Ayna

Bildiğiniz gibi üç ayları yaşıyoruz.
Ramazan kapıda…
Öncelikle Ramazan ayının hepimiz için hayırlara vesile olmasını dilerim.
Bu aylarda beklide bizler kendimizi daha bir sık sorguluyoruz.
Elbette zaman zaman kendimizi sorgulamalıyız.
Özeleştiri yapabilmek önemli.

Ancak bunu yaparken kendi kendimizi çok hırpalamamalıyız.
Biliyorsunuz bizim tarzımız düşüncelerimizi sıkıcı olmadan
Aktarmaya çalışmak ve bunu çeşitli hikayeler ve fıkralar aracılığıyla
Yapmaya çalışıyoruz.


İşte yine bu meyanda bir hikaye ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Adamın biri,
ilk defa gittiği şehrin tarihi çarşısına uğradığında, bir dükkana girerek;
- Hatıra eşya almak istiyorum, demiş. Ne tavsiye edersiniz?
Dükkan sahibi yaşlı zat, adamı tepeden tırnağa süzüp:
- Buranın en meşhur malı, aynalardır evladım, demiş.
Ama onları almaya güç ister.
Adam, hiç düşünmeden:
- Ben, yaşadığım şehrin en zengin insanıyım, diye atılmış.
Benim için para önemli değil.
İhtiyar, dudak büküp:
- İnşallah gücün yeter, demiş.
Çünkü padişahlar bile alamadı onları.
Adam, ses tonunu iyice yükselterek:
- Benim elde edemeyeceğim şey yoktur!.. diye direnmiş.
Fiyatları ne kadar?
İhtiyar adam:
- Seçeceğin aynaya bağlı, diye gülümsemiş.
Günümüze ait aynaları normal fiyata alabilirsin.
Fakat eski aynalar pahalıdır. Hele hele antikalara gücün yetmez.
Ama geleceğin aynası bedavadır, fakat onu görsen pek beğenmezsin.
Adam, bu sözleri pek anlamamış.
Ama merakından çatlayacak gibiymiş.
Aynaları bir an önce görmek istediğinden,
yaşlı adamın koluna girip, dükkanın arka bölümüne geçmiş.
Yaşlı adam, elindeki baston ile işaret ederek:

- Sana ilk önce günümüze ait aynayı göstereyim, demiş.
Çerçevesi gümüştendir. Fiyatıysa sadece üç altındır.
Adam, duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş.
Ve ona bakarak saçlarını düzelttikten sonra:
- Bunun bir özelliğini görmedim demiş.
Evimde de bundan üç dört tane var.
Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:
- O halde bu aynaya bak!.. demiş.
Çeyrek asır öncesine aittir.
Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise yüz kese altındır.
Adam:
- Herhalde şaka yapıyorsunuz, diye gülümsemiş.
Böyle basit bir ayna, on altın bile etmez.
İhtiyar adam:
- Ben sana söylemiştim!.. diye kızmış. İsterseniz vazgeçin.

Adam, iş olsun diye aynaya baktığında,
bağırmamak için kendini zor zaptetmiş.
Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü,
onun yirmibeş yıl önceki haline aitmiş.
Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar
varmış bu görüntüde,
ne de yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.
Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal taşı gibi açılmış.
Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından,
sevdikleri geçiyormuş birer birer.
Büyük bir dehşet içinde:
- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış.
Bu geçen, kız kardeşim değil miydi?
Hem de henüz kanser olmadan önce.
Daha sonra, en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler,
adamın görüntüsü ardından. Her ikisi de, çeyrek asır önceki halleriyle.

Adam, dayanamayıp başını çevirmiş aynadan.
İhtiyar, ona sokulup:
- Bu işten vazgeç!. demiş.Zaten bir çok insan da öyle yaptı.
- Hayır!. diye itiraz etmiş adam.
Kardeşimi özlemiştim, dayımla teyzemi de.
- Peki!. demiş ihtiyar. Şu gördüğün bir antika aynadır.
Çerçevesi ahşaptır. Değeriyse bin kese altın eder.

Adam, oraya doğru ilerlerken, korkusundan vazgeçmiş.
Ama merakını yenemeyip aynaya baktığında,
küçük bir çocuk gibi çığlık atmış.
Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında.
Soluk yüzlü, incecik, dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.
- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış. Bu benim çocukluğum.
Cebimdeki sapan bile duruyor.
Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış.
Bu sefer, 30-35 yaşlarındaki halleriyle
annesi ve babası geçiyormuş geriden.
Daha sonra da, nur yüzlü dedesi.
Annesi, her gün defalarca yaptığı gibi, öpüvermiş onu yanağından.
Babası ise, er zamanki şakacılığıyla,
ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.

Adam, kaçarcasına uzaklaşmış oradan.
İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.
Yaşlı adam:
- Gerçek aynalar böyledir evladım!.. demiş.
Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.
Adam, biraz olsun kendine geldiğinde,
dükkandan atmak istemiş kendini. Fakat tam çıkacakken:
- Bedava aynalardan söz etmiştiniz, demiş.
Onu da merak ettim.
İhtiyar adam:
- Ona hiç bakma evlat!. diye atılmış.
Bu gün çok fazla yoruldun, kalbin dayanmaz.
- Mutlaka bakmalıyım!. diye ısrar etmiş adam.
Gördüğüm şeylere artık alıştım.
Yaşlı adam, çaresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak,
dükkanın döşemesi üzerine indirilen bir aynayı gösterip:
- İşte bu da geleceğin aynası!. demiş.
Çerçevesi altından olup bedavadır.
Ama onu hiç kimse almadı.
Adam:
- Geleceğin aynası ha!. demiş.
Üstelik de altından ve bedava...
İhtiyar, hiç sesini çıkartmamış.
Adam ise, emin adımlarla aynaya doğru ilerlemiş
ve bakmak için yere eğildiğinde oracığa yığılıp kalıvermiş.

Yaşlı adam:
Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve
ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evladım, demiş.
Senin de gücün yetmedi demek ki...
İhtiyar adam, müşterisinin cansız vücudunu kucaklarken,
onun aynadaki görüntüsüne bakmış.
Kuru bir iskelet görünüyormuş...


Hayırlı haftalar, hayırlı başlangıçlar…
Ecz. Hasan KİLİT
Muratpaşa Belediye Meclis Üyesi

Yayın Tarihi
07.07.2013
Bu makale 9673 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!