Atatürk'e borcumuz

Her zaman, her yerde ve her koşulda ifade ediyorum. “Türk Toplumu ve Türk Vatandaşı bireyler olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e büyük borcumuz var.”
Kendimi bilmeye başladığım ilk çocukluk günlerimden itibaren, içime sindirilmiş, ilke ve inançlarım arasına yerleşmiş, benim için sarsılmaz değer ve nitelik kazanmıştır bu söylemim.

Çocukluk ve gençlik yıllarımda, daha çok ailemden, okul ve öğretmenlerimden öğrendiklerime, biraz da sahip olduğum duygusal yapıma bağlıydı bu konudaki düşüncelerim.

İlerleyen zaman sürecinde, yaşıma ve gelişen kültürel düzeyime bağlı olarak bilgilerim arttı, duygu ve düşüncelerim daha netleşti, Atatürk’e olan sevgi ve bağlılığım daha da arttı. Bunlara paralele olarak bu büyük insana, bu büyük dahiye; ulusça ne kadar çok borcumuzun olduğunu daha iyi anladım ve öğrendim.

Her geçen gün bu konuda daha çok şey öğrenmeye ve kendimi daha çok bilinçlendirmeye çalışıyorum. Çünkü duygusallıktan uzak değerlendirmelerin, daha gerçekçi ve daha sağlam temellere dayalı olacağına inanıyorum.

Büyük deha sahibi bu insanın; sadece Kurtuluş Savaşımızı başlatarak, ülkemizi düşman istilasından, ulusumuzu tutsaklıktan kurtarması dışında; ileri görüş, söylem ve önerileriyle de devletimizin, ülkemizin ve ulusumuzun binlerce yıl sonraki geleceğine ışık tutan olağanüstü bir kişiliğin sahibi olduğunu düşünmek gerekiyor.

Sanki Atatürk, bizlere, 90 yıl öncesinde bizlere bugün nelerle karşılaşabileceğimizi göstermiş. Yapmış olduğu her konuşması, sanki o günlerden bu günlere yönetilmiş bir kehanetin ifadesi gibi. İnanıyorum ki O’nun dahiyane görüşleri, binlerce yıl sonramızı bile aydınlatacaktır. Yeter ki O’nun yolunda ve izinde yürümesini bilelim ve üzerimize düşenleri yerine getirebilelim.

Bunun için; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere neler verdiklerinin, neler kazandırdıklarının ve neler istediklerinin bilincinde olmamız gerekiyor. Aslında; O, bizim için çok büyük fedakarlıklarda bulundu ve ölümü bile göze aldı. Bizden istedikleri ise; mutluluk ve refah içinde, bağımsız bir millet olarak yaşayabilmemiz.

Atatürk, yaptıkları karşısında bizleri hiç borçlandırmadı. Tam aksine değer verdi ve onurlandırdı. Ama biz O’na çok şey borçluyuz. Ne yazık ki içimizden bazıları bu borcumuzun farkında bile değiller.

İşte ben bu kitabımla Atatürk’e olan borçlarımızın neler olduğunu somutlaştırmaya çalışmak istiyorum. Kazandığı zaferleri, yaptığı devrimleri, ülkemizi kalkındırmak için gösterdiği çabaları bir kenara bırakıyorum. Zira her gün bunlarla birlikte yaşıyoruz. Asıl vurgulamaya çalıştığım şey; bu büyük insanın manevi kişiliği, tarihe yön veren ve insanlığa ışık tutan olağanüstü yetenekleridir. Eğer biz bunları göremiyorsak gözlerimiz kör, vicdanlarımız sağır demektir.

Atatürk için, O’nun değerini, önemini, zaferlerini, eserlerini ve yaşamını anlatan birbirinden değerli birçok kitap yazılmıştır. Ben bu konuları ele almadan, Atatürk’e neden borçlu olduğumuzu ve borçlarımızın ne olduğunu, yalın olarak anlatmak istiyorum.

