BAKIŞ

Avrupa’daki Seyahat Acenteleri Satış Elemanlarının Ruh Hali…

Bir turizm sezonu bundan daha çılgın olamaz… Ne iyi, ne de kötü… Sadece çılgın…
Hiçbir verinin önceki yıllarla kıyaslanamayacağı, hiçbir verinin ileriki yıllara gösterge kabul edilemeyeceği, belirsizliklerle dolu bir küresel turizm hortumunun tam ortasındayız.

Bu fırtınan ortasında bulunan hortumun üstelik tam gözündeyiz, hiçbir rüzgâr yok ve yukarı bakarsanız, açık bir gökyüzü ve güneşi görürsünüz, oysa çok yakınınızdaki 360 derecenizde, yani her tarafınızda çok kuvvetli rüzgârlar, sıkıntılar ve korkular  var…
Gelişmeler çok hızlı, takip etmek zor, bugün trend olan, yani şu dakikada "in"  olan ertesi gün "out" olabiliyor… Eskiden 10 yıllık süreçlerde bir yaşanan piyasa akımları artık yıl içerisinde yaşanıyor.

Seyahat acentaları tedirgin
Günün istatistiklerinin, nispeten olumlu verilerini geleceğe dair bir "forecast" olarak görmüyorlar, kendi içinde o kadar şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor ki, sayısal olarak iyi giden bu turizm sezonunda bile turizm uzmanları sevinemiyor, sinsi ve gizli bir tedirginlik
yaşıyorlar… Büyük bir stres yaşıyorlar ve ancak en tecrübelileri, öldürücü bir hortumun, sahte huzur veren iç gözünün ortasında bulunduğumuzu biliyorlar.

Genelde son 10-15  yıl öncesine kadar elde ettiğimiz verileri, denklemleri doğru hesaplamak için kullanabiliyorduk. Ama bu sene çok bilinmeyenli bir denklemi nasıl çözeceğiz diye düşünüyoruz. Zira elimizdeki x, y ve z'nin değerleri bilinmiyor, veriler aldatıyor, müşteri profili, ekonomik yapı, destinasyonların ürün dokusu ve çekiciliği, devamlı değişiyor. Buna ek olarak bütün dünya siyasi, toplumsal ama en önemlisi ekonomik bir krizle çalkalanıyor.

 

Kıta Avrupa'sında bile şiddetle hissedilen ekonomik krize rağmen, insanlar
çılgınca tatil yapma isteği duyuyor. Avrupa orta-direği fakirleştikçe, daha çok seyahat ediyor.

Ortalama tatil paketleri bu yıl geçen seneye göre ortalama yüzde 4,3 arttı ve yükselen enerji fiyatlarıyla, daha da artıyor. Eskiden 29 Avro'ya Mallorca veya Antalya'ya uçabilen bir Avrupalı, artık sadece akaryakıt farkı olarak 100 Avro ödüyor. Ama artan maliyetler ve
fiyatlara rağmen, daha çok seyahate çıkıyorlar.

"Fakir – zengin uçurumu" artık Avrupa'da da müzmin hale gelmeye başlıyor.

Aynı zamanda Birleşmiş Milletler, dünya ekonomisinin ciddi bir sıkıntılı dönemin eşiğinde sallandığını ve bu yıl sadece yüzde 1.8 büyüyeceğini bildirdi. AB'de ortak para kullanan 15 ülkenin dâhil olduğu Euro Bölgesi'nde, enflasyon mayıs ayında yüzde 3,6 ile tekrar
tarihi zirvesine çıktı.


Fakirin giderek fakirleştiği ve zenginin her geçen gün daha zenginleştiği Almanya, İngiltere ve ABD'de, sadece sokaktaki vatandaş değil, "en sağlam temellere sahip" kurumlar olarak bilinen bu 3 ülkelerin bankaları da zorda.

Acaba neden? Bir bilen yok! Tam bilen yok!
Bilinen tek şey: Avrupa'daki adil ve eşit gelir dağılımı devrinin kapandığı… Artık çok zenginlerin dışındakiler, fakir olarak adlandırılıyorsa, orta direk kalmamıştır. Almanya'daki Gesellschaft für Konsumforschung – GfK (Tüketim araştırmaları kurumu)'nun yaptığı
araştırmaya göre, kişi başı aylık 1.000Euro'nun altındaki gelir grubu hızla büyürken, yıllık 100.000 Euro'nun üstündeki gelir grubu da aynı hızla büyüyor.

