Akşam yediğin hurmalar…

Ücret karşılığında arz ve taahhüt edilen hizmetin kusursuzca işlediği bir sistemin mensubu olmak ister misiniz?  Her şeyin mükemmel işlediği, halkaların birbirlerini tamamlayarak zinciri oluşturduğu, bir nevi sistem Harikası. Çoğumuz için bunu düşünmenin ve hayal etmenin bile güzel olduğu, modern zamanın kendi içinde yarattığı bir oto kontrol sistemi… 

 

Gelişmiş toplumlarda var gücüyle işleyen ve engellenmesi pek mümkün görünmeyen bu sistem aslında yeni değil. 1960’lı yıllarda devletin ilgili kurumlarının çalışması ile başlayan ve periyodik süreçlerle kendisini yenileyerek geliştiren ve sonucunda belli standartlara bağlanan sistem amacı gayet açık; Toplumda yaşayan insanlara sunulan her türlü satın alınabilir hizmetin ( ulaşım, tatil, gıda, yiyecek, giyim, sağlık, inşaat ) amacına uygun cevap vermesini sağlayarak yaşam kalitesine etki etmek.

 

Satın alınabilir standart hizmetin buraya kadar yazılanlar ile tarifini yaptıktan sonra, taahhüt edilen ancak yerine getirilmeyen hizmet karşısında, Ülkemizde ve gelişmiş toplumlarda yaşayanların birer tüketici olarak hak arayışlarındaki farklılıkları merak ediyorsanız, işte size bazı cevaplar.

 

Demokraside tüketici hakları.

 

Gelişmiş toplumlarda sıkça söz edilen demokrasi, gerçekten yaşayan her bir bireyi cam fanus içerisine almışçasına ve yasalar karşısında bireylerin sosyal statüsüne bakılmaksızın işlemektedir. Dolayısı ile zaten toplumun her bir ferdini ilgilendiren sosyal yapı şemsiyesi altında çokça yer olduğuna göre, kimse kimseyi şemsiyenin dışına itmeye niyetli değildir. Zaten sosyal yapı buna müsaade etmez.

 

Batılı toplumlarda demokrasi anlayışı, bir bütün olarak yaklaşık her Ülkede aynı şekilde işlemektedir. Yani Almanya’daki demokrasi ile Hollanda veya Avusturya’daki demokrasiler ararsında pek farklı bir işlev ve anlayış sezinlemezsiniz, çünkü yoktur. Batılı toplumlar, bizlere göre daha şanslıdır, çünkü hiç birinde yaşayan ve anavatandan ayrı yaşamak isteyip toprak talebinde bulunan etnik gruplar yoktur. Zaten böyle bir şey başlarına gelse,  bunu talep edenlerin gırtlaklarını oracıkta sıkarlar. Kısacası, onların demokrasi anlayışı böyledir ve böyle olmaya devam edecektir.

 

Tüketici haklarının ilk olarak ortaya çıkması ve günümüzdeki standart hali, demokratik sistemin temelleri üzerine atılarak ortaya çıkmıştır. Toplumu bilinçlendirerek, sunulan hizmetin yerine getirilmesi esnasında ve sonucunda oluşmuş olumsuzluğa karşı durmak ve hak aramak, bu temellere üzerinde yükselmiştir.

 

Aslına bakıldığında, hangi Ülkede olursa olsun, tüketiciye sunulan hizmetin yerine getirilmesi zorunluluğu ve gerekliliği tartışılmazdır. Nihayetinde sosyal bir devlet sisteminde Ülkede yaşayan insanları ilgilendiren olması gereken bir durumdur. Ancak buna rağmen, tüketici haklarından bahsetmek ve insanları bilinçlendirmek, olması gereken bir durumdur.

 

Çayın yaprağı, domatesin Çekirdeği.

 

Devlet yönetimini oluşturan iktidar partileri, tüketiciyi koruma ve bilinçlendirme konusunda bugüne kadar yıllardır büyük zafiyetler göstermişlerdir. Bu konuda kim haklı, kim haksız diye soracak olursak konu ile ilgili devletimizi yöneten kurumların hatalı olduğu bir gerçektir.

 

Türkiye’de oldukça yeni olan tüketici hakları konusu, Ülkemize gelen yabancı

Yatırımcılar ile şekillenmeye başlamıştır. Bunlar kendi Ülkelerindeki yasa ve kuralları burada aynen uygulamakta tereddüt etmemektedirler. Buna rağmen bu konudaki sıkıntılar ve sancılar, bebek doğmuş olmasına rağmen, devam etmektedir.

