Atayurdu Kırgızistan’da 6.Gün

KARTAL AVI ISSIK GÖL ÇADIR YAPIMI

Sade bir kahvaltıdan sonra Kartalın avlanmasını izlemek için Issk Göle yakın Peri Masalı Kanyonuna benzer bir yere gidiyoruz. Kızıl tepeler arasında çalılıklardan ilerlerken tavşan ürküyor sesinden arabamızın koşmaya başlıyor. Ruslan iki Kartalı ile bizi bekliyor. Kartalın biri yerde diğeri elinde. Elindeki Kartalın kapalı gözleri. Diğer kartalda bağlı bir çalıya. Kartallar Ruslan bilgi veriyor Kartal avcılığı hakkında. Kartalla avcılık bir yaşam biçimi olmuş, geçim kaynağı ve spor sanatı. Hem turistlere gösteri yaparken hem de tavşan ve tilki avında. Tilkinin kürkü önemli kış soğuk, karlı ve uzun buralarda Kartal yavruyken alınıp yuvasından eğitiliyor av için ve on beş yirmi yaşına gelince tekrar bırakılıyor doğaya. Evcilleşen kartal dönüyor eve birkaç kez sonra alışıyor doğaya.

Küçük çocuğun elinde ipe bağlı yeni avlanmış bir tilki. Ruslan elinde kartal koşarak çıkıyor tepeye. Açıyor kartalın gözünü ve çocuk ipe bağlı tilkiyi sürüyerek koşuyor çalılıkta. Kartal yükseliyor Ruslan’ın bırakmasıyla göklere ve ani bir inişle yakalıyor ipteki tilkiyi. Kapanıyor üzerine. Arabadan taze et veriyorlar kartala gözlerini kapatırken. Sırayla tutuyoruz kartalı elimizde. Önce deri bir koruyucu takıyoruz elimize ve kartalı tutuyoruz üzerinde elimizin. Ağır kartal, korku ile cesaret arasında gümlüyor kalbim. Kartalı da tuttum sevincine ya saldırırsa korkusu titretiyor tellerimi.

Kartal gösterisinin ardından Issık göldeyiz. Beni hep buraların efsanesi de etkiliyor Ernist’e Issık Göl’ün de vardır efsanesi değil mi deyince başlıyor anlatmaya Bir zamanlar Isık Göl adlı bir kız varmış. Bu kız, çok güzel olduğu kadar çok da akıllıymış. Onun bu özelliklerini işitenler, dört bir yandan dünürcü geliyormuş. Günlerden bir gün, bu kıza iki dünür gelir; Ulan ve San-Taş. Biri doğudan, biri batıdan iki yiğit. Bunlar, güzellikleriyle, yiğitlikleriyle, akıllılıklarıyla birbirinden üstündür. Görenler ve bilenler, içlerinden birini seçemezmiş. Isık Göl, iki genci de sevmiş, birini öbüründen üstün görememiş. Yiğitlerden birini seçememesi, onu üzüyormuş. Zavallı Isık Göl, bu durumda ağlayıp duruyormuş. Gözlerinden akan yaşlar birike birike bir göl oluşturmuş. Bugün çalkalanıp duran Isık Göl, bu güzel kızın gözyaşlarının eseriymiş. Ya iki genç? Onlar da Isık Göl’ü çok sevmişler; ama ne var ki ikisi de genç kıza kavuşamamış. Birbirlerine kızan bu iki kişi, memleketlerine dönmüşler; ancak sıkıntıları yakalarını bırakmamış. Doğudan geleni Ulan Rüzgârı olup esmeye başlamış; batıdan geleni ise San-Taş Rüzgârı olup esmeye başlamış. İki genç de birer rüzgâr olarak öfkelerini, kızgınlıklarını etrafa duyururlarmış. Bu iki rüzgâr, günümüzde de birbirlerine kızıp kahırlanır ve kavga ederler. Ne zaman Issık Göl’ün çalkalandığını görseler güzel kız Isık Göl’ü hatırlar ve yanıp tutuşurlar; tabiî sonra da kavgaya başlarlar. Sakin bugün Issık göl demek ki kavga yok aralarında Dillere destan Kırgızistan’ın incisi, dünyanın gözü gölde olur mu hiç yüzmemek. Koşarak dalıyoruz suya. Ege denizi kıvamında.Gerçekten deniz gibi. Biraz tuzlu.1600 rakımda karlı dağların arasında masmavi sular enerji yüklüyor bize. Kalmalıymışız burada da birkaç gün diyerek çıkıyoruz sudan.Tenimiz saçımız yumuşacık duş bile almıyoruz gitmesin üzerimizden bu enerji diye…