Zenginlerden oluşan blok'a uzmanlaşmış seyahat acenteleri, kulüpler ve
seçkin kataloglar ve satıcılar hitap ediyorken, arda kalan son orta direk ve fakirlerden oluşan blok'a internet satış siteleri, kitlesel kataloglar, seyahat acenteleri zincirleri, home-office ler, kapı-kapı gezen mobil (seyyar) seyahat acenteleri, teleteks, TV satış kanalları, gazete ve medya kuruluşları ve posta kutusu acenteleri hitap ediyor.

 

Son yıllarda beklentiler, tahminler ve hesaplar tutmuyor. Avrupa'da piyasaları sosyal-paylaşımcı-kitlesel turizmden eksklüsif-ayırımcı-özel-bireysel turizme doğru kayıyor. Aynı zamanda seyahat satış elemanlarına iki akımdan  baskı artıyor. Bir tarafta tecrübeli-bilgili ucuzcu tatil arayıcılarının didik-didik eden fiyat ve indirim ile ilgili soruları, öbür tarafta istekli, arzulu, detaycı exclusif müşterilerin aşırı talepleri.

 

Bu acımasızca artan kontrolsüz rekabet içinde acentaların günlük yaşamı iyice zorlaşıyor.

Peki, bu sene karşılaştığımız verileri neden geçen yıllarla kıyaslamamız gerekiyor ve bu verileri neden geleceğe yönelik x,y ve z'nin yerine kullanamıyoruz, neden bu kadar paradoksal gelişmeler yaşanıyor ve bunlar tam olarak hangileri?

En belirgin olanlara Haziran ayının bu ilk haftasında piyasa gözüyle bir bakalım:

Avrupalı seyahat acenteleri yapısal bir değişikliğe doğru gidiyor:
Geçen yıllara göre, "çok çeşit olsun, bende de olsun, müşteriye yok demeyelim" yerine, "az çeşit olsun, ama ne sattığımı çok iyi bileyim, çok iyi lanse edeyim ve özel isteklere cevap vereyim" düşüncesi yerleşmeye başladı. Yani, "Abi, ne ararsan var" yerine, "az var, ama en iyisi var" hatta “ biz, şu, şu, şu ürünleri artık satmıyoruz”  hâkim olmaya başladı. Diğer bir sözle, "işportacı" acenteden, nokta atışı yapan "uzman acenteye" bir dönüş yaşanıyor.

Almanya'da en son kurulan ve 6 ayda 300 üyeye ulaşan zincir seyahat
acentasının ismine bakınız: "Mein Reisespezialist" yani: "Benim tatil uzmanım".

Acentacılarda zihniyet ve businessplan'ları değişti. tek geçerli olan düşünce: Mevcut  müşterileri kaybetmemek, başka satış kanallarına kaptırmamak için çok değişik sunum ve yerel ve bölgesel sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler düzenlemek Bu organizasyonlarda boy göstererek, sponsor olarak  her yerde müşterilerinin karşısına çıkarak göz temasını kaybetmemek için çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Başka çare yok. Gitmediğiniz, katılmadığınız, görünmediğiniz yerleri başkaları hemen dolduruyor. Sokağa çıkmayan, müşterinin kapısının önünde nöbet tutmayan klasik
seyahat acentaları için artık bu acımasız, rekabetçi piyasalarda yer yok.

Aşırı rekabet yeni fikirleri ve yeni pazarlama platform'larını zaruri kılıyor. Bildiğimiz klasik anlamdaki kataloglar, büro-vari, bakımsız ve sevimsiz satış noktaları ve bir masa iki kasa türü acenteler, bir ürünün görüntü, teknik özellik ve fiyatları yansıtmasında yetersiz kalıyor. Bir ürünün kokusunu, tadını, rengini, ambiyansını, atmosferini yansıtan yeni sunum ve pazarlama platform ve aygıtları aranıyor. Seyahat acentaları ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Artık vitrinleme, sunum estetiği  ve ürün bilgisi ön plana çıkarılıyor. Seyahat acentaları sıkıcı büro görünümünden ziyade bir tatil beldesi veya bir otelin lobisinin bir parçası gibi tasarlanıyor ve  satış elemanının retoriği, hayal gücü, güvenilir "aura"sı ile güçlendirilerek, satışlar bir tatil havasında hoş bir mekânda gerçekleşiyor.

