Apoletsiz İlker Paşa

Bazı asker düşmanları vardır içimizde. Askerlerimizin nasıl yetiştiklerini, nasıl eğitildiklerini, nasıl bir görev bilinci ve özveriyle çalıştıklarını hiç dikkate almadan onları eleştirir ve haklarında hiç olmayacak şekilde seviyesiz yorumlarda bulunurlar. Üstlerinden üniformaları çıkarıldığında ve apoletleri söküldüğünde onların hiç bir işe yarayamayacağını söyleyecek kadar hayasızca laflar edenler vardır aralarında.

Çünkü büyük bir aşağılık kompleksinin sahibidir kendileri. İçlerindeki olumsuz duyguları bu şekilde açığa vururlar. Bu bir projeksiyon mekanizmasıdır. Aslında bu söylemler kendileri için geçerlidir. Çünkü iyi bir aile terbiyesi alamamakla başlayan hayatlarında iyi bir eğitim de alamamışlardır. Sahip oldukları şeytani zekaları ve kısa yoldan köşeyi dönme planlarıyla olmamaları gereken yerlere gelenler bile olur aralarında.

Sürekli olarak kendilerinde olmayan şeylerin kıskançlığını yaşarlar. Kendileri gibi yapıya sahip olanlardan aldıkları güçle, gerçek değerlere çamur atarlar, onları hor görür aşağılamaya kalkarlar. İçlerindeki kötü duyguların esiri olarak ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapmaya çalışırlar.

Bazı insanlar vardır oturdukları makamdan güç almaya çalışan. Bazıları da temsil ettikleri makamlara saygınlık kazandırırlar. Toplumumuzda bunların her ikisinin örneği görülmüştür.

Dün, televizyon ekranlarında Sayın İlker Başbuğ’un bir kumpasla atıldığı Silivri zindanından tahliye edilirken yaptığı konuşmayı dinlerken işte bunları düşündüm. Sayın Başbuğ yaptığı son derecede düzeyli konuşmasında, sakin bir şekilde içindeki isyanı dile getiriyordu. Bağırmadan, çağırmadan, şov yapmadan, küfretmeden, tehdit etmeden yaptığı bu konuşmasında; ağzından çıkan sözcükleri, inanarak, tartarak, bir devlet adamlarının vakar ve ciddiyeti içinde hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde çok açık ve net ifadelerle dile getirdi Apoletsiz İlker Paşa. Demokratik laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini ve bütün varlığı ile bağlı olduğu ve savunduğu Atatürk ilke ve devrimlerinin yaşatılacağına söz verdi.

Bütün Türkiye onu can kulağıyla dinledi ve insanlar onun şahsında, gelecekleri için büyük bir güvence kazandılar. Bu büyük insan bir anda Türk Ulusunun geleceği için bir umut kaynağı oluverdi. Demek ki apolet, kişilikli insanlar için büyük önem taşımıyor. Bu insanlar için önemli olan ilkeli ve inançlı kişilikleridir.

Tabii amacımız apoleti küçümsemek falan değil. O apoletleri takabilmeyi hak edenlerin nasıl bir süreçten geçtiğini gayet iyi biliyoruz. Önemli olan bu apoletlerin takılaın omuzlarına yakışması. Eğer uygun alt yapıya sahip olunmadan, ödünler verilerek, siyasilere boyun eğilerek takılmışsa apoletler, omuzlarda eğreti durmaya mahkumdurlar. Bugüne kadar ülkemizde, sayıları çok olmasa da bunun örnekleri görülmüştür.

Sayın İlker Başbuğ, dışarıya vurmamaya çalışsa da son derecede heyecanlıydı. Bu nedenle kendisi gibi haksız yere, kumpaslara kurban giden arkadaşlarının isimlerini sayarken ne yazık ki Çetin Doğan, Dursun Çiçek ve diğer bazı arkadaşlarının isimlerini söylemedi. Aslında onun bağımsızlığına tek başına kavuşmasını içine sindiremediği anlaşılıyordu. Nitekim, kendisinden daha çok kader arkadaşları ve ülke sorunları hakkında konuşma gereği duydu.

Demokrasi ve adalet hakkındaki söylemleri son derecede çarpıcıydı. Kendisine olan güveni ve konuşmasındaki kararlılık gözlerden kaçmadı ve dinleyenlerin içinde ferahlık yarattı. Apoletleri olmasa da bir Genelkurmay Başkanı’nın nasıl olması gerektiğinin örneğini verdi. Onun bu halini görenler arasında kendisinden utananlar olduğunu düşünüyorum.

Televizyonu izlerken İlker Paşa’nın yanındaki Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nun gözlerindeki pırıltıyı gördüm. Büyük bir mutluluk içinde gülüyordu. Eminim ki; “Nabza göre şerbet vermeyiniz sözünün sahibi Rahmetli Turhan Feyzioğlu’nun torunu Metin Feyzioğlu, ülkede yaşananları düşündükçe bir taraftan da için için ağlamaktaydı. Tıpkı benim gibi. Tıpkı milyonlarca vatandaşımız gibi. Tıpkı büyük asker ve devlet adamı Sayın İlker Başbuğ gibi.

O anda orada olmayı çok isterdim. Ne yazık ki bu olanağı bulamadım. Orada başka kimlerin olmasını istemezdim ki !.. İzninizle isimlerini burada vermeyim, hem siz anlarsınız onların kim olduklarını hem de kendileri.

Büyük geçmiş olsun İlker Paşam. Yolunuz açık olsun !.. Büyük Atatürk’ün aydınlık yolunda sizinle beraber yürümeye devam edeceğiz. Bu bizin bu vatana olan namus borcumuz. En derin saygılarımla…

Yayın Tarihi
16.03.2014
Bu makale 5706 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!