendirdi.

Uymayanları kafir ilan etmemi, yeni buyrukları tebliğ etmemi emretti.

Uymayanları öldürmemi ,

Mal ve kazanımlarını, karılarını, kızlarını bana helal kıldı”. 

Diye Tanrı ile ilgisi olmayan kurallar dayattılar insanlara... Bu Şeyhler Şıhlar.

Ne yapmalıydı güçsüz, zavallı insanlar?

Dinlere göre Tanrı,

Yarattığı evrenle, kendini insanlara belli etmiş,

Yarattığı evrenin bir kenarında oturup, kullarını kontrol ediyordur.

Veya meleklerine ettirir. İnsanları manevi baskı altına alır.

 Tek Tanrılı dinlerde böyledir bu algı.

İlk insanlarda da vardır.

Eski Türk inancında, Gök Tanrı inancı vardır. Tanrı göktedir. 

 Tanrı Bayülgen  16 kat gökte yaşar.

Yer, gök, çocuk Tanrıları vardır.

Tevrat’ta Tanrı alemleri altı günde yaratmış, bir gün dinlenmiş,

İslamda "Ol” emri ile oluvermiş.

Her dinin evreni izah ediş tarzı farklı. Budizm, Zerdüşt, Taoizm, Maniheizm v.s.

İslam algısında Tanrı,

7 kat Arş-ı ala’da, evreni kontrol etmektedir.

İslam inancındaki gök 7 kattır.

Tanrı Arş-ı aladır, insanları kontrol eder.

Hz. Muhammed Arş-ı ala da Tanrı ile görüşmüştür.

İslam algısına göre Arş-ı ala’nın yeryüzündeki simetriği Kabedir. 

İslam Tanrısı,

Her insan için iki melek tayin etmiştir.

Bunlara Kıreymen kitabı melekleri denir.

Biri sol omuzumuzda, biride sağ omuzumuzda.

Soldaki günahları yazar, sağdaki sevapları yazar.

Müslümanları iyi şey yapmaya zorlar.

Bu algı iyidir. İnsanları kötülük yapmaktan alıkoyar.

Ölünce kabirde Talkın’dan sonra defterlerin eline veriliverir.

Meleklerce;

Dünyadaki tüm eylemlerin yazılıdır bu defterlerde.

İlk önce sağ taraftaki melek verirse defterini,

İşin tamam, kıyamete kadar cennet bahçesidir kabrin.

Soldan verilirse yandın…

Yılanlar, akrepler, korkutucu hayvanlarla başbaşasın kıyamete kadar.

Kıyamette dirildin insan oldun, hesap verme günü.

Mizan kuruldu, hesaba çekildin, aklın Sıraat köprüsünde,

Bir geçersen cennettesin, geçemezsen cehennemde.

Sokrat;

“Zengin nekadar günah işlerse işlesin,

Kurbanın büyüğünü alır, uçuverir Sıraattan,

Olan garibe olur” diyor. İslamdan bin yıl önce M.Ö.600 yy.da

Zaten Sırat’tan geçmekte çok zor. Bin yıl iniş, bin yıl yokuş,

Gecenin zifiri karanlığından karanlık, kıldan ince, kılıçtan keskin,

Geç geçebilirsen .

Yunus Emre demiş 800 yıl evvel 

“Yiğitisen sen geç, ol köprüden A…. Tanrı”.

Tanrı,

Zehin algımızda bize gelen sonsuzluk mudur?

Bu sonsuzluk korkutucu mudur?

Yoksa;

Dünyadaki bütün fiiller yani hareketler biz miyiz?

Hareket ve varlık bizim algımız mı?

Evren Tanrı’nın fiili,

Tanrı bizde fiil midir?

Bu konuda tasavvuf olgusu ortaya çıkar.

Eflatun, culuktan kabalayı oluşturan filozof M.Ö.2.yy.Hiptonnun

Gelişen tavavuf algısından Neşet eden, Muhiddin-i Arabi,

Papaz, sonradan filozof Siponoza  tabiatta aynileşme... (einfuhluğ)

Tabiatı Tanrı görme, anlayışını geliştirdiler.

Hangisi doğru? Doğru yok. Düşünmeye devam.

Ağustos ayında Mogolistan’da Hun coğrafyasında idim.

Bozkır insanı, tabiatın ruhu olduğuna inanıyor.

99 ruh varmış. . Belki islam algısındaki Tanrı’nın 99 sıfatı,

Buralardan neşet etti. Kim bilir?

İyi bir Şaman bu ruhun dokuzu ile temasa geçebilirmiş.

Tabiatın bir ruhu varmış.

Suyu kirletmiyorlar, yere çöp atmıyorlar, tabiata saygı duyuyorlar.

Tabiat kutsal diye. 

Tüm dinler Tanrı’yı iyilik olarak algılar.

Kullar iyiliğin işçileridir. Öyle olmalıda.

Tarihe baktığımız zamanda; hiçbir dinden iyilik çıkmamış.

Tüm savaşların sebebi, Din ve ideolojiler olmuştur.

Peki bir soru soralım mı?

Tanrı nasıl bir iyilik ki,

Zamanda kulları dünyayı kan gölü haline getirmiş.

Kulları üzerinde iradesi geçerli olmamış mı?

Barış ve adaletten yana.

Soru sormak günah değil

Mutlak…

Sorularımızdan Tanrı niye alınsın?

Alınırsa kendini Tanrı’nın askeri belleyen menfaat şebekeleri alınır.

Tanrı’yla düşünmek, Tanrı’da etkin olmak,

Tanrı’da büyümek insanın işi değildir.

Tanrısal algıların barışıklığını, Laiklik ilkesi sağlamıştır.

Kim nasıl inanırsa inansın,

Laiklik 1055 yılında Selçuklu Sultanının Tuğrul Bey’in kuralıdır.

Halifeye “Sen dünya işlerini yap, ben senin güvenliğini,

Geçimini sağlarım” demiştir.

Herkes Tanrısal görevini inandığı şekilde yapsın.

Tanrı’nın her dinin mensubuna verdiği görev farklıdır.

Farklılıklara saygı duymak

Laikliktir.

                                                                                                                     14.06.2016

                                                                                                               Karadere Beydağları

                                                                                                                                                                           

Kaynak:

Dekart üzerine tetkikler

Laberthonniere

Çeviri Mehmet Karasan 1959 Basım

Yayın Tarihi
29.09.2016
Bu makale 1795 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!