Herkes kendi durumundan şikayetçi:
Seyahat acentaları aldığı, Tur operatörleri ise verdiği komisyondan, oteller ise kendilerine ödenen düşük fiyatlardan şikâyetçi. Satış elemanları da aldıkları maaşlardan şikâyetçiler. Birçoğu sadece net 700-1500 Avro ile Avrupa'nın göbeğinde geçinemediklerini söylüyorlar.

Tek avundukları ise: kendileri ve aileleri için yapılan seyahat indirimleri ve ara sıra  küçük ek bonus kazançlar ile idare ediyorlar. Piyasalarda verilen hizmetlerin kar oranlarını artırmadan, turizm dinamiklerini memnun kılmak zorlaşıyor:

 

Tur ve seyahat paketini oluşturan her noktada; Destinasyon, otel, uçak, Seyahat Acentası, Tur operatörünün verimlilik endeksi, kar oranı düşüklüğü, herkes bir diğerinden medet ummaya sevkediyor.

Sonuç: Son yıllarda yapılan hataların artçıları ve sıkıntıları devam ediyor. Kaliteli, eğitimli, bilgili ve teknik satış kanallarını kullanabilen elemanları hem az ücret ödeyerek hem de onlara daha makul sosyal şartlar sunmayarak ellerinden kaçıran acenta sahipleri  bu
kaybı kapatmak ve sektör dışı şirketlerin saldırılarına karşı güçlenmek için çok hummalı bir çalışma başlatıyorlar. Yeniden güçlenen ve güçlendirilen seyahat satış elemanı orduları, tur operatörleri ile akilli programlar ve satış kampanyaları ile daha saldırgan ve çarpıcı müşterek çalışmalar için atağa geçiyorlar.

İlk hedef Online'ciler ve sektör dışı market ve kahveciler:
Esnek otel fiyatları ile piyasalara saldıran online acentalara karşı uzun süredir sabit  fiyatlı kataloglar ile yenik düşen acentalar, şimdilik yasal engellere takılmış olsa da, yakın zamanda bu önemli taleplerini elde ederek günlük taze fiyatlarla piyasalara geri dönecekler.

 

"internet'ten daha ucuz ve kaliteli ürün sadece seyahat acentasında" adı altında 5 duyuya aynı anda hitap edilecek, sadece fiyat endeksli değil, çok boyutlu tanıtımlar ve kampanyalar başlayacak ve başlatacaklar. Hatta başladı bile: şu sıcak yaz günlerinde bile Avrupa'da birçok yerde, yüzlerce seyahat acentesi ürün tanıtım toplantıları, şovları, ülke ve destinasyon geceleri, spor yarışları, turnuvalar, festivaller, güzellik yarışmaları, şarap
bayramlarında  tatil satış saatleri  düzenliyorlar. Bunları partner ülke ve şirketlerin ekip ve ekipman yardımları ile  görsel, akustik ve gastronomik bir şova dönüştürüyorlar. Artık sadece ürünün  fiyatı değil, özlem, duygu, fantezi, espri, sanat ve kültür yüklü sunumlar ile  otellerin ve destinasyonların kalite ve hizmet zenginliği ön plana çıkarıyorlar.

Sektörümüzde tüm dinamikleri memnun kılacak sürdürebilir kalıcı "kazan-kazan" sistemine  yeni temel hazırlıyorlar. Oteller ile ciddi kooperasyonlar, müşterek tanıtımlar yapıyorlar. Birbirlerine bonus sistemleri üzerinden destek oluyorlar.

Zira hem ürün, hem pazar tarafında rekabet durmak bilmiyor: Satış kanallarının çeşitliliği ve çokluğu ürün yelpazesini genişletiyor. Bu arada bazı destinasyonlarda tek boyutlu, birbirine benzer, kopyalama ürün bloklarıyla obezleşiyor. Bazı ürünlerin fiyatları dibe vuruyor. Bazı ürünler ise maliyetinin altında fiyatlara bile zor satılıyor hale geliyor.

 

Bazı destinasyonlarda piyasalara akan talep fazlası günlük last-minute ürünler piyasalarda pazarlama taktik ve planlamaları alt üst edip duruyor. Bu gelişmeler halen durmak bilmiyor.

