Anneler Günü Kimin İcadı...

Anna Jarvis 1864 yılında doğdu. 1902 yılında ( 38 yaşındayken) babasını kaybedince annesiyle birlikte Philadelphia’da yaşamaya başladı. Öğretmendi. Üç sene sonra 9 Mayıs 1905′te annesini de kaybettiğinde 41 yaşındaydı.

Anna, hayatının büyük bir bölümünü annesiyle geçirmişti. Buna rağmen annesi hayattayken aralarında olan problemleri aşamamıştı. Annesini çocuklarıyla ilgilenmemekle suçluyordu. Kafasındaki bu kurtları yenemeden, iç hesaplamalarını tamamlayamadan annesini kaybetmişti… Bu durum acısını daha da arttırıyordu. Artık vakti gelmişti. Geç de olsa annesini affetmeli, içindeki yükü bir kenara bırakmalıydı. Annesinin ölümünden iki sene sonra en yakın arkadaşlarını evine çağırdı ve ülke genelinde kutlanacak bir "ANNLER GÜNÜ" fikrini paylaştı. Böylece onun hikâyesini duyan diğer insanlar anneleri hayattayken değerini anlayabilir ve hesaplar kapanabilirdi. Ve vakit varken herkes annesine onu ne kadar çok sevdiğini söyleyebilirdi...

Anna’nın anlattığı bu fikir, dinleyenlerde büyük heyecan yarattı. Böylece ilk anneler günü Jarvis’in annesinin din dersleri verdiği bir kilisede 10 Mayıs 1908′de 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Anna kutlamaya katılan herkese kendi annesinin de çok sevdiği beyaz karanfillerden armağan ederek annesinin hatırasına saygı duruşu sergiledi.

Sıra anneler gününü “millî bir gün” olarak kabul ettirmeye gelmişti. Jarvis tarihte tek bir kişi tarafından gerçekleştirilen en başarılı mektup yazma kampanyasını başlattı. Gazete patronlarından iş adamlarına, devlet adamlarından, din adamlarına kadar ulaşabildiği herkese bu fikrini iletti. Güçlü bir desteği arkasına aldı. Fikir o kadar çabuk kabul gördü ki senato onaylamadan önce birçok eyalet ve şehirde anneler günü kutlamaları gayri resmi olarak başlatılmıştı bile. Sonunda 8 Mayıs 1914′te, mayıs ayının ikinci pazarı, ‘Anneler Günü’ olarak resmen ilan edildi. Çok kısa sürede diğer ülkelere de yayılan bu gün Amerika’da çiçek ve tebrik kartı satışlarının patlama yaptığı ilk gün olarak sayılabilir.

Annesini kaybetmiş, üzüntü içinde bir kız çocuğunun (41) dünya çapında kutlanan bir güne (tüm iyi niyetiyle) nasıl öncülük ettiğini örendikten sonra hikayenin gerisini merak ettim ve bakın neler öğrendim;

Anna Jarvis sonunda muradına ermiş kampanyasını başarı ile sonuçlandırmıştı Ancak bu durumun ticari kazanç haline dönüştüğünü görüce büyük bir mücadeleye girişti.Özünde dini ağırlıklı ve duygusal bir anma, bir kutlama olarak düşündüğü bu günden ticari çıkar sağlamaya çalışan herkese karşı tek tek hukuki savaş açtı. Ne yazık ki davaların hepsini kaybetti. Bu süreçte bütün gelirlerini, hattâ ailesinden kalan evini bile kaybetti. Evlenip, çocuk sahibi olmaya fırsat bulamadı. Her anneler günü onun için yeni bir sızı oldu. Dünyadan elini eteğini çekti. Dostları ona destek vererek son yıllarını sanatoryumda geçirmesini sağladı. Anna Jarvis mutsuz ve yalnız bir şekilde 1948′de, 84 yaşında hayata veda ederken kırgın ve kızgındı...

Sonuç olarak Anna'nın harika önerisi bir pazarlama faaliyetine dönüşünce içi boş bir gün haline geldi..Bence asıl unutmamamız gereken şudur; anneler, kutsal varlıklar değil tüm sevap ve günahlarıyla önce insandır. Hata yapabilirler ve çocuklarının yaşamında onulmaz yaralar açabilirler.yeri daima belli izler bırakabilirler...Ama yine de yeri doldurulamaz bir değeri temsil ederler...Annelerimizle yaşadığımız sorunları yeniden gözden geçirmeli, ölmeden önce mümkün olduğunca hesaplaşmaları bitirmeli, defterleri kapatmalı ve barış sağlamalıyız...Eğer daimi bir eksiklik istemiyorsak bir an önce hesaplaşmaya başlamalıyız...

Zira hayat gerçekten de çok kısa...Annelerimize onları ne kadar çok sevdiğimizi söylemeliyiz...Henüz vakit geç değilken.

 

Yayın Tarihi
11.05.2019
Bu makale 2259 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!