Ankara'da düğün

Yollar:

Denizde, havada izi olanlar karada,

Karayolu, demiryolu toprakta.

Yukarılardan görülen ince çizgiler.

Uçakta uçuyorum. Aşağıya yükseklerden bakıyorum.

Ben gitmiyorum, doğa geriye kayıyor.

Uçak tepeleri, dağları aşıyor, ovaları geçiyor.

Gökyüzü uçağın penceresinde asılı,

Ufuk gözün görme sınırında basılı. 

Kara toprakla, aram açık

Aşağıda, haki rengi tonları serili.

Üzerinde yer yer kara noktalar göze çarpıyor.

Ya yeşil adacıklar, ya da suyu bitmemiş göller.

Yükseklerden seçilmiyor.

Soyulmuş Anadolu, bana hüzün veriyor.

Korumasını bilmemiş, üretmemiş, hep tüketmişiz.

Timur şimdi gelseydi, Ankara’da fillerini yitirmezdi.

Akçadağ Köy Enstitüsünde bir öğrencinin iki dizesi. Yanlışım yoksa şöyle:

-Anadolu’yu baştan başa yeşille donatacağız,

Tanrının geç kaldığı işi biz yapacağız.

Bırakmadılar, tuzu kokmuşlar.

Ankara’dayım, uçak indi, ayağım yere değil asfalta bastı.

Yolculuk hoştu, gelişim hastı.

Torunumun düğünü, kararımız bağlamak düğümü.

Salon Şahhane, düğün şahane.

Nigah memuru bağladı düğümü, başlattı düğünü.

Düğün yemekli, müzikli, oyunlu geçti,

Yasaklılar masalara gelmedi.

1924 yılında, anama evlenme izni verilen kağıdın adı “izinnama”.

Düğünde ben yoktum.

Düğüm, düğün bitti,

Yedi iklimden gelenler gitti.

Şu söz köyümde söylenir:

-Harman yelle, düğün elle.

Gerçek şu:

Şan, şöhretin getirisi yok, götürüsü çok.

Kasaba ve kentlerde düğün saatlerle küçülür, köylerde günlerle ölçülür.

Köylerde sinema, tiyatro yok tek eylence düğün.

Ankara’da evdeyiz, konu düğün. Nasıl bulduğumu soruyorlar?

Geçmişe daldım, ortaya cevap saldım.

Dedim “hiç beğenmedim.”

Köyde sade gelin alma günü yapılanları saydım…

Tüfeğine, atıcılığına güvenen, nişan atma yarışında.

Ayağına güvenen, yaya koşusunda.

Atım iyi diyen at yarışında.

Ödüller mi?

Birer çevre (çevre, bir köşesi oyalı mendil).

Etkinlikler şan şöhret sayılır.

Nihayet gelin almaya  gidilir. Kız evine yaklaşırken tüfekler patlar.

Kız anası, babasının yüreği hoplar.

Süslenmiş bir ata gelin bindirilir, yeni evene getirilir.

Yolda yol kesenler olur, bahşişini alır.

Evin önünde atın başını tutan, indirmelik ister.  Kendine değil geline.

Kaynatadan sarı sığır, kaynanadan ala keçi. Söz verilir.

Bir mendile konan bozuk para, şeker, buğday, tuz gelinin başına serpilir.

Para, şeker çocuklar için, buğday bereket, tuz ağız tadı.

Akşam damat yüz görümlüğü takar. Bilezik veya altın.

Var mı bunlar?

Şaka şaka, bu bir özdeyiş, eski dille kelamı kibar.

İnsanlar özel, düğün güzel,

Düğün duyuru, yaşam güzel.

Yayın Tarihi
28.09.2013
Bu makale 8853 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!