 

"Dur" diyen yok. "Dur" diyecek otorite de  yok…

Satış ve kampanya kanallarının ve ürün çeşitliliğinin ve yoğunluğunun altında seyahat acentaları eziliyorlar.

Müşteri segmentleri de karmakarışık: Avrupa'nın bütün sektörleri kendilerini başlıca yedi  blok tüketiciye göre ayarlamaya başlıyor: Her türlü ürün her kesime bolca sunuluyor: Zengin ve varlıklılar, orta direk, fakir ve işsizler, çocuklu genç aileler, Single'ler, 50 yaş üstüler ve yaşlılar.

Müşteri profili de hızla kabuk değiştiriyor:
Avrupa'daki demografik toplum yapısı değişime uğruyor, müdavim müşteriler yaşlanıyor, vefat ediyor. Nüfus azalıyor.

Avrupa kıtasında çoğu reklam sloganı artık "keşfet" yerine "hatırla" ile başlıyorsa, durumu siz anlayın.

En önemli gelişme ise: Wellness, Spa, Lifestyle, doğa icinde huzur ve Longlife konseptleri arayanlar, seyahat acentalarını daha sık ziyaret etmeye başlıyorlar.  “50 yaş üstüler” - daha çok soru soruyorlar. Daha çok bilgi alıyorlar. Tatil yerine "Tatilde Sağlık" soranların sayısı bu grupta hızlıca artıyor. Doğru ve bilgili cevap verebilen acentalara  bu müşteriler bir daha gelişlerinde yanlarında arkadaşlarını, komşularını da yeni müşteri olarak getiriyorlar.

Bir tarafta: ürün, ürün, ürün… Talep fazlası ve herkese tüketemeyeceği kadar ürün gözlemlenirken, diğer tarafta sektör dışı birçok şirket ve şahsın tatil paketleri satmaya
başladığına şahit oluyoruz.

Otel yapımında ve pazarlamada küresel geçerliliği olan bir yasal kontrol olmadığı için şu aralar herkes bu işi kolay zannedip, bir şeyler yapıyor, piyasaları karıştırıyor. Sektörde oto kontrol ise, hiç yok.

Turizm piyasalarında atış serbest.
Sistemler hızla kabuk değiştiriyor. Teknik gelişmeler yeni pazarlama sistemleri yaratıyor. Simdi sırada videolu, TV'li cep telefonları var. Yakin tarihte mail gibi "mobil otel videoları" yağaacak cep telefonlarımıza.

Seyahat acentalarının karşısına  her gün yeni rakipler çıkıyor.
Bu yeni rakiplerin bazıları piyasalara kendilerini kabul ettirebiliyorlar, bazıları ise piyasadaki dengeleri bozup, ortadan kayboluyorlar… Birde iki-üç yıldır dernek, cemiyet ve kulüp temsilcilerinin internette sanal "affiliate” seyahat acentası kurarak, yaptıkları satışlarla acentalarına müşteri çekmeye çalışıyorlar. Bu yetmiyormuş gibi her gün yenileri kurulan  "posta kutusu" acentaları, Call Center'ler ve TV kanallarından satış yapan acentaların sayısı artıyor. Seyahat acentesi maskesi takmış "tüketim malları" satan “shop”çu tur operatörleri ve tatil paketleri satan market ve kahve dükkânları da işin
cabası.

Reklam gelirleri önemli derecede azaldığı için tatil paketleri satmaya başlayan günlük gazeteler, bu konuda  yatırımlarını iyice arttırıyorlar. Şimdi de tur operatörlerinden net fiyata aldikları programlarını büyütüyorlar.


Örnekler çok: Ellerinde belirli bir müşteri portföyü bulunduran sektör dışı diğer şirketlerde "neden ben de seyahat satmayayım, dünyanın en kolay işi" der gibi müşterilerine tatil paketleri sunuyorlar. Birçok şirket ayrıca "arkadaşını şirketimize üye veya abone edin, tatil paketi hediyeleri verelim" kampanyaları ile piyasalara saldırıyorlar.

Son olarak Low Cost carrier  (LCC) havayollarının da biraz daha ek gelir elde edebilmek için kendi otel kataloglarını dağıtmaya başlamasıyla, kaos programlanmıştı:
Profesyonel seyahat acenteleri için,  içinden çıkılmaz bir hal oluşuyor

En acı olanı ise:  çok özel bir tanıtım ve çaba ile çok özel bir oteli müşterisine sunan seyahat acentası satış elemanı evine giderken yolda o çok özenle müşterisine sunduğu, o çok özel oteli bir kahve satış dükkanının vitrininde birkaç yüz avro daha düşük fiyata
satıldığını görünce, utanç ve sıkıntı içinde yoluna devam ediyor.

