Yurdum insanının sabrı taşıyor

Terör olaylarının ülke geneline yayılması ve özellikle son 5 ay içinde Ankara gibi strateji önemi bulunan bir kente son 5 ayda 3kez bombalı terör saldırısı da bulunulması ülkeyi yasa boğdu.

Ankara’da yapılan saldırılarda; 10 Ekim 2016 tarihinde Ulus’ta 102 ölü, 246 yaralı, 17 Şubat 2016 tarihinde Merasim Sokakta 28 ölü, 61 yaralı ve 13 Mart 2016 tarihinde Kızılay’da 37 ölü, 125 yaralı.

Ankara’da 3 bombalı saldırıda toplamda 167 ölü, 332 yaralı.

Bu bombalı saldırılar yurdum insanı ve hepimizi tedirgin etmeye başladı. Sinirlerin bozulmasına neden oldu.

Önceki günkü Kızılay olayında bile sosyal paylaşım sitelerinde yapılan paylaşımlara baktığımız zaman insanların ruh halinin nasıl olduğunu tahmin etmeniz zor değil.

Bu ruh hali dışarıya yansımaya başladı.

Hani Ramazan aylarında iftara saatine az kala yurdum insanı evine yetişmek isterken yolda bir sorunla karşılaştığı zaman nasıl bir anda parlayıp sinirleniyorsa, benzeri terör saldırıları konusunda da yaşanıyor.

Örnek vermek gerekiyorsa,  yolda giderken bile insanlar birlerine karşı sert tutum sergiliyor, yüzler gülmüyor.

Toplu taşıma araçlarında, bir vatandaş diğer bir vatandaşa aracın arkasına ilerlemesinde müsaade etmeyince ya da araç doluyken şoförün ‘arkaya ilerleyelim’ söylemi olduğunda sert tartışmaların yaşandığını görebiliyoruz. Söylemlerin tamamı bombalı terör saldırılarıyla bağlantılı oluyor.

Artık, sokaktaki vatandaş kızgın ve patlamak üzere, çünkü içi kan ağlıyor.

Özellikle yaşanan bombalı terör olaylarının siyasi zemine oturtulmak istendiğinde halk otobüsü ya da minibüslerde neredeyse yumruk yumruğa kavga bile olabilecek durumda.

İnsanlar artık yolda yürümeye, halk otobüslerine binmeye korkuyor.

Yurdum insanı korkmakta haklı, çünkü kendisini rahatlatacak bir açıklama göremiyor. Yapılan açıklamaları ‘siyasi’ olarak görüyor.

Hele bir vatandaş ‘istikrar’ kelimesinden bahsettiğinde karşısındaki insan bu kelimeyi kendisine ve ülkesine yapılmış bir küfür olarak algılıyor.

Liderler konuşurken, terörün siyaset üstü görülmesi ve birlik ve bütünlük içinde olunması gerektiğini söylüyor.

Terör konusunda bile onlarca insanımız ölürken bile terör üzerinden siyasi prim yapılmak istenmesi de sokaktaki vatandaşın sinir katsayısını arttırıyor.

Hırs ve ihtirasları bir kenara bırakıp, öncelikli olarak terör konusu TBMM’de özel gündem olarak gerekirse kapalı oturumda tartışılması gerektiği vurgulanıyor.

Ülkeyi yönetenler sivri dilini artık kullanmamalı ve herkes biliyor ki, terör her zaman dış güçlerden beslenir. Onun için yeni yeni düşman ülke kazanma yerine başta komşu ülkeler dâhil, tüm ülkelerle diplomatik dille konuşulması gerektiğinin altı çiziliyor.

 

21 Nisan tarihinde Çanakkale Savaşı’nın 101’nci yıldönümü.

Gelibolu'da 9 ay süren muharebenin ardından Çanakkale Savaşları'nda toplam 130 bini aşkın asker hayatını kaybetti.

Neden? Bu ülke toprakları için.

Onlarca vatandaşımız başkenti göbeğinde bombalı saldırıda ölürken, ülkeyi yönetenler 21 Nisan tarihinde ne konuşacak?.

“Sizler bu ülke topraklarını korumak için düşmana canınızı feda ettiniz, ama biz vatandaşlarımızın canını teröristlere karşı koruyamıyoruz?” mu diyecekler.

Sokakta, kafede, toplu taşıma araçlarında bu konular konuşuluyor ya da söylem içine girildiğinde tartışma bile çıkıyor.

Sonuçta sıradan vatandaşın sabrının taştığını rahatlıkla görebiliyorum.

Makam ya da özel araçlarıyla seyahat edenler, kafeye gitmeyenler, sokakta gitmeyenler bilsin istedim.

Yayın Tarihi
15.03.2016
Bu makale 251 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!