BAHAR RÜZGARLARI

Her yıl bahar aylarında esen hafif serin mevsim rüzgârları, alır beni götürür uzak hayallere; özlemim her zamankinden fazla artmakta. Doğa üyelerinin kol kola vals edercesine yaydığı bin bir türlü kokunun büyüsüyle, daha bir ihtişamlı durur bu yöre. Ağaçların yaprakları esen rüzgâr’a eşlik eder, gizem dolu sözcükler fısıldar dinlemek isteyenlere.

 

Onlar, ihtişam içinde yaşayan kıskanılası bir toplum yarattılar ve onun birer üyesi oldular. Eğitim, öğrenim ve Medeniyetin doruklarında gezinen, dünyanın ilk kütüphanelerinden birine sahip, döneme ait en büyük tiyatrosunda sergilenen sanatsal faaliyet içinde, ticaret ve tarım sayesinde refah içinde yaşayan bu güzel insanlar topluluğu. Zor değildi onların yaşamı, yarınlara ve geleceklerine dair endişeler yaşamadılar.

 

Bereketli bağlarda yetişen üzüm çeşitleri, onlarca çeşit meyve, zeytin ve çam ağaçları arasında bulunan çok tepeli bu bölgedeki büyülü yaşamın kollarında, keyif alarak yaşama şansına sahip oldular.


Deniz ticareti ile uğraştılar, doğuyu batı ile birleştiren bir köprü görevi üstlendiler adeta. Tanrılar onların bolluk ve bereket içinde yaşamalarını istemişti bir kere.

 

Yönetim biçimleri demokrasinin ilk temel taşları niteliğini taşımakta, dünya tarihinde hak, hukuk, sosyal adalet ilk defa burada tanımlanmaya ve ilk defa yorumlanarak 
uygulanmaya başlanmıştı. 

Toplumun bireyleri, birbirleriyle son derece ahenk içinde yaşamaktaydı. Sosyal statü ve sınıf farklılığı olmasına rağmen; onlar, toplumda uyumlu yaşamanın sihirli yöntemini bulmuşlardı, kibarlık, nezaket ve anlayış ile.   

 

Halk meclisinin İlk örneği yine burada filizlenmiş, şekillenmiş ve kök salmaya başlanmıştı. Filozoflar, düşünürler, şair ve edebiyatçılar eserlerini burada meydana getirmekteydi.


Bahar rüzgârları esmeye devam ediyor, beyaz elbiselerinin içinde masal perilerini andıran kadınların saçları erkeklerin bedenlerini sarmakta ve sarılmaktaydı. 
Saflık ve kirlenmemiş bir toplumun bireylerinin simgesi oldular. 

En güzel aşklar burada yaşandı, yüzyıllar sonra hatırlandı. Kırlarda çocuklar koşmakta; dolunayda pırıldayan yakamozlar ahenk ile dans etmekteydi.

 

Onlara özenen ve sahip oldukları ihtişama kavuşmak isteyen birçok kavim oldu. Onlar, zaman zaman burada yaşayanları taciz ettiler ve ele geçirilmeye çalıştılar.

Bu topraklara sonradan yerleşmelerine rağmen, burayı kendi vatanları olarak görüp düşmanlara karşı her seferinde müdafaa ettiler. 

Yine böyle bir düşman taarruzu sonucunda şehir baştan aşağıya yakıldı ama onlar pes etmediler ve yaşadıkları bu güzel yeri yeniden inşa ettiler.

 

Yaşam böylece akıp gidiyor, sonsuzluğa doğru iz bırakırcasına. 

Evet, o izler günümüze kadar geldi. Zeytin ağacının altında yatıyorum, güneş  gülümsüyor yüzüme adeta. Ellerim izlerin üzerinde, yeniden ve bir kez daha hissetmeye ve yaşamaya çalışıyorum  o döneme ait özlemleri, bahar rüzgârı eşliğinde...

 

Biraz hüzünlü, biraz buruk ve birazda kıskanarak…

 

Yayın Tarihi
14.05.2008
Bu makale 972 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!