O özel otelin müşterisi, seyahat acentası çalışanını, hiç bir suçu olmamasına rağmen, bu konuda sorumlu tutuyor.

Turistin kafasının karışması sonucu acentaya güven kaybı, destinasyonlardaki sektör temsilcilerini muhatap bulamaması ve denetim eksikliği satış elemanlarını ürkütüyor, üzüyor.

Kime, neye inanacaklarını bilmiyorlar: Bunlar olurken piyasa da inanılmaz bir hızla her gün büyüyor. Sanki dünyada herkes otel yapmak istiyor.

 

Piyasa araştırması yapılmadan, bilgisiz, tek boyutlu, kopyalama yeni tesisler artık piyasalarda kınanıyor.

 

Bazı yörelerde, ayni tip, aynı renk, aynı ruh, aynı işletme felsefesi ile yapılan yeni ürünler, pazarlama noktalarında iyice dert olmaya başlıyor. Bu kontrolsüz gelişmeler Expedia, Hotelcheck, Tripadvisor gibi değerlendirme sitelerini, tüketiciyi yönlendirmede büyük bir güç haline geliyor.

Ürün yoğunluğu yüzünden bu ve benzeri siteler bir tarafta kendi sitelerinde satış yaparlarken, diğer tarafta yorum sayfalarında otellerin dizginlerini elinde tutmak istiyorlar. Büyük güç kazanan Internet tatil siteleri büyük medya grupları tarafından satın
alınıyor. Amatörce kurulan bazı siteler çok büyük para karşılığı el değiştiriyor.

Özellikle otelcilik sektörü üzerinde büyük bir baskı kurmaya başlayan, bu hem satış, hem yorum yapan siteler, ülkelerin imajlarını bile etkileyebiliyor. Son olarak Alman "Holidaycheck.de" sitesi, "bükemediğin eli öp" misali, "sitemizle işbirliği yapın, kalitenizi
garanti altına alın" diyerek "aba altından sopa göstererek”, derhal kimi Alman tur operatörleri ve Holidaycharme gibi otel zincirlerini bu işbirliğine dahil ediyor.

Acentacılar bu gelişmelerin tam ortasında pazar baskısı, müşteri talepleri ve kontrolsüz fiyat ve ürün arasında yalnız bırakılıyor. Neye inanacaklarına neye güveneceklerine şaşırıyorlar.

Diğer önemli bir gelişmeyi ise, Avrupa'nın en büyük gazetesi şu manşet ile veriyor.

"Hayal kırıklığı istemiyorsanız, Internet'ten şaşmayın"
Almanya'nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild Gazetesi'ne bağlı COMPUTERBILD dergisi, Alman tatilcilerine yaptığı tavsiyede, "bağımsız otel tanıtım sitelerine girin, kıyaslayın" çağrısı yaptı ve "katalog tanıtımları yanıltabiliyor, otellerin kendi siteleri ise genelde tek
yanlıdır" uyarısında bulunuyor.

COMPUTERBILD'in yazısında, Tourexpi.com gibi, rezervasyon motoru olmayan ve birden çok dilde bağımsız otel tanıtımı yapan sitelere dikkat çekiliyor.

Otellerin kendilerine ait web sitelerinde kimi zaman "Photoshop hilelerine" başvurulduğunu söyleyen yazı, Hotelcheck, Tripadvisor veya Expedia gibi sayfaların daha iyi bir seçenek sunduğunu, ama bu tür sayfalardaki kimi yorumların da fazla sübjektif olabileceğini hatırlatıyor...

Her yorum, müşteriyi başka bir taraflara çekiyor. Sektörde attığınız her adımda kafalar daha da karışıyor

Acentalar, iki arada bir derede kalıyorlar. "Yorum çöplüğü" işlerini iyice zorlaştırıyor.