 

Ülkemizdeki tüketici haklarını koruyan ve bu konuda uygulanacak yaptırımlar yasa ve kanunlar ile belirlenmiştir. Ancak bunun kontrol ve takibi yeterince yapılmamakta, oto kontrol sağlanamamaktadır. Üretici, imalatçı veya adına ne derseniz deyin, hizmeti sunan merciiler, oyunu kuralına göre oynamak zorunda olduklarını bilmek durumdalar.

 

Türkiye’deki sistem adeta ‘tüketiciyi koruma’ yerine ‘tüketiciyi kandırma’ formülü üzerine kurulmuştur. Bununla ilgili kamuoyunda yıllardır çıkan haberler mevcut olup, insan sağlığına zararlı ne kadar ürün varsa hepsi deşifre olmuştur. 1 - Çernobil’de meydana gelen radyoaktif sızıntıların Karadeniz’deki çay yapraklarına nasıl zarar verdiği, 2 – Marmara’daki kirlenmeden ölen balıkların nasıl insanlara satıldığı, 3- her türlü kaçak gıda maddesi üreten merdiven altı imalathanelerin ürünlerini düşük fiyatlar ile pazarlarda nasıl sattığı, 4 – Pislik yuvası olan Unlu mamul, fırın ve tatlı imalathanelerin nasıl bir türlü mühürlenemediği, 5 – Kaçak et kesen merdiven altı kasaphanelerin bu mikroplu eleri yine lokantalara sattığı, 6 – İngiltere’deki şap hastalığından sonra bu Ülkede adeta durma noktasına gelen et satışlarının nasıl Suriye üzerinden Ülkemize kaçak olarak sokulduğu,

7 - Her türlü denetimden uzak ve gayri yasal yapılan hayvan kaçakçılığının nasıl görmezden gelindiği, 8- Avrupa’daki bazı Ülkelerin ürünlerimizi geri çevirdikten sonra ürünlerin iç piyasaya sürüldüğünü sanırım hepiniz hatırlarsınız.

 

Şimdi özellikle Rusya’nın sağlık sebeplerini göstererek kendi gümrük kapısından geri çevirdiği domateslerin iç piyasada satılmaya başlanması, hepimizin bunları yemesi. Otellerinde kendi bünyelerinde satın alma yaparak müşterilerine yedirmesi ihtimalinin olması, aşırı hormon ve inan sağlığına zararlı tarım ilacı ile bezenmiş bu sebzenin insanlar için ne derece tehlike arz ettiğini hepinizin anlamış olmasını arzu ederim. 

 

Konuyu detaylı olarak inceleyecek olursak ve yukarıda bir çırpıda saydığım 8 maddelik felaketi detaylandıracak olursak, bu yazıya inanın sayfalar yetmez.

Zaten anlayacağınız gibi olay sadece gıda ürünleri baz alınarak yazılmış, diğer hizmet konularına girilmemiştir.

 

Ancak sonuç olarak işin özetlemek gerekirse;

1 - Devlet ve ona bağlı kurumlar, tüketiciyi korumaya yönelik yasa ve kuralların takipçisi olmak zorundadır.

2- Devlet büyüklerinin göğsünü gererek yediği, içtiği bu zararlı maddeler

( başta Çernobil’den zarar gören çayın içilmesi gibi ) tüketiciyi yanıltmaktadır.

3- Devlet gıda tüketim ürünlerinin hazırlandığı imalathaneleri sıklıkla denetlemek zorundadır. Yasal olmayan imalathanelerin önüne geçmek için çok ciddi yaptırımlar uygulamak zorundadır. Konu ile ilgili olarak araştırmacı – gazeteci sevgili Uğur Dündar’ın buna benzer yayınladığı onlarca görsel tespiti vardır. Ancak tespitlerin çoğundan bir sonuç alınamamıştır.

Bana göre haber programlarına damgasını vuran hadise, baskın yapılan ve içler acısı köprü altı imalathanelerdeki görüntülere o dönemlerde görevli olan İl Sağlık Müdürlerinin meril meril bakmasıdır.

 

4- İl Sağlık Müdürlüklerinde görevli personelin bundan böyle meril meril bakmasının önlenmesi amacı ile, en üstten en alta kadar herkesin görevlendirilmesi ve denetim yapmalarının sağlanması gerekir.

 

Görüldüğü gibi gelişmiş Ülkelerde sistemin parçası olan Tüketici hakları konusu, onlarda demokratik bir hak gibi yansırken, Ülkemizde açık olan bir yaranın kanayan yüzü gibi durmaktadır.

Bizler, akşam yediğimiz hurmaların bir sabah mutlaka tırmalayacağından habersizce, yatıyoruz, sabah olunca kalkıyoruz işte. Siz, siz olun, çok geç olmadan yediğiniz ve yedirdiğiniz tüm hurmalara mutlaka dikkat edin

Haydi, hayırlısı bakalım…

Yayın Tarihi
24.06.2008
Bu makale 2370 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!