Otelden sırt çantalarımızı alıp çeviriyoruz tekerimizin yönünü çadır yapımını görmek için bir köye. Kızltuğ köyünde çadır yapan evin önünde duruyor aracımız. Çocuklar karşılıyor bizi boy, boy. Avluya alıyor bizi çadırın ahşap işlerinin yapımını göstermek için.Çadır onların deyimi ile “Bozüy”ü yapımında ağaç sırıkları, keçe ve ip kullanılmakta. Kubbesini oluşturan sırıklara “uuk”,Kubbe bölgesindeki eğrilmiş sırıklardan yere kadar olan eğri ağaç duvara da “Kerege” denilmekte. Bozüyün kaburgasını bunlar oluşturmaktadır. Uuk ve keregeyi nasıl yaptığı gösterdi bize. Bu arada kız çocukları toprak ve çamurla evcilik oynuyorlardı. Yemek yapıyorlardı kendilerince. Erkek çocuklarda salıncaktaydılar. Keçeler işlemeli hep. Keçelerin işlenmesinde büyük yük kadınlarda. Çok çalışkan kadınlar. Seksen yaşlarında anneleri işlemiş

keçenin çoğunu. Her işlemenin ayrı bir anlamı var. Kültürlerini işliyorlar ilmek ilmek keçelere. İnsanın kültürüne sahip çıkması işlemesi dantel gibi müthiş duygulandırıyor insanı.

Öğle yemeği için de buradayız. Eve girdiğimizde koç kafası boynuzlarıyla karşılıyor bizi. Salondaki soba da ilginç tüm odaları ısıtan tipten. Duvarlarda yine halılar asılı boydan boya. Yer sofrası zengin. Mutfakta ne kadar yiyecek varsa sofra da yerini almış. Alıştık artık zenginliğine sofraların. Yemekten sonra vedalaşıyoruz ev sahipleriyle .Arabamızın yönü Son Göl’e çevrili. Dağlar tepeler geçiyoruz. Ağaçlı, ağaçsız bozkır ama yeşil tepeler bahar tadında. Şırıl şırıl derelerin akışı hiç eksilmiyor. Kimi baraja kimi göle doğru yönelmiş.. Tepeler aşıyoruz mosmor çiçeklere bezenmiş. Yükselişimiz bulutlara doğru. Atlar yayılıyor otlaklarda. Yak sürüsü uzanmışlar güneşe. Ernist yak etinin daha doğal olduğunu çünkü onların hep serbest dolaştığını yani onun deyimi ile “mutlu hayvan” olduğunu vurguluyor.

3447 metre yükseklikte “Kalmak Ashu” geçidindeyiz. Geçit deyince daracık bir vadiden geçeceğimizi düşündüğüm için şaşkınım biraz. Çok geniş bir alan burası. Son göl uzanıyor aşağılarda boylu boyunca. Karşı dağlar çok yakınlaşmış bulutlarla. Kuz bölgeler karlı. Şımarık çocuk yine fırlıyor bedenimden karlara, çiçeklere bulutlara koşuyor durası yok.

Son göl 3016 metre rakımda.Göçer çadırları öbek öbek kurulmuş. Herçeşit hayvan otluyor geniş alanlarda özgürce. Hem yayla hem turizm hizmeti veriyor bozüyler. Gün inmek üzere gölün üzerinde. Kalacağımız çadırırn sahipleri karşılıyor samimiyetle dostça. Hava sertleşmeye başladı. Üzerimize giyip kalın kıyafetlerimizi yürüyoruz göle doğru .Geniş düz bir alan dere akıyor sakince göle doğru. Etraf tertemiz. At sağıyor bir çoban. Biri ineklerin peşinde. Koyunlar yayılıyor bir tarafta. Güneş kaybolunca karı dağların ardından hava buz kesti birdenbire.Hızlı adımlarla dönüyoruz çadıra. Akşam yemeğimiz çadırda sobanın başında. Bugün ilk defa yemek servisini bir erkek yapıyor bize. İkramları yine çok fazla.

 

Dışarı ayaz mı ayaz.

Yıldızlar indi inecek göle

Uzansam elimde bir yıldız

Yakınım göğe o kadar

Soğukla birlikte uyku çöküyor gözlerime

Uyumak tezek yanan sobanın başında

Bir temmuz akşamında

Daha hoş…….

Yayın Tarihi
08.09.2017
Bu makale 1331 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!