Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının
emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye
muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle
karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden
sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.
1922
Bugünlerde
çok güzel köşe yazıları okuyorum.
Ortadoğu
tam bir cehennem, kimi kimin öldürdüğü, neden öldürdüğü belli değil gibi.
Her
öldüren veya öldürülen Allahü Ekber diye bağırıyor.
Yani
öldüren de, ölen de Allah’ın adıyla yapıyor işini.
Vahşet,
kıyım, talan almış başını gidiyor.
Ortadoğu’ya
baktıkça Mustafa Kemal Atatürk gözümde büyüdükçe büyüyor.
Bizim
Atatürk gibi bir kurucu liderimiz olmasaydı aynı karmaşayı, cinneti, vahşeti
fazlasıyla biz de yaşıyor olacaktık.
Mısır
ve Suriye olayları iki yüzlü sahtekar politikacıların da gerçek yüzünü açığa
çıkarıyor.
Çıkarmasına
çıkarıyor da beyinlerini kiraya vermiş, düşünme, sorgulama yetisini
kaybetmişler bunu anlayabiliyorlar mı gerçekten merak ediyorum.
Bizde
“palalılar” vardı, Mısır’da “baltacılar” var.
Polisin
yanında eli sopalı karanlık tipli insanlar eylemcileri dövüp bazılarının
ölümüne de sebep oluyorlardı.
Mısır’da
bu işi “baltacılar” diye tabir edilen gurup yapıyor.
Bizde
“Geziciler” camiye sığındı, Mısır’da da camiye sığındı.
“Camide
içki içtiler, kutsalımızı mahvettiler” diye bas bas bağırdı bizimkiler.
Mısır’da
aynısı oldu. Başka yer ve zamandan montajladıkları kapağı açılmamış üç şişe
viskinin görüntülerini medyaya servis ettiler.
Mısır’da
silahlı güçler durmadan yasaklar koyuyorlar.
Bizde
maçlarda bile yasaklar başladı, ama yasaklar ikiye ayrılıyor bizde, hükümet
yanlısı isen her şey serbest ve mubah.
Ama
hükümeti eleştirirsen dayak, gaz ve tazyikli su, hatta Ergenekon örgüt
üyeliğinden bile suçlanabilirsin.
Daha
birçok örnek verebilirim ama anlamak isteyene yeter bu kadar.
Faşizm
her ülke halkı için tehlikelidir, her halk faşizan baskılara karşı ortak sesini
yükseltmek zorundadır.
Mısır’daki
olaylara bakıp bakıp “kahrolsun demokrasi” diyenlerin akıllarından bir zoru var
diye düşünüyorum.
Mısır’da
gerçekten birazcık demokrasi olsaydı bu yaşananlar olur muydu acaba.
Bizde
az çok bir demokrasi vardır ve onun nimetlerini yiyoruz.
O
demokrasiyi bize sağlayan da Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarıdır.
Öneriyorum
Ortadoğu’daki bunca vahşete karşın laikliği, demokrasiyi bize getiren Mustafa Kemal
ve silah arkadaşlarına önümüzdeki Cuma namazında şükür duaları yapılmalı,
herkes o yüce insanların ruhu için Fatiha okumalı.
GÜNSELİ
AKAYDIN
Hiçbir
siyasetçiye onlara yaklaştığım kadar yaklaşmadım ve yaklaşırken araya hep
seviyeli bir mesafe koydum.
Annem
kadar sever sayarım Günseli Hanım’ı.
Mustafa
Akaydın ve Günseli Akaydın arasında birçok insanın gözlemleyemediği çok farklı
bir ilişki vardır.
Karı
kocalıktan öte bir duygudur ilişkileri.
Saygı
ve sevgi tavan yapmıştır aralarında birbirlerinin gözlerine bakarken veya
birbirlerinin ellerinden tutarken yapaylık yoktur.
Akaydın
Başkan en ciddi konuşmasını yaparken bile bir an olsun Günseli’sini düşünmekten
vazgeçmez.
Hastaneden
iyi haberler geldikçe en çok Mustafa Akaydın için sevindim.
Onlar
bir elmanın iki parçası gibidirler, birbirlerini tamamlarlar, biri olmadı mı
öteki de olmaz.
Kendisine
geçmiş olsun diyorum, acil şifalar diliyorum.
İnsanların
acılarını ve sevinçlerini her zaman paylaşmaktan çekinmeyen Günseli Hanım o
insanların hayır duaları ile yine gülümseyerek dolaşacaktır aramızda.