Bilinçleri yönlendirmek (1)

ccicek@akdeniz.edu.tr

 

Manipülasyon (Hileli yönlendirme) ile insanların bilinçlerini yönlendirmek, son derece etkin yöntemlerin başında gelmektedir. Ancak insanları manipüle etmek, çok da kolay bir yöntem değildir. Üstelik manipülasyon gibi güçlü bir silahı kullanabilmek için, hedeflediğiniz insanların, algı biçimlerini, tutumlarının oluşumunu etkileyen unsurların neler olduğunu bilmek, son derece önemlidir.     

Günümüzde bu yöntemi kullanmak isteyen, ister siyasetçiler, ister reklâmcılar ya da diplomatlar olsun, bu temel algı ve tutum oluşumunu etkileyen unsurları bilmeksizin, başarılı olmaları söz konusu olamaz. Bireylerin algılarını ve buna bağlı olarak tutumlarını etkileyen, pek çok temel etken vardır. Bunların başında da kültür gelir. Toplumların kültürel yapılarını ve buna bağlı olarak inanç, dil, gelenek, tarih, toplumsal yapı ve yaşam biçimlerini bilmeksizin, o toplumların bireylerini etkilemek, toplum üzerinde isteğimiz değişimleri gerçekleştirmek zordur.

Bu bağlamda, bireysel ve kişisel tercih miti, yansızlık miti, değişmeyen insan doğası miti, sosyal çatışmanın mevcut olmadığı miti ve medya plüralizmi miti gibi temel mitlere başvurulmaktadır. Ve bu mitler eliyle, manipülatif etkiler yaratılmaya çalışılmaktadır. Söz konusu mitleri ele alacağımız yazı dört bölümden oluşacaktır.

 

Bireysel ve Kişisel Tercih Miti

            Manipülasyonun en belirgin haliyle Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gözlenen en büyük zaferi, batının gelişiminde katkısı olan, özel tarihi koşulların sunduğu avantajı kullanarak özgürlük tanımında, bireysel boyutunun sahip olduğu önemi, aşırı derecede abartması ve bunu tartışma götürmez bir gerçek olarak takdim etmesidir. Bu durum, özgürlük kavramının iki farklı amaca hizmet etmesini mümkün kılar. Bir yandan üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde bulunması gerektiği savunurlurken, öte yandan bu hak, kişinin varlığının vazgeçilmez bir öğesi olarak savunulmaktadır. Kişinin mülk edinme hakkı olmadan, kişiliğinin korunmasının mümkün olamayacağı yolundaki bir inancın pekiştirilmesine çalışılmaktadır. Manipülasyon binası, işte bu asli temel üzerine inşa olunmaktadır.

         Bireysel tercihin insan özgürlüğü ile özdeşleştirilmesi olgusunun tarihini, on yedinci asır bireyselliğine kadar götürmek mümkündür. Her iki kavramın omuz omuza birlikte vücut bulduklarını, pazar ekonomisinin ürünleri olarak ortaya çıktığını görmekteyiz.

         Teknolojik gelişmelerin desteğini de arkasına alan özel mülkiyet, verimi önemli ölçüde arttırdı. Endüstriyel ve politik süreçlerde bireysel bağımsızlığa büyük önem atfedilir oldu. Özgürlüğün kişisel bir sorun olduğu, kişi haklarının gurup ya da toplum haklarının önünde seyretmesi gerektiği ve sosyal organizasyonun tabanını oluşturduğu yönündeki görüşler, maddi ödüllerin ve boş zamanın artması ile birlikte itibar kazanır oldu. Bütün bu gelişmelere rağmen, batı toplumlarının tüm sınıfları arasında, bu koşulların eşit olarak dağıtılmadığına ve dünyanın geri kalan kısmında da, var olmaya bile başlamadıklarına dikkat etmek gerekiyor.

         Söz konusu gelişmelerin ülkemizdeki yansıması da, 1980 darbesinin ardından Özal’ın iktidara gelişi ile başlamıştır. Liberalleşmenin tohumlarının atıldığı o yıllardan günümüze kadar geçen süreç göz önünde bulundurulduğunda, bireyselcilik mitinin, ülkemizdeki yansımalarını da net bir biçimde görebiliriz. Günümüzde bireysel girişim ve başarı her şeyin önünde gelmektedir. Özgürlüklerin gelişiminin, bireylerin önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile mümkün olacağı savı üzerinde durulmaktadır. TCK 301. maddesinin kaldırılması talepleri de, yine aynı şekilde, bireysel düşünce özgürlüğünün önünde bir engel olarak görülmektedir. Ve kaldırılması için çok ciddi tartışmalar yaşanmaktadır. Avrupa Birliği’nin de baskıları ile toplumsal birlik anlamını yitirmeye başlamış, bireysel özgürlükler, diğer bütün değerlerin önüne geçmiş durumdadır. Öyle ki; Türkiye’nin ulus devlet yapısını bozabilmek için, etnik yapılar harekete geçirilmeye çalışılmakta, etnik özgürlüklerin önü açılmaya çalışılmaktadır. Ulus devlet anlayışı, bireyselcilik mitini öne sürenler için, anlamsız ve gereksiz bir anlayış olarak topluma yansıtılmaktadır. Bireyin özgürlüğünün, toplumun da özgürlüğü olduğu iddiaları ile insanların kafaları karıştırılmak istenmektedir. Oysa hangi toplum vardır ki; birey-sel özgürlüklere bağlı olarak varlığını sürdürebilmiş olsun.

         Bugün geldiğimiz noktada, özel girişimi ön planda tutan bir sistemin gelişmesi, kişisel tercih-birey özgürlüğü kavramlarının giderek güçlenmesi kaçınılmaz bir hal almıştır. Günümüzde büyük holding yapılarının, özel girişim ruhunun abideleri olarak görülmesi, toplumun geleceğinin belirlenmesindeki etkileri de düşünüldüğünde, bireyselcilik mitinin ne denli etkili olduğunu anlayabiliriz.

 

Yayın Tarihi
27.12.2007
Bu makale 9382 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!