Yaygın bir inanışa göre bundan 2 bin yıl kadar önce Bergama Kralı II. Attalos en gözde akıncılarını; “Gidin, bana bu yeryüzü üzerinde öyle bir yer bulun ki, bütün kralların, bütün hükümdarların gözü kalsın.
Öyle bir yer bulun ki, hiç kimse gözünü oradan ayıramasın. Gidin bana yeryüzünün cennetini bulun.” diye göndermiş. Akıncılar, bu emirle işin zorluğunu, bir anlamda olmazlığını bile bile yola koyulmuşlar, diyar diyar dolaşmışlar. Haftalarca ve aylarca gezdikleri halde, krallarının istediği gibi bir yere bir türlü rastlayamamışlar.
Ta ki, bir gün Çubuk Beli diye anılan yolu aşıp da, yeryüzü cennetinin kapıları, çamların arasından Akdeniz’in büyülü bir akşamına açılıncaya dek!
Tepeleri karla kaplı Beydağları, el değmemiş ormanlarının yeşilliği, batan güneşin tutuşturduğu gümüş kıyılar ve denizin o çividi mavisi, soluklarını kesmiş Bergamalı akıncıların. Toroslar’dan aşağılara indikçe, dünya cenneti bir ovanın rengarenk bereketiyle sarmalanmışlar. En sonunda bugünkü Antalya kentinin bulunduğu yere geldiklerinde karşılarına çıkan eşsiz doğal güzellik karşısında cenneti nihayet bulduklarını düşünmüşler. Dörtnala kalkıp Bergama’ya dönen akıncılar kralın huzuruna varıp “Emriniz üzere cenneti bulduk!” demişler. Kral Attalos akıncılarının “Cennet” dedikleri yeri bir de kendi gözleriyle görmek istemiş. Akıncılar yine öne düşmüşler, Kral Attalos arkalarından onları izlemiş. Bugünkü Antalya’nın bulunduğu yere vardıklarında Kral Attalos da cennete geldiğini kabul etmiş ve burada derhal büyük bir kent kurulmasını emretmiş.
GÜNÜMÜZÜN ATTALOSLAR’I
İşte 2000 yıl kadar önce dünyanın cenneti sayılan Antalya bugün de her türlü saldırıya ve talana karşı dünya cenneti bir kentimizdir.
Attalos cenneti bulmak ve orada yaşamak adına akıncılar göndermişti.
Şimdi Attalosluk’a soyunan sermaye günümüz akıncılarını Antalya kentini yağmalamak, zenginliklerini ve güzelliklerini yok etmek için gönderiyor.
Günümüz sermayesinin dini, imanı paradır.
Para gücüyle nice yiğit vatan evlatlarını evirir çevirir ve kişiliksiz birer yaratık haline getiriverir.
Akıncıların krallarına tarif ettikleri o tüm güzellikler bugün arsız sermaye tarafından birer birer yok edilme tehlikesi altındadır.
İşte Manavgat’ın Ahmetler Kanyonu bu saldırılardan nasibini alan nadir güzelliklerden bir tanesidir.
Eminim birçoğunuz o kanyona gitmemiş ve görmemiştir.
Doğa insana; görsün, hissetsin diye o kadar cömert davranmış ki anlatamam.
Tüm insanlığın ortak mirası olabilecek bu doğa harikası yer şimdi birileri para kazansın diye delik deşik edilmek istenmektedir.
Ama Ahmetler köyünün cefakar ve fedakar insanları kadın, erkek, çoluk, çocuk kurdukları direniş barikatlarıyla savaşmakta ve direnmektedirler.
Köylü çocuğu jandarmalar köylülere karşı “Hesçi”leri korumakla görevlendirilmişler.
Antalya’nın Konuksever Mahallesi’nde akıl almaz büyüklükte bir AVM yapılması için birileri düğmeye basmış, ellerini ovuşturarak bekliyor.
Fısıltı gazeteleri kulaklara dağıtılan para miktarını fısıldıyor.
Para miktarı her seferinde değişse de değişmeyen tek şey paranın dağıtıldığı, birilerinin satın alındığı üzerine.
Kör olasıca sermaye Konuksever’de de yiğidim, aslanım nice delikanlıyı satın almayı başarmış, ilkelerini, inançlarını ters yüz ettirmiş.
Halkın yararına olacak diye kocaman bir yalanın ardına düşmüşler, halkı kandırmışlar.
AKP İl Başkanı Mustafa Köse’nin biz üç il başkanı AVM konusunda konsensüs oluşturduk, yani anlaştık açıklamasıyla konu “kocaman bir kaya nerene dayarsan daya’dan farksızdır.
Zavallı Konuksever halkı AVM yapılınca evlerimiz değer kazanacak diye düşünüyor.
Oysa o bölgeye ne kadar büyüklükte bir AVM yapılacağının ve bu büyüklükte bir AVM’nin mahalleye ne zararlar getireceğinin farkında bile değiller.
Mustafa Köse’nin bir televizyon kanalına çıkıp bu AVM’nin yolları yok edeceğini, çocuk parkını ortadan kaldıracağını, evlerin rüzgarını keseceğini, güneşini saklayacağını ve trafiği altüst edeceğini açıklamasını bekliyoruz.
Bu kentte gerçekten esnaf odaları varsa o odaların bu konuya evet diyen tüm siyasi partileri tehdit etmesini, protesto etmesini bir vatandaş olarak bekliyoruz.