Online seyahat satış kanallarındaki aşırı artış ise, ayrı bir dert;


Bugün Almanya'da internetten bir tatil paketi satın alan kişi, fark etmeden şöyle bir durumla karşılaşabiliyor:

Internet sitesi Almanca dilinde, site sahibi şirket Hollanda, havayolları İngiliz, bilet sanal (e-bilet), kredi kartıyla ödeme yaptığı banka Amerikan, iletişim kurduğu Call Center Hindistan, hedef ülke Türkiye, sorumlu tur operatörü Belçika.

Acentalar soruyorlar: Peki, bu durumda vergi kontrolü, güvenirlik kontrolü ve muhatap seçimi neye göre yapılacak? Sadece tüketiciyi değil, vergi uzmanlarını, resmi denetim kurumlarını, yasa koyucuları ve hedef ülkedeki tedarikçileri ilgilendiren bir soru
bu. Şu ana kadar pek cevap veren yok.

Müşteriler de tedirgin: Son aylarda birbirlerine ürün vererek, ürün paslaşarak, alış fiyatlarının üstüne iyice komisyon yükleyerek seyahat acentalarından bile pahalı duruma düşen online’ciler, müşterileri de son derece tedirgin hale getiriyorlar. Rezervasyon yaptiran müşteriler bir şey atlamış, bir şey unutmuş, bir şey kaçırmış gibi kendini sorguluyorlar.

Gün içersinde bu değişik piyasa ve insan dalgaları ile uğraş veren acentalar, şimdi de siyasi otoritelere karşı belki tanımadıkları, bilmedikleri turistik ürünlere
ister istemez siper oluyorlar:

Küresel çaptaki STÖ'lerin baskıları, seyahat acentalarına ulaşıyor


Turizm sadece artı değer kazandırmıyor; tehlikeler de var... Hem de çok ciddi…
Bazı resmi veya gayri resmi bildiriler ve ikaz yazıları seyahat acentalarına ulaşıyor: Önceleri sadece çevre örgütleri devredeyken, şimdi sosyal ve siyasi örgütler de ağırlığını
hissettirmeye başlıyor.

 

Çevre örgütleri, CO2 emisyonu, çevre koruması, green hotels, green turizm, green
turlar, daha az golf sahaları, daha az beton derken, sosyal örgütler de kendi talepleriyle baskı kuruyorlar; Fairtrade, sosyal sürdürülebilirlik, yerel sosyal dokuyu koruma, yerel kültürel dokuyu koruma, çalışma saatleri, eğitim durumu ve çalışma şartları gibi konular da küresel bir baskı yaratıyorlar.

Küresel turizmin sosyal etkilerini daha önceleri gözünden kaçıran STÖ'ler, sürekli artan turizm hareketiyle birlikte, "Sosyal Bandrol" taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlar.
Avrupa'da faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin (STÖ) yeni talepleriyle birlikte Avrupalı küçük ve orta ölçekli tur operatörü, acente ve otellerin zor günler yaşayacağı öngörülüyor. Ama yük seyahat acentalarının üstünde, müşteriler ile onlar yüz yüze muhatap olmak durumundalar.

Destinasyonlardaki örgüt ve derneklerden acentalara çoğu zaman ne bilgi ne de destek ulaşıyor. Bazı derneklerin ve birliklerin  dünyadaki bu gelişmelerden haberi bile yok. Oysa Avrupalı tüketici, günümüzde nerdeyse bütün sektörlerde bir "sosyal bandrol" arar oldu. Almanya'da bu garantiye dikkat eden tüketici sayısı, 2007'den 2008'e yüzde 30 oranında arttı (Die Welt).

Bu "sosyal bandrol" karşısında kendilerine, STÖ'lerce belirlenecek uygun ödemelerle ve uygun ortamlarda çalışan işçiler çalıştırdıklarını veya bu ortamda işçi çalıştıran tedarikçi şirketlerle işbirliği yaptıklarını ve destinasyonda yaşayan yerel halkın da turizmden
yeterince faydalandığını gösteren bir "Garanti belgesi" veriliyor ve bu "Tradefair Gütesiegel" belgesini alan şirketler, aynı STÖ'lerce, tüketicilere tavsiye ediliyor.

Seyahat acentalarında çalışanlar bu kadar geniş bir sorumluluk ve duyarlılık içerisinde bizlerin ürettiklerini piyasalarda savunuyor ve bizim adımıza pazarlıyorlar.

Onlara yardımcı olmamız lazım. Onlar bizim elçilerimiz.

Yayın Tarihi
31.05.2008
Bu makale 1680 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!