Anıtkabir gerçekleri.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün edebi istirahatgahında geçmişin günümüzle hesaplaşmasına tanık olmak, her iki gerçek arasında adeta sıkışıp kalırken ve hiçbir ulusa nasip olmayan bir destanı yazanların arasında dolaşırken, bu vatan için adeta yeni bir şeyler yapası geliyor insanın.

 

Bir Ülkenin yaşanmış kurtuluş savaşı mücadelesi gerçeğini tarihin tozlu sayfalarından çıkarıp yeniden yaşanıyor gibi adeta resmederek tasvir etmek, bunu kitlelere yansıtmak gerçekten takdir edilecek bir çalışma. Evet, Anıtkabir'de Atatürk'ün mozolesinin bulunduğu şeref salonunun altında bulunan 3 bin metrekarelik sütunlu alanda kurulan Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesinden bahsediyoruz. Özellikle farklı sergileme teknikleri ile Çanakkale, Sakarya, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Muharebeleri'ni, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarını ve Atatürk dönemini çarpıcı biçimde sunuyor.

 

Tören alanından Anıt bloğuna doğru bakıldığında, sağda yer alan Misak-ı Millî Kulesi'nin kapısından girilen müze, dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Atatürk'ün özel eşyaları sergilenmekte; ikinci bölümde panorama ve yağlı boya tablolarla Çanakkale Muharebeleri ile Kurtuluş Savaşı; üçüncü bölümde ayrı ayrı tonozlarda Millî Mücadele ve devrimler anlatılmaktadır. Dördüncü bölümde ise Atatürk'e ait kitaplar ile bu kitapları okurken altını çizip notlar aldığı kısımlardan örnekler sergilenmektedir.

 

Müzenin özellikle ikinci bölümü gezildiğinde, tasvir edilenlerin arasında kaldığınızda o günleri sanki tekrar yaşıyormuş gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Farklı duygular kaplıyor bedeninizi. Ses ve müzik efektleri ile bezenmiş, üç boyutlu bu savaş manzaralarında siperlerin arasında dolaşır ruhunuz ve bedeniniz. Kah yerde yatan yaralanmış bir askere takılır gözünüz, kah siperlerin labirentlerinde dolaşırsınız gerçeği arayan hüzün dolu gözlerle. Siperlerin içinde yatıp gözlerinizi dikersiniz mavi Gökyüzüne. Bedeninizin altındaki toprak çiğnenmiş dokusu ile koku yayar etrafa. Bir karınca ordusu geçer ayaklarınızın dibinden. Ağaç yaprakları nazlı nazlı sallanır rüzgar eşliğinde. Kahramanlık öyküsü burada yazıldı. Kanlarının son damlasına kadar çarpıştılar bu toprakları düşmandan kurtarmak için. Sesler yükselirken semalara, sizi de alır beraberinde sessizce.

 

Resmedilmiş bu panoramayı izlerken, sizin burada sadece izleyen olmanız bile rahatsız olmanıza yeter, bu vatan için adeta yeni bir şeyler yapasınız gelir, elinizden gelen bir şey olmasa bile. Yaralı askerlerin oradaki mevcut şartlar dahilinde tedavi edilmeleri, top, tüfek ve tavan sesleri arasında mevzilerinden hücuma çıkmış kahramanlar ile omuz omuza koşasınız gelir.

 

Savaşta birçok farklı enstantane ile karşılaşırsınız. Bir tarafta düşman işgalcilerine karşı vatan topraklarını savunan isimsiz kahramanlar, diğer taraftan yaralı düşman askerine kendi matarasından su veren Mehmetçiğimiz. Tarihe centilmenlik ve insani boyutları en yüksek savaş olarak geçen Çanakkale savaşları, ayrıca insanlık tarihine birçok ders niteliğinde miraslar bırakmıştır. Her iki ülkeden yaklaşık 250.000 toplamda 500.000 kişinin öldüğü tahmin edilen bu savaşta, bedeniniz siperlerin arasından süzülüp gider ölümün kol gezdiği cepheye doğru.

 

Onlar bu vatan için burada savaştılar ve çoğu şehit bazıları gazi oldular. Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, himayesindeki Komutanlar ve binlerce isimsiz kahraman , bu Ülke için mevcut şartlar dahilinde yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Oysa biz, bu vatan için bu güne kadar neler yaptık, bunu sorgulamanın zamanı gelmedi sizce de?

 

 

cbekin@gmail – www.canbekin.tr.gg

Yayın Tarihi
16.08.2008
Bu makale 11361 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!