Bunu yapabilmek için; Atatürk’ün, sadece Türk Milleti’ne, Türk Gençliği’ne, Türk Öğretmenlerine, Türk Kadınları’na, Türk Analarına, Ekonomistlere, Sanatseverlere, Çiftçilere, Köylülere ve her meslekten vatandaşlarımıza karşı yaptığı konuşma ve söylemlerden yola çıkarak, millet olarak borçlarımızın neler olduğunun somut bir şekilde
saptanması gerektiğini düşündüm.

Atatürk’ün her sözü için bir kitap yazılsa yeri var. Ulusumuz için hayati önem taşıyan her konuya parmak basmış bulunuyor. Tarihçiliğinden, Matematik kitabı yazışına ve teori ortaya koyuşuna kadar, sahip olduğu pek çok yeteneği yanında; güzel söz söyleme ve hitabet sanatı onun en büyük nitelikleri arasındadır.

Bu nitelikleri, O’nun gerçek bir dahi oluşundan, üstün bir ileri görüş sahibi olmasından, aynı zamanda halkını iyi tanımasından ve çok sevmesinden kaynaklanıyor.

Atatürk fani dünyadan ayrılmış ve ölümsüzleşerek yüce Türk Milleti’nin kalbindeki yerini almıştır. Türk Milleti, bu büyük insana olan borcunu ödemeye çalışarak, O’nu ebedi istirahatgahında sonsuza kadar mutlulukla yaşatabilmelidir.

Bu kitabıma, bu konularla ilgili olarak geçmiş tarihlerde yazmış olduğumu bazı makale ve şiirlerimi de eklemeyi uygun buldum. Bu takdirde hissiyatımı daha iyi ifade etmiş olabileceğim kanısındayım

NOT: Bu yazım, yayınlanmak üzere olan "ATATÜRK’ E BORCUMUZ" isimli kitabımdan alınmıştır.

"ATATÜRK’E BORCUMUZ" İSİMLİ ONUNCU KİTABIM, SAHİL YAYINEVİ TARAFINDAN YAYINLANDI. 13-17 ŞUBAT TARİHLERİ ARASINDA TÜYAP ANTALYAA II. KİTAP FUARINDA; "ANSAN" (ANTALYA SANATÇILAR DERNEĞİ) STANTINDA YER ALACAK OLAN BU KİTABIMIN GİRİŞ BÖLÜMÜNDEKİ YAZIMI SEVGİLİ DOST VE OKURLARIMLA PAYLAŞIYORUM. SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

BU KİTAP NİÇİN YAZILDI ?

Bu kitap, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; neredeyse bundan yüz yıl önce söylemiş olduğu her biri birbirinden güzel ve altın değerinde olan ve bundan yüzyıllarca sonrasına işaret eden sözlerinden yola çıkılarak, onun ne kadar büyük bir deha olduğunun kanıtlanması,

Akla gelebilecek her konudaki akıl almaz bilgi birikiminin, görüşlerinin, yorumlarının, önerilerinin günümüze ve geleceğimize nasıl ışık tutmakta olduğunun görülmesi, anlaşılması ve algılanması,

Şu anda sahip olduğumuz olanakları kimlere borçlu olduğumuzun bilinmesi, bilmeyenlere anlatılması, gerici, yobaz ve önyargılı olanların aydınlatılmaya çalışılması,

Atatürk’ü övmemin ve onunla övünmenin bir tabu veya ilah yaratma çabası olmadığının, sadece bu büyük insanı yeterince tanıtma amacı taşıdığının ve aslında bir hakkın teslimini sağlamak olduğunun anlatılması amacıyla yazılmıştır.

Aşağıda verilen tek örnek bile yukarıda sayılanlara güzel bir kanıt teşkil edebilecek niteliktedir:
“Uluslar, egemenliklerini, geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.”