“Ekmeğimle Oynatmam” diyor, Zabıta Polis Bakıyor

Ekmeğimle oynatmam cümlesini kim bilir kaç kez, kaç kişinin ağzından duymuşuzdur.
“Ekmek” sözcüğü başlı başına kutsaldır bu topraklarda. Bazen tapınacak kadar abartırız bu sözcüğü.
Yaşadığımız kentin birçok sorunları vardır ve bu sorunlar pansuman tedavisi ile iyileştirilemeyecek kadar büyüktür.
Kötü gelinin pisliği halının altına toplaması gibi, sorunları geçiştirerek kazanılan küçük ferahlamalar ilerde daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Esnaf seviciliği almış başını gitmiş, şimdi birde seçim önü kimse kimseye karışmıyor.
Kaldırımlar işgal altında, dükkanlar içerdeki malından daha çoğunu kaldırıma seriyor.
Yürümek imkânsız ama kimin umurunda!
Kalekapısı Antalya’nın kalbi, göbeği.
Dünya kentinin en gezilecek ve görülecek yerinde beş, on tane midyeci bütün kuralları alt, üst edercesine insanları rahatsız ediyor, hava karardı mı kocaman ateş yakıyor ne polis, ne zabıta bir Allahın kulu müdahale etmiyor.
İstediğin kadar şikayet et kimin umurunda.
Esnaf müdahale etse kavga dövüş, polis kavga edersen geliyor, zabıta çok büyük bir olay çıkarsa müdahale ediyor ve biz bu Antalya’ya dünya kenti diyoruz, yerseniz.
*** *** ***

Hürriyet Akdeniz’de Salim Uzun dün yine Kışla mahallesini yazmış.
Mahalleden aramışlar şikâyetlerini iletmişler Salime, şikâyet konusu malumunuz Fuhuş.
Hani günlerce bu köşeden yazdık ya Kışla fuhuş mahallesi oldu diye.
Ben yazmaktan utanır hale geldim ve bıraktım ne haliniz varsa görün diye.
Şimdi yine mahalleli Salimi aramış derdimiz büyük, sokaklara çıkacağız demiş.
Geç bile kaldınız kendiniz sokağa çıkıp, terör estirmediğiniz sürece bu kentte bu duruma dur diyecek yetkili yok.
Bu konuları biraz fazlaca yazınca emniyet göz boyamak adına bir iki gün gelip işi sıkı tutuyor, sonra her şey eskisi gibi devam edip gidiyor.
AKP İl Başkanına kaç defa çağrıda bulundum bu konuda tıs yok.
Hele şu sıra hiç uğraşamaz paralel devletle uğraşıyordur arkadaşlar.
Mahalle halkına bir çağrıda bulunuyorum apartmanlarınızdan gelen geçen her arabaya boya, patates, soğan Allah ne verdiyse atın tepelerine, bu sizin en doğal hakkınız eğer devlet sizin sükûnetinizi sağlayamıyorsa bunu sağlamak sizin en doğal hakkınızdır.
Yılların birikimiyle yüz, yüz elli milyar bir parayı biriktirmek birçok insan için hayaldir ülkemizde.
Bunu biriktiriyor ve ev alıyorsunuz, huzur yuvanız, yorgunluğunuzu giderecek mekânınız, sığınağınız.
Bir müddet sonra evinizin altında veya karşısında gürültülü iş yapan bir iş merkezi açılıyor.
Sabahın köründe başlayan gürültü artık sizin yaşamınızın bir parçası oluyor.
Huzur yuvanız huzursuzluk yuvası haline dönüşüveriyor.
İş merkezine gidip kardeşim bak biz çok rahatsız oluyoruz desen karşına hemen o kutsal cümleyle bir adam çıkıyor:
“Ne yapalım kardeşim ekmeğimizi kazanıyoruz, hırsızlık mı yapalım?”
Vatandaş vatandaşla Antalya Sokak ve mahallerinde kim bilir kaç kez karşı karşıya geliyordur bu gibi durumlarda.
Bazen gücü gücü yetene kavgayla sonuçlanıyordur, bazen de haklı olsa da karşısındakinin şirretinden korktuğu için sineye çekiliyordur bu olaylar.
Oysa kentleşme bilinci denilen kavram belediyelerimizin bütün birimlerinde tam olarak anlaşılıp uygulanabilse, bu konuda yoksa yasalar çıkarılsa vatandaşla vatandaş karşı karşıya getirileceğine yasaların emrettiği prosedürler uygulansa yaşam alanlarımız daha cazip hale gelmez mi?
İşte yıllardır yazılır, çizilir Dönerciler Çarşısı.
Işıklar’daki rent a car lar.
Deniz Mahallesi’ndeki evkur’cular.
Kaleiçi’nde tarihi dokuyu yok eden esnaf.
Hanutçuluk.
Bütün bu ana başlıklarla saydığım sorunlar yıllarca konuşulur, şikayetler edilir ama nedense çözüm üretilemez.
Bu sorunlar bu kentte yaşayan herkesin ortak sorunudur.
Başta Vali, Emniyet Müdürü, Belediye Başkanları ortak hareket ederek bu sorunu çözebilirler.
“Benim yetkim değil, sorumluluk alanıma girmiyor”, tarzı söylemler yetkililere hiç yakışmaz.
“Esnafı karşımıza almayalım göz yumalım, idare edelim”, tarzı yaklaşımlar hiçbir siyasiye prim kazandırmaz.
Kent yaşanılır olmaktan çıktıkça halkın öfkesi daha çok büyür.